Acı sentez
Dünyanın hiç bir anlaşması hiçbir devlet için bir başarı abidesi olmamıştır. Her zaman neticeye bakarak zafer naraları atmak, kanımca doğru bir davranış değildir. Ömrüm boyunca şu sözlere çok kıymet veririm. Geçmişini iyi anlamayan toplumlar , geleceğe yön veremezler.
Önce geçmişi analiz etmek gerekir. Bakın bugün Mudanya mütarekesini, Lozan antlaşmasını , hatta Montrö antlaşmasının üzerinde nasıl tartışma yapabiliyorsak, her konuda varılan mutabakat, mutlaka üzerinde durulması gereken bir konudur. Seversiniz, veyahut sevmezsiniz bilmiyorum amma seneler önce Amerikan 6’ıncı filosunun her İstanbul’a gelişinde genç nüfus Taksim ve Beyazıt meydanlarında toplanıp pankartlar açarak, “Yankee Go Home” diyerek kıyametler kopartırlardı.
O tarihte polislerin başlarında beyaz kaskları vardı ve ellerindeki copları acımasızca gençlere savururlardı. Gençler ise, “6. Filo Defol” diye haykırırlardı. Gençler beyaz kask giyen polislere de Fruko diye adlandırırlardı. Daha sonraları bu beyaz kaskları polisler giymek istemedi ve şapkaya dönüştü.
Boğaza gelen 6 filodaki uçak gemisi, boğaz trafiğini alt üst ederdi. Tıpkı 1856 senesinde İstanbul’a gelen 3 Amerikan savaş gemisi gibi, istediğini alma provası yapmaktaydı. 1856’lı tarihte Osmanlı Devleti, Amerika’ya 240 adet Amerikan okulu açma imtiyazını cebren de olsa vermek mecburiyetinde kalmıştı. Projenin adı ‘Friend Of America’ yani, Amerikan sempatizanı yetiştirip ülkeleri içerden çökertmekti. Ancak bu okullarda yetişen bir çok insan hiçte Amerikan sempatizanı olarak hizmet vermediğini, zaman içinde, hem yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri, hem de Amerikalı oyun kurucuları anladı.
Bu nedenle Amerika’nın taktik değiştirme zamanı 1968’lerden sonra kurgulandığını seyretmekteyiz. Ilımlı İslam adı altında çeşitli İslam ülkelerinde kurulan okullarla bu projenin şekil değiştirdiğini görmekteyiz. Başında Bayan Condoleezza Rice gelmekteydi. Türkiye’yide bu kaynayan kazanın içine almak, Amerika’lılar tarafından zor olmadı. Çünkü hala Türkiye’de aydın zümre yüzde 30’lardaydı. Fetullah Gülen adında din istismarcısını da bugünlere yetiştirdiler. Barrak Obama döneminde Amerikan Ulusal Güvenliğinden sorumlu başka bir Rice, Suzan Rice, Ortadoğu koordinasyon görevini üstlendi.
Suzan Rice, Amerika’nın Ulusal Güvenliği bakımından Suriye’nin kuzeyinde bir eşkıya devleti kurma konusunda büyük çaba harcadığını izlemekteyiz. PKK’ya ek olarak ISIS , YPG, gibi oluşumları destekleyip yarattılar. 7000 kilometre uzaktaki bir ülkede yarattıkları kaosun, Amerika’nın hangi güvenliği konusunda bir problem olur diye hiç düşündünüz mü?
Önemli olan Suriye’de bulunan yeraltı zenginliğinin üzerine Akbaba gibi oturmak istedikleri açık ve seçik gözler önünde olduğunu izlemekteyiz. Amerika için mühim olan yüzlerce insanın canına mal olması değil, petrol ve doğal gazın kontrolünü elden kaçırmamak önemli idi. Hatta bu konuda Türkiye’yi de kullanıp, dönemin Başbakanına “ARAP BAHARI” adı altında Müslüman ülkelere bir dizi ziyaretler yaptırıldı. Her gidilen ülke karıştı, ülke yöneticileri ya devrildi, ya asıldı, yada öldürüldü.
Türkiye, Müslüman dünyasında istenilmeyen ülke durumuna bile düştü. Önemli olan, aslında Amerika’nın çıkarlarının zedelenmemesi gerekmekteydi. Bu Amerika tarafından çok güzel işlendi.
Bu arada Fetullah Gülen’in adı çok güzel kullanıldı. Adamın resimleri ve ekranlarda seyredilen hareketlerini izlerken mutlaka sizde kendinize sormuşsunuzdur:
“Bütün bunları bu adam mı planladı?” diye. Amerika tarafından, onun adı ile bir çok ülkede okullar açtırıldı. Aslında okullar Amerika tarafından kontrol edilen bir sistemin içinde çoğalmaya başladı. Bu ülkelerde hem devlet dairelerine, hem de askeri disiplin içine sızmayı başardılar. Hatta Türkiye’de askeri ihtilal bile yapmaya kalkıştılar. Son 60 senede Türkiye’de yapılan askeri darbelerin hepsinde Amerika’nın parmağının olduğunu bilmeyen var mı?
Rusya’nın Amerika’dan farkı var mı? Bence yok. Amerika’nın hiçbir zaman dost olmadığı gerçeğini bugün dile getirirken, şimdi geçmişe doğru 60 sene evvele dönmek istemekteyim.
68 kuşağında meydanlarda bağımsızlık için Amerikan karşıtı eylemlerde dayak yiyen, hayatını kaybeden, hapse giren, işkence gören o günün gençliği ne kadar da ileriyi gördüklerini düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.