Tüm makamlar ve rant AKP’nin kontrolündeyken!
Ben; dünya görüşünü, siyaset geleneğini, muhalefetini beğenip tasvip etmediğim ve de Türkiye’de artık solun önünü tıkamaktan başka bir misyonu kalmadığına inandığım için, yazmaya bile değer görmediğim CHP’yi fazla mı küçümseyip, haksızlık ediyorum, yoksa kooskocaman Başbakan CHP ile oturup CHP ile kalkarak fazla mı abartıyor ana muhalefet partisini karar veremedim doğrusu?
Ya da Başbakan Erdoğan’ın gündeminin baş köşesine CHP’yi oturtması ve siyasetin tüm olumsuzluklarının odağına CHP’yi koyması, otoriterleşme eğiliminin CHP’nin bile muhalefetine dayanamayacak kadar arttığını mı gösteriyor?
AKP’nin siyaseti temize çıkardığını, kendilerinin rant ve makam uğruna siyaset yapmadığını söylüyor.
Biliyorsunuz, memleket son birkaç seneden beri Deniz Feneri yolsuzluğu adı verilen bir meseleyle çalkalanıyor.
Almanya’daki Deniz Feneri e. V’nin topladığı 41 milyon Avro’nun 17 milyon Avrosu Türkiye’ye gönderilmiş ve 8 milyon Avrosu Deniz Feneri Derneği’ne verilmiş olup, akıbeti belli olmayan diğer kısmı ile ilgili dava sürüyor,
Ve ne kadar ilginç bir gelişmedir ki bugün milyon avroların akıbetini bilenler değil, davayı yürüten savcılar mahkeme karşısında sanık durumuna gelmiş bulunuyor.
Şimdi bu dava AKP’nin siyaseti temize çıkarmasının davası mıdır?
Ya da siyaseti rant uğruna yapmakla suçladığı CHP bu davanın neresindedir?
***
“Birbirine komplolar yapan, kuyusunu kazan, yanı başındaki arkadaşlarından kuşkulanacak kadar paranoya içine giren partilerden, siyasetçilerden değiliz. Bizde hesaplaşma olmaz helalleşme olur” olur diyor dün Başbakan Erdoğan.
Bu sözleri dinlerken aklıma hemen son yerel seçimler öncesinde Başbakan Erdoğan ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında yaşanan sıkıntılar geldi.
Başbakan Erdoğan, Melih Gökçek’i yeniden aday göstermeye pek niyetli değildi.
Ne olmuştu da Erdoğan Melih Gökçek’i silmişti?
Sonra aralarında neler geçti, neler oldu da Başbakan Melih Gökçek’i aday göstermek zorunda kalmıştı anlayamamıştık doğrusu.
Başbakan Erdoğan’ın Melih Gökçek’le ilgili kuşkuları mı vardı?
Onu yeniden aday göstermesine bu kuşkuları mı engel olmuştu?
Sonra ne olmuştu da karşılıklı hesaplaşma bir anda helalleşme ve Gökçek’in yeniden aday gösterilmesiyle sonuçlanmıştı?
Benimkisi de gereksiz bir merak işte!
***
Türkiye’nin ne kadar çok sorunu ve sıkıntısı var değil mi?
Öncelikle yerlerde sürünen eğitimi, sonra sağlık çalışanlarını canına kastedecek kadar hedef haline getiren sağlık sistemi, başını alıp giden cari açığı ve ithalatıyla ekonomisi, halkın yoksulluğu...
Elinizi nereye atsanız dökülüyor, ülkenin geleceğinden umudunuzu kesiyorsunuz adeta.
İşte biz böyle bir ülkede yaşarken, Başbakan Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Bosna Hersek ziyaretine değinerek, “Beni mutlu eden bir şey var. Bosna Hersek’e gittiğinde elinde Kuran’la fotoğraflar verdi. İnanın sevindik, hoşnut olduk, mutlu olduk, teşvik de ediyor ‘Allah devamını getirsin inşallah’ diyoruz” diye saçma sapan, ipe sapa gelmez laflar etti ve yine onda artık bir travma haline gelen başörtü meselesini sündürdü de sündürdü.
***
İktidar partisi olması hasebiyle çok şükür memleketin tüm makam ve mevkileri ve de rant içeren içermeyen tüm ekonomisi Başbakan Erdoğan ve ekibinin elindeyken CHP’yi rant ve makam siyasetçiliği yapmakla suçlamanın akıl ve vicdanla ne kadar ilgisi varsa, Başbakan Erdoğan’ın ülkenin sorunları yerine insanları CHP ile avutup kandırmasının da siyaset ahlakı ile ancak o kadar ilgisi var bence.