Öfke kontrolü
Günlük hayatın yoğunluğu, stresi, trafiği, koşuşturması içinde insan gerek bedenen gerekse ruhen yoruluyor. Bu yorgunluk hayatın doğal akışıdır ama zaman zaman öfkeye de dönüşebiliyor. Bu yüzden herkesin öfkelendiğinde bazen ipin ucunu kaçırıp da kontrolü kaybettiği zamanlar olmuştur.
Öfke ve ardından gelen saldırganlık durumu geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanlar arasında hep bir sorun olmuş ve olmaya da devam ediyor. Son zamanlarda dünyada, özellikle de ülkemizde sırf bu yüzden şiddet olayları daha çok artmadı mı? Yine bakıldığında gün içerisinde yaşanan birçok olumsuz olaya insanların bir anlık öfkeleri neden olmuyor mu? Ne yazık ki evet.
Yapılan araştırmalar öfkenin, eyleme dönüşmediği sürece gayet doğal, normal ve hatta gerekli de bir duygu olduğunu ortaya çıkarıyor. Yani aslında kontrol edilebildiği sürece sağlıklıdır. Ama bu duygu kontrolden çıktığında kişinin hem kendisine hem de çevresine zarar verebiliyor maalesef.
Öfke üzerine yazılmış güzel bir hikâye: Bir zamanlar çok çabuk öfkelenen ve bu yüzden hiç arkadaş edinemeyen küçük bir çocuk varmış. Babası ona bir kese dolusu çivi vermiş ve her öfkelendiğinde, bahçe kapısına bir çivi çakması gerektiğini söylemiş. Çocuk daha ilk gün kapıya 37 çivi çakmış.
İlerleyen haftalarda, öfkesini kontrol etmeyi öğrendikçe, kapıya çaktığı çivilerin sayısı da her geçen gün azalmış. Gün gelmiş, öfkesini kontrol etmenin kapıya çivi çakmaktan daha kolay olduğu fark etmiş. Ve bir gün çocuk, öfkesine hiç yenilmemeyi öğrenmiş. Koşup babasına durumu anlatmış ve babası bu kez ona, öfkesine her hâkim olduğunda kapıdan bir çiviyi söküp çıkarmasını söylemiş. Günler geçmiş ve çocuk gelip babasına tüm çivileri söktüğünü anlatmış. Babası onu, elinden tutup bahçe kapısının yanına getirmiş ve şöyle demiş:
“Aferin oğlum, çok şey başardın ama bir bak, kapının üstü delik deşik oldu. Bu kapı asla eskisi gibi olmayacak. Öfkeyle söylediğin sözler, tıpkı bunlar gibi izler bırakır. İnsana bıçak saplayıp, sonra çekip çıkarabilirsin ama üst üste ne kadar özür dilesen de yara hep orada kalır. Dil yarası da fiziksel bir yara kadar kötüdür.”
Bu hikâyeyi okuduktan sonra üzerine pek de fazla bir şey yazmaya gerek yok diye düşündüm. Günlük yaşadığımız birçok olayda olduğu gibi öfke ile ağzımızdan çıkan sözler, karşımızdaki kişilerde bazen derin yaralar açabiliyor. Bu yüzden önemli olan, insanın sinir veya kızgınlık anında kontrolü elinde tutabilmesidir kesinlikle.