Probiyotikler ve prebiyotikler (1)
1965 yılında Lily ve Stillwell tarafından tanımlanan probiyotik kelimesi Latince “pro” ve “bios” köklerinden türetilmiş ve “yaşam için” anlamına gelmektedir.
İnsanoğlu var olduğundan beri tabiat denen bir ortamda diğer canlılar ile birlikte yaşamlarını sürdürmektedirler. İlk olarak Rus bilim adamı Elie Metchikoff tarafından 1900 lü yılların başında Kafkaslarda yaşayan insan ömrünün uzun olmasının nedenini araştırırken, uzun yaşamın kefir içmelerine bağlı olabileceği düşünülmüştür. Bu konu ile ilgili daha sonra yaptığı araştırmalarla yoğurttaki probiyotikleri (laktik asit bakterilerini) bularak Nobel ödülü almıştır.
Mide bağırsak sistemi insanoğlunun dış dünya ile ilişkisini sağlayan mucizevi bir sistemdir, içimizdeki “evren”dir.
Ağız yolu ile aldığımız yiyecek ve içecekler ile aynı zamanda tabiatın görünmeyen canlıları olan bakterileri de sindirim sistemimize iletmiş oluruz. Bunlar bizim gizli dostlarımızdır.
Mide asidi, safra ve pankreas enzimlerinden etkilenmeden sağ salim yoluna devam edebilenler sindirim sitemindeki alıcı sistemlere bağlanarak veya yapışarak bizler ile birlikte yaşamaya başlar ve adeta bizim bir parçamız olurlar. Son yıllarda; Bağırsak florasının bozulması ile diyabet, obezite, bağışıklık sisteminin bozulması ile oluşan hastalıklar, alerjiler, bağırsak kanseri gibi hastalıklar gelişebilir. Enfeksiyonları önleme ve tedavi etmede, bağırsak hastalıklarının tedavisi ve atakların önlenmesinde, alerjik hastalıkları engellenmesinde, çocukluk çağı hastalıklarının engellenmesi ve korunması olmak üzere birçok klinik tabloda probiyotikler tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
‘Yaşam için’ ifadesiyle tanımlanan bu mikro organizmaların insan ve hayvan sağlığına sayılamayacak kadar çok olumlu katkıları olduğu bilinmektedir.
Probiyotikler, gıdalarla alınan vitamin ve minerallerin emilimini arttırarak sindirimi kolaylaştırırlar. İçinde raf ömrü sonuna kadar yeterli miktarda canlı probiyotik mikroorganizma içeren (108cfu/g) gıdalar probiyotik gıdalardır.
İnsan bağırsağında yararlı (iyi) ve zararlı (kötü) bakteriler arasında hassas bir denge var. Bu dengenin bozulması bazı hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Probiyotikler; bağırsak pH'sının düşürülmesi, zararlı mikroorganizmaların bir arada toplanmasının engellenmesi ve immün sistemin düzenlenmesi gibi mekanizmalar ile yararlı etkilerde bulunur
Probiyotiklerin akut mikrobik ishallerde oldukça faydalıdır.İshallerde süreyi kısaltmaktadır.
Her sağlıklı bağırsakta 100 trilyon civarında 500 den fazla türü temsil eden mikroorganizma bulunur. Sindirime besin emilimine yardımcı olur.Hastalığa neden olan bakterileri tahrip etmeye yardımcı olur. Sağlıklı yaşam amacıyla beslenmede öncelikle doğal pre-probiyotiklere yer verilmesi, gerekli koşullarda yapay pre-probiyotiklerin kullanılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Yapay Probiyotikler; insan kaynaklı, zararsız, güvenilir olmalı, yüksek oranda canlı mikroorganizma içermeli, doğal floraya uyum sağlamalı, bağışıklık sistemini güçlendirmeli, mikropları öldürücü salgı üretebilmeli, vitamin sentezleyebilmeli, raf ömrü boyunca canlı kalmalı, sağlığa olumlu katkı yapabilmelidir.
Sağlıklı bir yaşam için anne sütü döneminden sonra, yoğurt ve peynir gibi probiyotik bakterileri içeren doğal besinleri tüketmek, günlük beslenme planımıza almak gerekir.
Prebiyotik ise bağırsak florası üzerindeki etkileri ile faydalı bakterilerin miktarını, düzenini olumlu yönde etkileyen, sindirilemeyen besin öğelerine verilen isimdir.
Prebiyotikler insan bağırsağında sindirilmeyen ve emilmeyen ve sindirim sistemi florası üzerinde olumlu etkileri olan besin maddeleridir. Anne sütündeki galaktooligosakkaritler, soğan, sarımsak, buğday, enginar, muz gibi çeşitli besinlerde bulunan fruktooligosakkaritler, laktüloz ve inulin bu maddelere örnek verilebilir. Prebiyotikler kalın bağırsaktaki mikroorganizmalar tarafından fermante edilir ve kısa zincirli yağ asitleri (asetat, propiyonat, bütirat vb.) açığa çıkar. Kısa zincirli yağ asitleri mikroorganizmaların çoğalmasına yardımcı olurlar
Bu dengenin bozulması çeşitli bağırsak ve bağırsak dışı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.