Ayakkabı kültüründen yoksun yeni kentliler
“Dost başa düşman ayağa bakar” diye atasözüne sahip bir toplumun ayakkabı kültürü edinememiş olması biraz garip geliyor ama, ne yazık ki Türkiye’de insanların çok önemli bir kesimi bu kültürden yoksun.
Aslında ayakkabı kültürü bir anlamda kentli olmak ve kent kültürü ile de çok alakalı.
Mesela şimdilerde Gaziantep’te kent merkezinde girdiğiniz birçok apartmanda bile kapıların önüne atılmışcasına bırakılmış, kirli ve bakımsız ayakkabılar, yoğun göçün, Gaziantep’in kent kimliğini nasıl silip, süpürdüğünü ve yerle bir ettiğini gösteriyor.
Çünkü kapı önünde ayakkabı bırakmak biraz göçebelik, az gelişmişlik ve Ortadoğululuk kültürüyle ilgili olup, medeni memleketlerde garip ve ayıptır.
Bence de ayakkabı; bir insanın eğitim, kültür ve görgüsünün en başta gelen göstergesidir.
Bir insanda ilk dikkat ettiğim şeylerden biridir.
Ayaktaki tozlu, bakımsız, burnu sivri, arkasına basılmış ayakkabının sahibinin notu baştan kırıktır.
***
Son yıllarda yoğun göç ve AKP ile yoğunlaşan muhafazakar yapı birçok kent gibi Gaziantep’in kent kimliğini de çok derinden tahrip etti.
Kente gelenler, kent yaşamına adapte olmak yerine kent yaşamını kendilerine göre inanılmaz derecede değiştirdiler.
Göç edenlerin dar gelirli olanları kentin varoşlarında oluşturdukları gettolarda kendi kültür ve alışkanlıklarını yaşatırken, paralı olanlar haliyle daha iyi ortamlarda yaşamak için kent merkezine yayıldı.
Ancak, bu yayılma kentte yaşamanın kurallarını yerine getirip, bedelini ödeyerek yapılmadığı için kent kültürü hasara uğradı.
***
Büyük paralar ödenerek alınan apartman daireleri oymalı koltuklarla donatılıp, ayakkabılar kapı önüne bırakılırken, yollarda maganda kültürünü hakim kılma aracı olan son model lüks otomobiller, parkomat bedeli ödememek için kayıtsızca yol ortalarına bırakılır oldu.
Bu yeni kentli, paralı lüks otomobil sahipleri, akşamın ilerleyen saatlerinde yollarda yüksek desibelden müzik yayını yaparak turlayıp, gecenin bir vakti düğün konvoyu şeklinde gecenin sessizliğini yırtarak dayatmaya başladılar kendilerini.
***
Göç; göç edenler için de göç edip geldikleri büyük kentler için de dağlar kadar sorunu da beraberinde getirdi.
Türkiye’nin tarım ve hayvancılığa son derece elverişli Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nin devlet eliyle her alanda geri bırakılmışlığı ve ihmal edilmişliği, milyonlarca insanın yaşamının kentlerin varoşlarında beton yığınları arasında eğitim ve sağlıktan yoksun yitip gitmesine neden olurken, diğer yandan kentleri kocaman birer köy haline getirdi.
Etrafınıza şöyle bir bakın lütfen; eğitimiyle, sağlığıyla, yollarıyla, yaşanılan mekanları, sosyal ve kültürel yaşamı ile Gaziantep’in çağdaş bir kentle alakası var mı?
Herşeyi bir yana bırakın, kapı önlerindeki kirli, bakımsız, sağa sola savrulmuş ayakkabı yığınları bile tek başına size yanıt vermeye yeterli değil mi?
***
Göçeri varoşlarda kaybolup, kentlisi harab olmuş bu kentle, “sanayisi gelişmiş “ diye ne kadar övünseniz azdır!