Beyin fırtınası – yazması...
Demek o kadar eski!
Bir # - “Ben her gün kullandığımız bazı nesneleri birleştirerek yeni ürünler yaratabileceğimizi düşünüyorum. Bu konuda fikirlerinizi öğrenmek istiyorum. Örneğin bir plastik bir torba alalım. Buna bir şeyler ekleyerek, çıkararak başka bir ürün haline getirebilir miyiz?”
İki # - “Aman, efendim olur mu? Torba torbadır, ne eklenebilir veya çıkarılabilir ki?”
Bir # - “Torbanın ağzına bir fermuar taksak ve bazı ürünleri uzun süre hava etkisi ile bozulmasını önleyen veya içindekilerin dökülmeden taşınmasını sağlayan bir yeni ürün olarak piyasaya sürebilir miyiz?”
İki # - “Evet, efendim bu harika bir buluş, sizi tebrik ederim, hiç böyle bir şey yapılabileceği aklıma gelmemişti.”
Bir # - “Beni boşuna tebrik etme, buluş benim değil, bundan en az 25–30 yıl önce icat edilmiş. Sadece bir örnek vermek için kullandım.”
Beyin fırtınası neredeyse 60 yıllık geçmişi olan bir teknik ancak bizde sanki dün keşfedilmiş gibi gündeme geliyor. Beyin fırtınası aslında herhangi bir konu, nesne, fikir hakkında özgürce olabildiğince fikir toplama faaliyeti. Bu arama işi yazılı olarak yapılınca beyin yazması adını alıyor. İlk bakışta kolay gibi görünse bile beyin fırtınasının katı bazı kuralları var -
Başkalarını ve fikirlerini yargılamak yasak. Başkalarının fikirleri hakkında düşünce, “Hadi canım, sende” veya “Aferin be, sende istidat vardı zaten, bir de mucit oldun şimdi!” gibi sözlerle ve/veya gülme – kıkırdama veya “Geç beyim geç,” ifadesi taşıyan el işareti gibi beden dilinle beyan edilemiyor. Uçuk fikirleri söylemek serbest ve hatta teşvik ediliyor. Çok sayıda fikrin kısa sürede üretilmesi amaçlanıyor. Kalite değil sayı önemli. Fikirleri birleştirme ve iyileştirme özgürlüğü var. Başkalarının fikirleri üzerine inşaat serbest.
Unutulmaması gereken bir iki önemli nokta - beyin fırtınası bize bir şey buldurabiliyor ancak bulunanın nasıl başarılacağını söylemiyor ve herhangi bir ön hazırlık yapmaksızın bir şekilde bir araya gelen kişilerin ne ölçüde yaratıcı olacağı önceden kestirilemiyor.
1970’li yılların ortalarında posta iletişimi yoluyla yapılan Delphi tekniği adı ile bilinen bir yöntem de beyin fırtınasının değişik bir şekli olarak şimdilerde çok kullanılıyor. Delphi tekniğine gıyapta beyin fırtınası adı da veriliyor. Bir uzlaşma arayışı olarak adlandırılabilecek teknikte anonim yani kaynağı bilinmeyen fikirler grup tartışması ve grup etkileşimi olmaksızın yaratılıyor ve bir süzgeçten geçiriliyor. Günümüzde, bu teknik şahsen aynı mekânda karşı karşıya gelmesi olanaksız olan uzmanların görüşlerinden hareketle bir uzlaşmaya varmak için kullanılıyor.
Önce, mercek altına alınacak bir konu, sorun, politika belirleniyor. Uzman katılımcılar seçiliyor ve konuya ilişkin olarak hazırlanan bir soru kâğıdı onlara gönderiliyor. Cevaplar özetleniyor ve ikinci bir soru kâğıdı hazırlanıyor. Tekrar postalanıyor, katılımcılardan düşüncelerini yenilenen besteye bakarak yeniden gözden geçirmeleri isteniyor. Uzmanlar bu fikirleri önem sırasına sokuyor veya oyluyor. Sonuçta ortaya çıkan herkesle paylaşılıyor.
Yönetim güzel taraflarını var. Birincisi, sanal ortamda yapılabiliyor. İkincisi, kimse ile ikili tartışmaya girmek gerekmiyor. Üçüncüsü, fikirlere sonuna kadar arka çıkma gayreti, güzel konuşma ile grubun etki altına alınması, bazı fikirlerin grup atmosferi içinde göz ardı edilmesi gibi grup çalışmasında karşılaşılan aksaklıklar yaşanmıyor.
Öte yandan ise uzun zaman alması, anonim olmanın verdiği rahatlık, disiplinli çalışma yapmayanlarla uğraşmak gibi sorunları da beraberinde taşıyor.
Ne de olsa fırtınayı hasarsız atlatmak büyük şans işi.