Önemsenmeyen şikâyetler!(2)

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Hizmet, geliş sırasına göre verilmez... Hizmet, kendi tanıdığı, müdürün tanıdığı ve başka kişilerin torpil sırasına göre yapılır.

İstediğin yoktur ancak ne zaman geleceği bilen ise hiç yoktur... Çalışan aradığınız gelince gelmiş olacağına göre içtenlikle, “Siz gelmeye, aramaya veya takip etmeye devam edin!“ önerisi yapar. Çalışan kendi vazifesini böylece karşıya çaktırmadan vazife edindirir. 

Kendi arasında çan çun eder... Bunlar sohbeti kesmek bir yana, kazara sana bakacak olursa “Niye bu saatte geldin?” anlamına gelen bir nazarı senden esirgemez. 

Özrü kabahatten büyük yapar... Hesabı yanlış yapar, yanlışını söyleyince “Pardon, yarın gelin düzeltelim!” diye cevap verir. Bir günün daha başkasının hatasına kurban gider.

Paranın üstü gelmez... Her ne hikmetse paranın hep bir üstü vardır. Acaba çoğu satıcı ki bunların başını devlet çeker, niye bulunmayan bozuk para ile biten bir rakam istemekte ısrar eder? Örneğin hatalı sollama cezasının 100 bin liralık küsuratı için herhangi bir dağın başında seni tuzağa düşüren, o günkü hâsılatı doldurmakla görevli, trafik memuru ile boşu boşuna bozuk para kavgasına girersin. Otel resepsiyonunda döviz bozdurursunuz bir milyon liranın küsuratı hiç olmaz, üstü bozdurana kalır. Bir zamanlar cep telefon faturalarında birkaç on, yüz lira gibi tedavülde olmayan bozuk para istenirdi, şimdi de enflasyon sayesinde 100 bin liralık birimli küsuratlar isteniyor. Eli açık millet de üstünü bırakmak zorunda kalıyor! 

Telefon konuşmasını uzatır, sizi bekletir... Çalışanın telefon muhabbetine hiç doyum olmaz, o sanal piramit hakkında istemediğin kadar gizli sayılan bilgi edinirsin. İşi olan biraz daha beklesin, “Patlamadı ya, biraz beklemekten ne çıkar canım!”

Yanlış yapar müşteriyi suçlar... Adını sorar, hecelersin. Gene de yanlış yazar sonra üste çıkar “Sen öyle dedin.” Bunun karşısında “Adını yanlış bilen olur mu?” diye gereksiz bir düşünceye dalarsın. 

Yer değiştirilir, haber verilmez... Bu en etkili işten kaytarma yöntemidir. Çalışanın sürekli oradan buraya taşınmaktan iş yapmaya zaten vakti kalmaz. 

Yüzünüze bir şey sorar diye kesinlikle bakmaz... Her ihtimale karşı müşterinin yüzüne asla bakılmaz. Bakınca bir şey isteyebilir. Bu bakmayış tarzına karşı önlem olarak seslenildiğinde çalışan tanıdıkları ve işbirliği yaptığı iş takipçileri için “Gene mi sen! Ne istiyorsun?” bakışına dönüşür. Eğer tanıdık bir sima yoksa bakış hiddetlenir ve edepsizlik eksersizi ihtiyacına göre müşteri kaba bir sesle yokuşa sürülür. Artık sıra yokuşlardan yokuş beğenmeye varır – ister ya eşek bağırtan yokuşunu al istersen katırlara reva görülen 45 derece eğimli rampayı.

Set çeker... Bazı kamu çalışanları vatandaşla arasına bankoya yaslanmasın, saçtığı kötü kokular burnunu kırmasın diye bankonun önüne bankaların vermeye bayıldığı, parklarda sokaklarda kullanılmak üzere yapılan dökme demir ayaklı ağır bankı, üzerine çıkmasınlar diye önü bankoya ters gelecek şekilde yerleştirir. Bu memur icadı set sayesinde müşteri ile olan göz teması daha da zayıflar.

“Herkesi her zaman memnun ediyorum!” diyenlerin kendilerini aldattığı bir gerçek. Her piramit tatmin olmamış iç ve dış müşterilerle uğraşmak zorunda kalıyor. Müşterileri kızdıran, duygularını inciten, planlarını alt üst eden, güvenlerini sarsan piramitlerin buna neden olan hataların düzeltmeleri yetmez, tatmin edilemeyen müşterilerin şikâyetlerinin yönetimini yapmak durumundadırlar zira tatmin olmamış müşterilerin yarıdan fazlası hizmetlerden son derecede rahatsız oldukları ve bitkin düştükleri için şikâyet etmeyi bile anlamsız buluyor.

Günü neyse tamamladım. Akşam yemek öncesinde okuduğum gazetede şikâyetle ilgili bir haber gözüme çarpıyor. Kesip, yanına notlarımı ekleyerek gerekirse eğitim malzemesi olarak kullanılmak üzere saklıyorum.

Turist taksiciden şikâyetçi[i]

İstanbul Turizm İl Müdürlüğü taksicilerle ilgili şikâyetleri topluyor. Tırnak içindekiler benim yorumum -

“Kaba davranıyor...” Bizim bildiğimiz taksici bir kere diğer taksiciye hafif küfürlü olsa da çok kibar! davranır, hatta olur olmadık yerde hiç âdeti olmadığı halde yol bile verir. “Güler yüzlü değil..” Hem trafik karmaşası yarat hem de gülücük dağıt, olacak iş mi? “Kendi bildiği güzergâhtan gidiyor...” En kısa yol bildiğin yoldur sözü taksiciler arasında en uzun yol en karlı yoldur diye tefsir edilir. “Dikiz aynasından bakarak arkada oturanı taciz ediyor...” Dikiz aynası, adı üstünde gariban ne yapsın? “Ücreti döviz olarak istiyor...” Taksici ne yapsın, patronu, kasap, bakkal, oduncu da ondan Dolar, Euro istiyor. “Fiş vermiyor...” Trafik tıkanmasın diye herhalde. Maliye basit bir fişin bile on dakikadan önce doldurulması taraftarı olmadığı için zaman kaybını önlemek taksiciye kalıyor.“ Bagaj ücreti istiyor...” Bu şikâyet, arabalar LPG ile çalışırı hale gelince herhalde azalmıştır, zira bagajda LPG tankı olunca eşya koyacak yer zaten kalmadı. Bu bagaja ekstra talep etme uygulaması bazı batı ülkelerinde de var. Taksicilerin haklarını yemeyelim. “Trafik kurallarına uymuyor...” Trafik kurallarını yaparken taksicilere sorsalardı bakın onlar nasıl kuzu gibi uyarlardı. Hem adamı dinleme, hem de şikâyet et, olmadı. “Hızlı araç kullanıyor...” Çabuk götürüyor, taksimetre az yazıyor, bunun nesi şikâyete konu olabilir? “ “Yüksek sesle radyo-teyp çalıyor...” Orkestra getirip çaldıracak değil ya, stres atmanın tek yolu arabesk müzik dinlemek. “Kravat takmıyor.” Kravat takınca adam olunacağını sananlar var demek ki! “Sigara içiyor...” Ne içecekti yani nargile mi?  “Sakal tıraşı olmuyor...” Maço görünümü ile kendini soymaya niyetlenen kötü kişileri korkutmak içindir herhalde.

Ben bu şikâyetleri uzaktan duyan, hele hele uyan hiçbir taksiciye şimdiye kadar rastlamadım...

 


[i] Hürriyet Gazetesi İstanbul eki, 22 Mayıs 2000.

Önemsenmeyen şikâyetler!(2)