Ama biz unutmadık
Ülkemde bir derin devletin var olduğuna siz inanır mısınız? Derin devlet denilince sizin aklınıza ne gelir bilmem ama, ben her ülkede olduğu gibi benim ülkemde de böyle bir kurum yapısı olduğuna adım gibi inanırım. Bu yapı, özel bir teşkilat tarafından, birilerinin direktifleri doğrultusunda işler planlar ve icraat için aldıkları emirleri yerine getirirler.
Hafızamın ücra bir köşesinde, 1993 senesine ait bir bilgi yatmakta. Dine dayalı toplumların cemaat adında var olduklarını ve Türkiye’nin köküne dinamit koymaya çalıştığını, yazılarında haykıran bir gazeteci vardı. Ankara Köroğlu Caddesi’nin bir alt sokağı olan, bugün Uğur Mumcu olarak anılan Karlı Sokak^’ta otururdu, Uğur Mumcu. Evinin en fazla 50 metre uzağında bir polis kulübesi bulunurdu. 24 Ocak 1993 günü sabahı Uğur Mumcu, işyerine gitmek için R-12 Renault marka 06 YR 245 plakalı arabasının kontağını çevirdiğinde, aracın altına yerleştirilen C4 plastik patlayıcı düzenek infilak eder. Hür düşüncesini topluma haykırmanın şehidi olarak, hayata veda etti.. Uğur Mumcu’nun aracının altına düzenek yerleştirilmesi, kurulması sırasında polis kulübesindekiler bir şey görmez. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin görevdeyken meydana gelen bu olayda, polis kulübesindeki görevlilerin ne yaptıklarını hep merak etmişimdir. Geçen bunca zaman içinde olay unutturulmak istenildş, ama biz hala unutmadık.
Daha sonra İçişleri Bakanı değişmiş, İsmet Sezgin Bey’in yerine Betullah Mehmet Gazioğlu getirilmişti. Bu değişikliğin ülkeme huzur getirmesini hep istemiştim. Aynı sene Sivas’ta birçok Yazar, Şair ve Aşıkların katılımıyla Pir Sultan Abdal Şenlikleri düzenlenmişti. 2 Temmuz 1993’te Edebiyatın bu önemli isimlerinin, Pir Sultan Abdal hakkında söyleşi yapacağı bu şölene Sivas hazırlanmıştı. Tertiplenen toplantıda Aşık olarak bilinen saz ustaları da sözlü ve sazlı atışmalarda bulunacaklardı. Sanatçıların büyük bir bölümü Madımak Oteli’nde kalmaktaydı. Birileri tarafından galeyana getirilen tarikata bağlı yobaz meczup takımı, sanatçıların bulunduğu Madımak Oteli’ni ateşe verdi. 35 kişi bu yangında yanarak yaşamdan koparıldılar. Zamanın belediye başkanı tanıdık bir sima idi. Bildiniz, Temel Karamollaoğlu, o tarihte Sivas’ta görev başında idi. Herkes kimin planladığını öğrenmek istiyordu. Geçen bunca zaman içinde, gerçek failler bulunamamış, yönetim, bu olayı unutturmak istemişti, ama biz bu yangını hala unutmadık.
Türkiye’nin önemli bir kömür havzası olan Soma’da 13 Mayıs 2014 de, maden ocağında gereken önlemler alınmadığından dolayı yangın meydana gelmişti. Burada belki Cumhuriyet tarihimizin en elim maden kazası yaşanmakta idi, 301 vatandaşımız hayata veda etti. Herkes, teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, bir maden ocağında yangın meydana gelmesinin uzak bir ihtimal olduğuna inanmakta idi ama, ülkemde yaşanan böyle kazalar, bir yetkili konuşana göre ‘ FITRAT ‘ olarak nitelendirilmekteydi. Nasıl Fıtrat olarak nitelendirilir, anlamakta güçlük çekmekteyiz. İçişleri Bakanı Efkan Ala, sorumluların yakalanıp hesap vereceklerini, yarım ağızla söyledikten sonra, bugüne kadar gerçek failleri yönetim bize unutturmak istemekte, ama biz hala unutmadık.
Türkiye’nin Avrupa’ya bağlantısı olan Trakya’da ulaşımın karayolundan başka demir yolları ile yapılmasının önemli olduğuna inanmaktayım. Tonlarca yük ve yolcu taşıyabilen raylı sistemin tarihsel tarafı Osmanlı Devleti’nin borç batağına düştüğü döneme rastlar. 1850’li senelerde çıkarılan Düyûn-u Umumiye Kanunu zamanında ilk 130 kilometrelik demiryolu İzmir-Aydın arasına 22 Eylül 1856’da döşenmeye başlamıştı. Yakın tarihte 8 Temmuz 2018’de Uzunköprü’den İstanbul’a hareket eden tren, Çorlu yakınlarında, altındaki taşıyıcı toprağın yağmur suları ile boşalması neticesinde raydan çıkmış ve devrilmişti. Bu kazada 25 yurdum insanı hayattan kopmuş, 317 kişi de yaralanmıştı. Dönemin Devlet Demir Yolları Genel Müdürü İsa Apaydın günah keçisi ilan edilmişti. Konu zamanla unutturulmaya çalışılmıştı ama, biz bu hızlı demir yolu hattını yapan şirketin ihmallerini, inşaatı sırasında denetim eksikliklerini ve bu kazada gerçek sorumluların araştırılmadığını hala unutmadık.
Türkmenistan, Özbekistan ve Gürcistan gibi ülkelerden, çalışmak için kendi ülkelerinde iş sahası bulunmadığından, Türkiye’de ev işlerinde yardımcı kişi olarak çalışmaya gelen çok kadın vardır. Kimi zaman ağır koşullarda hizmet verip, karşılığında ücret almaktalar. Nadir Nadirova da bu çalışanlardan birisi idi. 23 eylül 2019’da İstanbul vekili Şirin Ünal’ın evinde çalışan Nadirova’nın, kalbine sıktığı iki kurşunla intihar ettiği söylendi. Dönemin İçişleri Bakanı Soylu, konunun araştırılacağını, şüpheli bir durumun olmadığını söyleyerek unutturmaya çalışılmış, ancak bir insanın intihar için kendi kalbine ateş etmeyeceğine, hem de Ünal’ın Baretta marka silahı ile 2 defa ateş etmesinin mümkün olmadığını biz hala unutmadık.
07 Temmuz 2020 ülkemizin bazı karanlık işlerinin cereyan ettiği Sakarya ilimizin yeşil doğa örtüsünün arasında bulunan havai fişek fabrikası, her işletmede olduğu gibi, ihmallerden dolayı, binlerce fişek ve 110 ton patlayıcı saatlerce yanarak etrafa dehşet saçmıştı. Bu patlamada 7 kişi hayatını kaybetmişti. Son 15 senede, hep ihmalden, Havai Fişek fabrikasında bu tür patlamalara şahit olmuştuk. Bir hafta sonra kalan havai fişekleri soğutmadan imha etmeye götüren kamyon, taş ocağına geldiğinde infilâk eder. Gözlemci olarak mekanda bulunan jandarmalar da hayatlarını bir hiç için kaybederler. Yine sahnede, konu ile ilgili Bakan vardı ve konuştu. ‘Sorumlulardan hesap sorulacaktır ‘ diye bu önemli konuyu unutturmaya çalıştı ama, biz hala unutmadık diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.