Yaşlılık ve yaşlanma sürecimiz
Değerli okuyucularım, bugün size KEMAL ATATÜRK’ün çok değerli şu sözleri ile başlamak istiyorum.
‘Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kudreti ile çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.’
Yaşlı insanın hastalıklı, düşkün ve bağımlı olarak yaşayacağı yılları azaltabileceği programların aktif hale getirilmesi, sağlıklı yaşlanmanın sağlanması bir zorunluluktur. Sağlıklı yaşlanma ve kaliteli yaşam için fiziksel fonksiyonların kazanılmasında beslenme çok önemlidir.
Yaşlılıkta aktif ve yaratıcı bir şekilde toplumsal yaşama katılmak toplumun ekonomik kalkınması açısından da önemlidir. Yaşlıya bakış açısı o toplumun gelişmişlik düzeyini de belirler. Yaşlı grubun sorunlarına toplum duyarlı olmalı ve onların hak ettikleri yaşam standartlarına kavuşmaları için tüm kurumlar üzerlerine düşen görevi yapmalıdır.
Çocuklarımız nasıl geleceğimizin teminatı ise, yaşlılarımızda toplumumuzun belleğidir, bilgi kaynağıdır. Deneyim ve tecrübeleri çok önemlidir. Yaşlılık yıpranma, tedavülden kalkma değildir. Yaşlılık madenin işlenip cevher hale gelmesidir. Cevherleri atıl durumda bırakacak kadar savurgan bir toplum olma hakkımız yoktur. Şu özdeyişimiz asla unutulmamalıdır. ’Yağmur yağar çise çise, bugün bize yarın size.’
Neden bazı insanlar uzun ve sağlıklı bir yaşam sürerken, bazı insanların yaşamı hastalıklarla, ağrılarla dolu geçer?
Sağlık konusun da tabiî ki kalıtım önemlidir. Yadsınamaz fakat beslenme, egzersiz, stresle başa çıkabilmek, düzenli uyku sağlığımızı önemli ölçüde etkiler.
Yaşlanmak doğal ve önlenemez bir süreçtir. Her gündüzü gecenin izlemesi, ilkbahardan sonra sonbaharın gelmesi
gibi olağan bir süreçtir.
Carel’e ait şu sözler çok etkileyici.
‘Amacınız; hayatınıza yeni yıllar katmak değil, yıllarınıza yeni, farklı ve daha güzel hayatlar eklemek ise doğru yoldasınız’.
Heinrich Albertz ‘in şu cümlesini hatırdan çıkarılmamalıyız.
‘Eğer gençliğinizi ve orta yaşlarınızı can sıkıcı ve yalnız geçirdiyseniz, yaşlılığınızda tenha ve can sıkıcı olur.’
Bu cümleyi ben bir beslenmeci olarak gençlik ve orta yaş dönemlerinizi kötü beslenerek geçirdi iseniz yaşlılık sürecini de sağlık sorunları ve kalitesiz geçireceksinizdir diye yorumluyorum.
Geride bıraktığımız yıllara bakıp hayıflanmak yerine önümüzdeki süresini bilmediğimiz yıllarımızı daha keyifli mutlu dinç ve sağlıklı nasıl geçirebiliriz ona odaklanmalıyız. Yaşlanma sürecini nasıl doğru yöneteceğiz, zihinsel bedensel, düşünsel hiç kimseye yük ve ağırlık olmadan nasıl geçirebiliriz bunlara odaklanmalıyız.
Yaklaşık 2400 yıl önce Hipokrat ‘beden ılımlı kullanılıp ve alışık olduğu biçimde çalıştırılırsa sağlığa kavuşur, iyi gelişir
Ve daha yavaş yaşlanır fakat beden kullanılıp, atıl bırakılırsa hastalanır, büyümesi sorunlu olur ve daha hızlı yaşlanır’ demiş.
Bu düşünce bugün de hala geçerlidir. Eğer çalışma hayatından sonra tamamen atıl bir hayat sürerseniz inanın bütün kronik hastalıkları davet edersiniz. Ne kadar yaşlandığımız değil, nasıl yaşlandığımız önemlidir.
İleri yaşlarda sağlıklı bir yaşamın sigortası ise ‘UYGUN BESLENME VE FİZİKSEL AKTİVİTEDİR’,en azından yaşlanma hızını azaltmak ve yaşlanmayı kontrol altına almak için bu gereklidir.
Yaşlılık acaba kaç yaşında başlar?
Eminim hepiniz buna farklı yaşlar söyleyeceksiniz.
Mimar Sinan Süleymaniye Camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti.
Pasteur , kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı.
Kristof Kolomb, Amerrikayı keşfe çıktığında 50 yaşını çoktan geçmişti,
Charlie Chaplin; 76 yaşında hala film yönetmenliği yapıyordu.
Galileo; ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşında idi.
Goethe; en büyük eseri Faust’u ölümünden 1 yıl önce, 82 yaşında bitirmişti.
Nobel ödüllü Alman doktor Albert Schweitzer, 88 yaşında hala Afrika hastanelerinde durmadan çalışmaktaydı ve ameliyat yapıyordu.
SİZLER YAPMANIZ GEREKENLER İÇİN ACELE EDEBİLİR VE YAŞLANMAYI BEKLEMEYEBİLİRSİNİZ