Tiyatro sevsen şaşardım
İşte demokratlık, demokrasi kültürü denen şey o ki, o tiyatrolarda hem senin yönetimin en ağır şekilde eleştirilecek, hem de sen siyasetçi olarak o tiyatroları destekleyecek ve o ağır eleştirilerin yer aldığı oyunları gidip en ön sırada gülümseyerek izleyip, alkışlayabileceksin.
Ama bunun için altyapın, eğitimin, kültürün, sanata saygın, sanatın insanlığın en büyük sermayesi olduğunun bilincinde olman ve en önemlisi de kendine güven duyman gerekir.
Ayrıca, bir ülkeyi tüm kurumlarıyla demokratik kurallar dahilinde yönetmek, gökte tanrı, yerde ben havasına kapılmış siyasetçilerin becerileri arasında olamaz.
Almanya’da savaştan sonra yapılan ilk şeyin tiyatro binaları inşa etmek olduğu, sonrasında da kitapçı ve çiçekçi dükkanları açıldığı yıllardan beri kulağımda bir küpe gibi asılı kaldı.
Şimdi Başbakan Erdoğan’ın tiyatrolar konusundaki tavrını ve öfkesini kontrol etmekte zorlanan halini gördükçe, batılı olmakla- doğulu olmak arasındaki uçurumu daha iyi anlıyor insan.
Az gelişmişliğin, demokrasi kültüründen yoksunluğun, insanlığın geleceğine hiçbir katkı sağlayamayacağını açık seçik görüyorsunuz.
***
Başbakan Erdoğan, dün AKP Gençlik Kolları genel kurulunda tiyatroya bakış açısını sergiliyor.
“Tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum. Özelleştirmek suretiyle buyurun, istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın. Destek gerekirse, gerektiği zaman, bizler de hükümet olarak istediğimiz oyunlara sponsor olur, desteğimizi veririz. İşte buyurun özgürlük. İstediğiniz oyunları istediğiniz gibi oynayın, istediğiniz yerde oynayın. Kimse engel olmaz. Ama kusura bakma, geleceksin şehir tiyatrosunda hem belediyeden maaşını alacaksın, ondan sonra da istediğin gibi yönetime verip veriştireceksin. Böyle saçmalık olmaz” şeklindeki sözleri ile, “Hem para alıp, hem beni eleştiremezsiniz” diyor açık açık.
Sanki tiyatrolara verdiği para
rahmetli pederinden kendisine miras kalan para.
***
CHP, camileri satmış.
İmam Hatipler, bu ülkenin ve milletin gözbebeği olacakmış.
Bu topraklarda Kuranı Kerim ebediyyen okunacakmış.
Dindarların aşağılanmadığı, küçümsenmediği bir Türkiye için dindar nesil diyormuş.
***
Yani şimdi bu konuşmalarla bir Başbakan’ın ne alakası var?
Bu sözünü ettiği şeylerin, devlet yönetimiyle ilgisi nedir?
Memleketin gerçek sorunlarını gündeme getirip, herşeyin nasıl tepe takla aşağıya gittiğini saklamak için din tüccarlığına soyunmak ayıp değil mi?
Sen halkın diniyle, imanıyla, tiyatrolarla uğraşacağına, memlekette 20 milyon 506 bin kişinin, dolayısıyla her ailede bir kişinin icralık olmasının ne anlama geldiğini açıklasana insanlara.
***
9 yıllık iktidarınız döneminde 1 trilyon 397 milyar dolar harcamışsınız, memleketin tüm kaynaklarını har vurup harman savurmuşsunuz.
Bunun ne kadarı halkın, ne kadarı sizin cebinize girdi diye soranlara bir cevap versene.
Ülkede insanlar bu kadar perişan ve sefil haldeyken, milyonlarca yoksulu evinde tencere kaynatamaz hale getirip, belediyelerin aşevlerindeki bir kap yemeğe muhtaç ederken, o aşevlerindeki yemeğin parasını kendi cebinden mi ödüyorsun?
Şehir tiyatrolarının parasını kes, sana oy getirecek yoksul halka sadaka dağıt.
Bunun adına da ülke yönetmek de, öyle mi?
***
Başbakan Erdoğan, son zamanlarda ne kadar öfkeli ve ne kadar bocalıyor farkında değil misiniz?
Bir başbakanın sürekli din, cami, dindar lafları edip, tiyatroları hedefine koyması normal mi yani?
Demek ki memleketin hali hiç de söylendiği gibi değil!