Kastamonu'ya lezzet yolculuğu(3)
Eflanili konağı
Kastamonu'da sayıları oldukça fazla sayıda konak restore edilmiş… Bunlardan birisi de Eflanili Konağı. Konak, el sanatları derneği tarafından işletiliyor. Yavuz Emen yönetiminde Reyhan Akbaş, Şefika Şengün ve Satıya Duman yemekleri pişiriyorlar. Orada et, soğan, kırmızıbiber, kimyon ve yumurta ile yapılan “etli ekmek” ve “yoğurtlu ekmek” yedim. Yoğurtlu ekmek, nane, pul biber, yumurta, maydanozla yapılıyor. Her ikisi de son derece lezzetli. Her iki ekmeği de özellikle beklettikten sonra da yedim. Tatları hiç bozulmamıştı. Eflanili Konağı’nda ayrıca “Ekşili pilav” ve “Banduma”yı tatma şansım oldu. Ekşili pilav, siyez bulgurundan; banduma ise serme ekmekten yapılıyor.
Paflagonya
Nedense hikayemin başında yazmadım! Beni Kastamonu'da Paflagonya Doğal Ürünler’in sahibi Mustafa Afacan gezdirdi. Paflagonya’dan (0366 212 51 58) Kastamonu'ya ait geleneksel ürünleri almanız mümkün. Bu ürünlerin listesi çok uzun. Ben sadece ilginç bulduklarımı yazayım: Siyez bulguru, Tosya pirinci, Üryani eriği, Ahlat pekmezi, Taşköprü sarımsağı, tarhana, 27 çeşit fasulye, tam buğdaydan yapılmış erişte, mısır bulguru, şifalı bitkiler… Mustafa Bey'in Münire ve İsmail Bey medreselerinde iki dükkanı var.
Dönerci Hacı Şükrü'nün yeri
Serdar İzbeli, Kastamonu Ziraat Odası Meclis Başkanı… Çok renkli bir insan… Beni, hesabı kendi ödememek şartı ile dönerci Hacı Şükrü Usta'ya götürdü. Burası ince uzun ve sadece 5-6 masa olan oldukça küçük bir yer… Yer dar olduğu için en geç saat 11.00'de gitmeniz gerekiyor. Biz de öyle yaptık ve yer bulmayı başardık. Nail Altınöz Usta, Ilgaz Dağı çevresinde, kekik ve diğer kokulu otlarla beslenen, kendisinin “toklu” dedği 8.10 aylık kuzudan yapıyor bu nefis döneri… İçerisine Çorum'dan getirdiği sert ve acı soğanın yanı sıra acı pul biber de koyuyor. Dedim ya, beni oraya hesabı kendi ödemek koşuluyla davet etti. Yemek yerken öğrendim ki Kastamonu'da adetmiş, herkes birbirinin hesabını ödermiş. Nitekim bizim hesabımızı da bir başkası ödedi!
Mantar cenneti
Kastamonu aynı zamanda bir mantar cenneti; cincile, kanlıca, kuzugöbeği ve kuzu kulağı gibi bölge halkının çok rağbet ettiği mantarların yanı sıra domalan gibi fazla duyulmayan çeşitler de bu bölgede bulunuyor. Serdar Bey mantar satılan bir dükkana götürdü beni ve çok da hoş bir hikaye anlattı. Cincile mantarı pek popülermiş halk arasında, Serdar Bey de çok severmiş. Malum mantarlar ancak yağmur yağınca çıkıyor. Yağmurun yağmadığı bir mevsimde bakmış adamın biri taze kanlıca mantarı satıyor. Almış ve çok beğenmiş. Birkaç kez aynı adamdan mantar almış. Bir taraftan da merak etmiş. “Yağmur yağmıyor, bu mantar nasıl oluyor?” derken mantar satıcısı adamın yanına gitmiş bir gün ve bu işin hikmetini sormuş. Adam demiş ki: “Ben tonluk bir tanker aldım, ormanı suluyorum. Yağmuru ben yağdırıyorum yani!”
Burak İzbeli, Serdar Bey'in kardeşi… Mustafa Bey'le beni Taşköprü, Devrekhani, Boyabat ve İnebolu'ya götürdüler. Sarımsak diyarı Taşköprü'de, Gökırmak bütün coşkusuyla akıyordu. Dünyaca ünlü sarımsak burada yetiştiği için bir “sarımsak borsası” oluşmuş… Ayrıca meşhur kuyu kebapçıları da…
Devrekhani de Kastamonu'nun ilçelerinden birisi… Yöresel adı “cırık”olan lokma tatlısı meşhur buranın. Konuştuğum, Şahin İnan (0366 638 15 16) dedesinin de lokma ustası olduğunu, kendisinin ve ailesinin işi devam ettireceğini söylüyor. Lokmaları önceden sadece pazar kurulduğu günlerde yapar, keten yağında kızartırlarmış. 4-5 yıl önce, her gün yapmaya başlamışlar. Kaymakamın önerisiyle de keten yağı kullanmayı bırakmışlar.
