Hayatın ritmi
Yaşlı müzisyen gece yarısı tekin olmayan bir ormandan geçiyordu. Hırsızlar, çapulcular yolunu kestiler. Yaşlı müzisyenin üzerinde epeyce altın para vardı. Soyguncular yaşlı adamın bütün parasını ve eskimiş kemanını elinden aldılar. Yaşlı adam bir süre sonra kemanını geri istedi. Hırsızlar bu durum karşısında şaşırdılar. Çoğu insan parasını isterdi ama müzisyen kemanını istiyordu. Zaten bu eski kemanı çalacak kimse de yoktu içlerinde. Yaşlı adama acıdıkları için değil, sırf işlerine yaramadığı için eski kemanı geri verdiler.
Kemanını alan yaşlı müzisyen hemen onu çalmaya başladı. Dolunay vardı. Gökyüzünde ayın etrafında bir hale oluşmuştu. Ağaçların yaprakları esen rüzgarla hışırtılı sesler çıkarıyordu. Uzaklardan gece kuşlarının sesleri geliyordu. Öylesine güzel çalıyor ve dans ediyordu ki hırsızlar ondan çok etkilendiler. Dakikalar geçmeye başlayınca müzik hırsızların içine işlemeye başladı. Müziğin etkisiyle dans etmeye başladılar. Saatlerce dans ettiler. Artık kendilerinden geçtiler. Müzisyene yaptıkları haksızlıktan dolayı çok pişman oldular. Yaşlı adamdan özür dilediler. Ayağına kapandılar. Ona paralarını verdikleri gibi daha fazlasını da hediye ettiler. Müzisyeni ormanın dışına, güvenli alana bırakıp oradan uzaklaştılar.
Aslında günlük hayatta bu müzisyenden pek de bir farkımız yok. Paramızı kaybediyoruz, işimizi kaybediyoruz, sağlığımızı kaybediyoruz. Bütün bu kayıplar karşısında bizi hayata bağlayan bir enstrümanımız varsa, mutlu olmaya devam ediyoruz. Ama insan parasını kaybedince hemen onu geri ister. Asıl önemli olan şey size o parayı kazandıran şeyi kaybetmemenizdir.
Bu ülkede zengin olmak, para kazanmak zor değil. Zor olan tablayı, tezgahı kurmaktır. Tablayı kurdunuz mu parayı da kazanmaya başlarsınız. Ama tablanız elinizden alınırsa işiniz zorlaşır. Asıl mutsuzluk sizi mutlu eden şeylerin elinizden alınmasıdır. Hayatınızın ritmini korumanız için kemanınızın kıymetini bilmelisiniz. Sen iyi bir müzisyen olmaya bak. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.