Danışıklı Döğüş
Çocukluğumda herkes futbolda bir takım tutardı, kimisi Fenerbahçeli olurdu, kimisi ise Galatasaraylı. Ben de bir takım tutmaya karar verdim. Evimizin karşısındaki binada bir vali otururdu. Vali beyin 3 kızı vardı. Birbirine yakın yaşlarda üç şirin cana yakın kişilerdi Vali beyin kızları. Ailecek görüşürdük ve ben hepsinin içinde en küçük olanı idim. Üç kız kardeş benden büyük olduklarından, ablamın yaşıtları idi. Ortanca kızın izdivacına bir futbol oyuncusu talip olmuştu. Adını ve soyadını bugün gibi hatırlarım. Ahmet Refik Özacar, aslında Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde top koşturmaktaydı kendisi.
Beşiktaş takımında iki Ahmet olduğundan birisine, Ahmet Berman’a, Büyük, diğerine ise Küçük Ahmet derlerdi. Küçük Ahmet sol açık olarak 11 numaralı formayı giyerdi. Kimi zamanda sağ açık olarak sahaya çıkar, bazen de forvetin içinde sahaya çıktığı olurdu. Sahada çok iyi dripling yapıp, çizgiye paralel gider, rakip defansa zor anlar yaşatırdı.
Beşiktaş her Ankara’ya deplasman maçına geldiğinde sporcular, Küçük Tiyatro’nun yanındaki bir otelde kalırlardı. Her maçta bana serbest bir bilet verirdi Ahmet Özacar. Bu nedenle olsa, bende bu takımın taraftarı olmaya başlamıştım. Bir de Beşiktaş’ın önemli bir kalecisi vardı. İsmi Varol Ürkmez’di. Varol Ürkmez çok iyi kaleci olduğu kadar, çok düzensiz hayatı olan bir sporcu idi. Bir maçta üstün başarısı olur, inanılmaz kurtarışlar yapardı. Bir sonraki maçta ise çok basit goller yer, taraftarlarını hüsrana uğratırdı. Beşiktaş’ın galip geldiği bazı önemli maçlar, kaleci Varol’un kurtarışları ile kazanılmıştı. İnanılmaz kurtarışlar yapardı. Bir başka maçta ise bacaklarının arasından gol yerdi. Bu yediği gollere kimse inanmazdı. Hani top yuvarlanarak gidip kale ağları ile buluşur ya, işte öyle goller yerdi. Böyle durumlarda Beşiktaş seyircisi saçını başını yolardı.
Aslında Ahmet Özacar meslek olarak terziydi. Futbolu bıraktıktan sonra tekstil atölyesinin başına geçmişti. Hatıralarını futbolu bıraktıktan sonra, zamanla ziyaretlerimizde, bize anlatırdı. Hele Beşiktaş kalecisi Varol Ürkmez, futbolu bıraktıktan sonra hatıralarını bir gazeteci ile paylaşmış, spor dünyasında yer yerinden oynamıştı.
O tarihe kadar şike konusu, spor dünyasının gündemine hiç uğramamış, kimsenin bu konuda bir bilgisi yoktu. Varol, cesurca gazeteciye hangi maçta, ne için ucuz goller yediğini anlatmıştı. Kimisini hatır için, kimisini ise para karşılığı yaptığı tevatürü duyulmuştu. Danışıklı Döğüş ile tanımlanan ŞİKE konusunda belki ilk anılan isimdir Varol. Sporcularda, 1950-1960 yıllarında, genelde daha çok amatör ruh hakimdi. Daha sonraları terazinin maddi kefesi daha ağır basmaya başlamıştı. Bu nedenle futbol oynayanlar ciddi transfer ücretleri ile başka takımlara transfer oldular. Belki kaleci Varol Beşiktaş Kulübü’ne 5 bin lira transfer ücreti ile transfer olmuştu, bir maçta kendisine teklif edilen 10 bin lira cazip gelmişti.
Şike, sadece spor oyunlarında anılmaz. Çünkü adı üstünde Danışıklı Döğüş, her konuda olabilir. Hatta siyasette bile Dayanışla Döğüş’ün sıradan bir olay olduğuna inanmaktayım. Bir konu hakkında senaryo yazılır. Senaryo icabı toplumun algısını şaşırtmak için kişilerin söylem ve davranışları, bir tiyatro eseri gibi sergilenir. Biri iyi polis olur, diğeri ise kötü polisi oynar, kimse konuyu fark etmez . Herkes bu oynanan oyuna kanar, kötü polisten ziyade iyi polis alkışlanır, daha sonra halkının belleğinde iyi polisten ziyade, kötü polisin işlevi kalır akıllarda.
Eğri oturup doğru konuşalım, bütün dünyayı titreten Corona salgınını, Türkiye’de çok iyi yönetmeyi başaran Sağlık Bakanını kutlamak gerekir. Bazı aksaklıklar var, ancak yönetim olarak, UMRE imtiyaz gevşekliğine rağmen, organize olmakta çabuk davranmasını alkışlamak gerekir. 4 haftaya yakın bir zaman insanları evlerinde tutmaya çalışarak, virüsün etki sahasını kontrol eden Bakan Koca’nın, her gün SARAY’a sokağa çıkma yasağı çağrısı yaptığını, bütün toplum bilmekte. Bu çağrının Saray’dan her seferinde geri döndüğünü de yurdum insanı unutmamakta.
Bir deneme olarak, hafta sonu sokağa çıkma yasağını, Saray’ın istediğini ve ne şekilde yapılması gerektiğini Dahiliye Nazırına söylerler. Verilen direktifle istenildiği saatte bu yasak ilan edilir. Sonrasında milletin sokağa dökülmesini takip eden saatlerde, Bakan Koca’nın İstanbul için 4 hafta harcadığı bütün emeklerinin 2 saatte yıkılmasına şahit olduk hepimiz. Bunun sonrasındaki ’ istifa ettim,’ ve ‘ kabul etmedim’ gibi bütün gelişmeler, senaryonun içinde Kaleci Varol Ürkmez misali Danışıklı Döğüş kurallarında mütalaa edilebilir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.