Ecevit çorbası
Kastamonu-İnebolu arasında Küre ilçesi yakınında bulunan Ecevit köyünde bir zamanlar 3 katlı muhteşem ahşap bir han varmış. İpek Yolu üzerinde bulunan bu handa Mehmet Amca’nın yaptığı “Ecevit çorbası” pek meşhurmuş. İnternetteki bilgiye göre; çorba 1925'te Atatürk'e de ikram edilmiş. Bugün Ecevit çorbası geleneği, Ersizlerdere köyü yakınlarındaki Emin Usta'nın yol üzerine açtığı piknik yerinde devam ettiriliyor. Pirinç haşlanıp bir kenarda bekletiliyor. Müşteri gelince yoğurt, yumurta ve un katılıp terbiye yapılıyor. İkram edilirken tabaklara nane ce tereyağı konuyor. Çok lezzetli bir çorba… Özellikle minik yol lokantasının bulunduğu bölge de doğal olarak çok güzel…
İzbeli çiftliği
400 yıllık, İzbeli ailesine ait bir çiftlik var Kastamonu'da. Çiftliğin Hanımağası Sabiha Hanım: oğulları Serdar ve Burak'la yaşadıkları evlerini şahane bir lokanta haline getirmişler. (0366 244 36 45) Özellikle sabah kahvaltılarının çok popüler olduğu İzbeli çiftliğine Türkiye'nin her yerinden turist geliyormuş. Ben de kahvaltıya gittim, çiftliğe. Sabiha İzbeli, çok hoş bir kadın. Evin duvarlarında önceden çekilmiş fotoğrafları asılı. Bu fotoğraflarda onu, japone kollu, iri desenli elbisesiyle, güzel bir spor arabanın yanında poz vermiş olarak izleyebiliyorsunuz. Girişimci bir ruha sahip Sabiha Hanım. Çiftliği lokanta haline getireli üç sene olmuş. Öyle mükemmel organizasyon yapıyor ki aynı anda 150 kişi ağırlayabiliyor burada. Gülay isimli pek cici bir yardımcısı da var. Ayrıca zaman zaman misafirleri için köyden de kadın veya erkek istihdam edebiliyor, hepsini yetiştirmiş.
Sabiha Hanım'ın kayınvalidesinin kayınvalidesi Selman İzbeli, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Kadınlar Kolu kurucularından ve ilk belediye meclis üyelerinden. Bütün bunları kahvaltı masasında bir taraftan sürekli atıştırarak bir tarafta sorular yönelterek öğrendim. Bana, çiftlikte vahşi hayvanlarla olan ilginç deneyimlerini de anlattı. Bir ara bana sordu: “Masada ne eksik?” Masada bir şey eksik değildi ki… Cevaplayamadım. Bu sefer, “Ne eksik?” diye ben ona sordum. “Zeytin” diye cevap verdi. Gerçekten de kahvaltı masasında zeytin yoktu. “Neden yok?” dedim. “Çünkü İzbeli Çiftliği’nde zeytin yetişmiyor, ben de o nedenle ikram etmiyorum” dedi. Masada alıç, erik, elma, ayva, kuşburnu, kızılcık, elma pekmezleri ile ayva suyu ile yapılan marmelat, acı elmanın suyuyla ve posasıyla yapılan marmelat, kızılcığın suyu süzülerek yapılan marmelatın yanı sıra üryani eriği denilen kabuğu soyularak kurutulmuş eriğin pelverdesini tattım. Tereyağ, peynir ve kaymak da İzbeli Çiftliği’nde yapılıyor. Masada köy yumurtasıyla yapılmış sahanda yumurta da vardı. Eğer arzu ederseniz, çaydan önce sütle başlatıyorlar sizi kahvaltıya. Öğle vakti sadece yerel yemekler ikram ediliyor… Etli, otlu, yoğurtlu, patatesli, mantarlı ve şekerli ekmeklerin yanında ayran veya üryani eriği hoşafı ile ziyaretçilere sunuluyor.
Yazı çok uzun oldu. Daha pazarı yazmadım! Görülmeye değer bir pazarı var Kastamonu'nun… Çeşit çeşit ekmeklerin arasında, kül içerisinde pişirilen “kül ekmeği” ile sacın üzerinde pişirilen “serme ekmek” dikkatimi çekti. Bu kadar geniş bitki örtüsü ile geniş mutfak kültürünü bu birkaç sayfaya sığdırmak mümkün mü? Son