Ahlak ve erdem
Bir muhabire görev versek ve “çık sokağa, vatandaşa sor, ahlak deyince ne anlıyorsunuz” desek… Akşam gazeteye geldiğinde nasıl cevaplar toplamış olarak gelir sizce? Ya da size sorsam bu soruyu, siz ne cevap verirsiniz?
Türk Dil Kurumu ahlakı şöyle tanımlar: Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları. Ahlak kuralları zamana ve topluma göre değişebilir elbette. Bundan elli yıl önce toplumun ahlaksız bulduğu bazı davranışlar bugün artık ahlaksızlık olarak görünmeyebilir. Farklı toplumların ahlak anlayışları da farklıdır. Sözgelimi, batı toplumlarında büyüklerinin yanında ayak ayak üstüne atmak, açık giyinmek ( ne demekse!) ahlaksızlık olarak değerlendirilmez. Oysa bizim gibi ülkelerde bu saydıklarımız – ben de katılmamakla beraber- hoş karşılanmaz. Yalan söylemek, kamu malını kişisel amaçları için kullanmak, israf etmemek tüm toplumlarda hoş karşılanmaz ama gariptir bazı toplumlarda bunların yanlış olduğu bilindiği halde, toplum böyle davrananlara karşı da bir tepki göstermez.
Söz gelimi, eski ABD başkanı Bill Clinton’ın, bir beyaz saray stajyeri ile cinsel birliktelik kurmasına Amerikan toplumu tepki göstermemiştir. Ancak, Clinton’ın böyle bir ilişkisi olmadığı yönündeki beyanının “yalan” çıkması üzerine Amerikan toplumu muazzam bir tepki göstermiş ve “evlilik dışı ilişki” kurduğu için değil YALAN SÖYLEDİĞİ için başkanlarını ayıplamıştır.
2012 yılında Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff görevinden istifa etti. Yolsuzluk yaptığı için mi? Hayır! Vatanına ihanet mi etti? Hayır! Peki neden istifa etti biliyor musunuz? Bizler için saçma sapan ve boş olarak görülecek suçlamalardan dolayı istifa etti. İstifaya gerekçe teşkil eden nedenler, bizim standartlarımıza göre aslında incir kabuğunu doldurmayacak şeyler; eşten dosttan düşük faizle kredi almak, varlıklı dostlar tarafından lüks oteller/mekânlarda “ağırlanmak”, ekonomi bileti ile uçakta “beleşten” birinci sınıfa atlamak gibi fasa fiso (!) işler…
Suçlamaları soruşturan savcı, Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığının kaldırılmasını istediği an, Wulff istifa etti. Basın, kamuoyu, yargı ve bürokrasi bu konuda asla geri adım atmadı. Tekrar ediyorum, ortada ne bir yolsuzluk var, ne de ihanet var… Alman toplumu meseleye sadece “ahlak” ve “etik” açısından baktığı için bu sona gelindi. Bu Almanlar’da da hiç kafa yok değil mi? Uğraştıkları şeye bak! Demek ki Almanlar’da, “bal tutan barmağını yalar” diye bir atasözü yok! Yazık!
Çünkü Alman eğitim sistemi, 15. Yüzyıl başlarında Philipp Melancthon’un temellerini attığı ve antik dillerin (yunanca ve latince) öğrenilme zorunluluğu ile bugünlere geldi. Bu dillerin öğrenilme zorunluluğu, sadece yeni bir dil öğrenme değildi elbette. Amaç, “değişmez insan davranışları”nın ve evrensel ahlak ve etik değerlerinin ana kaynaklarından öğrenilmesini sağlamaktı. Tabii bunda, Martin Luther’in, Melancthon’a desteği asla yadsınamaz!
Ahlak ve etik deyince dünya bakın bu konuya nasıl yaklaşıyor? Bu konuda dünyadan bazı birkaç örneği de sizlerle paylaşmak istiyorum:
Avusturya Halk Partisi politikacılarından Norbert Kapeller ,on yıl önce ölmüş bir yakınının engelli kartını kullandığı tespit edilince, “uğraştığınız şeye bakın “ demedi, istifa etti.
Alışveriş merkezindeki çatının çökmesiyle 54 kişi hayatını kaybedince "Benim de sorumluluğum var." diyen Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis istifa etti.
İtalya’da yolsuzluk çok olur diye biliriz ama, İtalya Altyapı ve Ulaştırma Bakanı Maurizio Lupi yaptıkları ihalelerde yolsuzluk yaptığı ve bir işadamından 10.350 euro değerinde saat aldığı ortaya çıkınca istifa etti. ( 10 bin avroluk saati duyunca , “ucuza gitmiş” dediğinizi duyar gibi oldum.)
İsveç Ulaştırma Bakanı Maria Borelius evinde sigortasız şekilde dadı çalıştırdığı için istifa etti.
Güney Kore Başbakanı Chung Hong Won öğrencilerin okul gezisi için taşındığı feribot faciasında 276 kişi hayatını kaybedince, “feribotu ben mi sürdüm kardeşim” demedi, istifa etti.
Japonya Tarım Bakanı Seiichi Ota okullara bir hata sonucu küflü pirinç gönderilince özür dileme şeklini istifa ederek gösterdi
Japonya Spor ve Eğitim Bakanı Hakubun Shimomura 2020 Olimpiyat Oyunları için inşa edilen stadyum maliyetindeki öngörülemeyen artış nedeniyle, “ben bundan sonra insan içine çıkamam ” dedi ve istifa etti
Norveç Adalet Bakanı Knut Storberget 77 kişinin hayatını kaybettiği Oslo'daki çifte saldırıda yetersiz kaldığı eleştirileri yapılınca istifa etmişti.
Hep batıdan örnek vermek doğru olmaz değil mi? O zaman buyrun Mısır’a bakalım: Mısır Ulaştırma Bakanı Rashad al-Mateeni 49 kişinin öldüğü tren kazası sonucu “benden istifa etmemi isteyenler bu elim olayı siyası ranta dönüştürmek istiyorlar “ demedi, istifa etti
Tokyo Valisi Naoki Inose, Özel hastaneden rüşvet aldığı iddiaları üzerine -kanıtlanmamasına rağmen- şüpheleri gidermek amacıyla istifa etti
İsveç Maliye Bakanı Mona Sahlin, devlet kasasından çikolata almak için 60 lira kullandığı ortaya çıkınca istifa etti.
Akşam eve gittiğinizde çocuğunuz sizin yanınızda ayak ayak üstüne attığı için ona kızmayın. Yalan söylerse kızın, otobüse kartını okutmadan binmişse kızın, sırasını beklemek yerine sıraya “kaynak olduğu” için kızın, çöpünü yere atarsa kızın. Çocuklarımıza “sözde” değil, “özde” ahlak nedir, onu öğretelim!
Bu konuya devam edeceğiz….