Cumhuriyet’in 80 yılı
Arşivlerimi karıştırırken Cumhuriyet’in 80 yılı adlı bir belgesel doküman elime geçti. 2003 de Cumhuriyetin 80 inci yılında Cumhuriyet gazetesinin yayınladığı bir dergi koleksiyonu. Neler yok ki bu belgede. Aralayıp bakıyorum, 70 yıl önce 15 Temmuz 1950’de Nazım Hikmet’in Af Kanunu kapsamında hapisten çıktığını yazmakta. Kuzey komşumuz SSCB’ye karşı güvence kapsamında Birleşmiş Milletler ve NATO’ya üyeliğimizin gerçekleşmesi için, 25 Temmuz 1950’de Türkiye’nin Kore’ye 5000 Türk askeri gönderdiği kayıtta. 2147 yaralı ve 721 şehitle Kore savaşında en fazla asker kaybeden ülke olduk. Bedeli asker kanıyla ödenen NATO üyeliğimiz, 1952’de 18 Şubat’ta onaylandı. 10 Ağustos 1950’de Bulgaristan’dan göçmen olarak 154 bin 393 Türk asıllı Bulgar vatandaşı Türkiye’ye geldi. Çeşitli şehirlere ve bilhassa Bursa’ya yerleştirildiler.
Önemli bir gelişme 22 Ekim 1950’de nüfus sayımı gerçekleştirildi. Bu sayımda Türkiye’de 70 yıl evvel 20 milyon 947 bin 188 vatandaşın yaşadığı ilan olundu. İstanbul, Ankara, Bursa ve Adana’nın en fazla göç alan şehirler olduğu ilan edildi. Aynı sene bir başka edebiyat ustasının haberi vardı gazetede. Orhan Veli Kanık, 14 Kasım 1950’de, bir çukura düşmesi sonrası geçirdiği beyin kanamasından hayata veda etti.
1951 senesi ise mevcut iktidarın ‘Halk Evleri’ni kapatma girişimi ile çalkalanır. Devrin Başbakanı, Halkevleri için ‘ Bunlar, içtimai ve siyasi bünyemiz içinde tamamıyla abes, beyhude, geri ve yabancı uzuv halindedirler’ der. Ancak bu konuşmaya İsmet İnönü, Meclis kürsüsünden, ‘Halkevlerinin lağvı yersiz, haksız bir yıkımdır’ diye başlayan ibret verici tarihi konuşmasını yapar. İktidar partisinin meclisteki oy çokluğu ile her istediği kanunu çıkarabilir anlamına gelmesinin gerekmediğini ifade eden İsmet İnönü, ‘Böyle bir kanun teklifinin, adaletle ilgisi var denemez’ diye kürsüden haykırmıştır. Ancak kanun 8 Ağustos’ta kabul edilip Halkevleri defteri kapanmış olur.
1951 senesi birçok olayların cereyan ettiği yıl oldu. Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Atatürk’ün manevi varlığına saldırılar başladı ve TİCANİ tarikatı tarafından düzenlenen bu saldırılarda, tarikat üyeleri bazı şehirlerde Atatürk büstlerini tahrip ettiler. Ticani tarikatı gibi Nakşibendi tarikatı da bazı şehirlerde benzer eylemlerde bulunmuştur.
26 Temmuz 1951’de, neden olduğu tam olarak kayda alınmayan bir sebepten dolayı Nazım Hikmet RAN, Türk vatandaşlığından çıkarıldı.
22 Ekim 1952 tarihinde Londra’da, Türkiye’nin NATO üyeliği antlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya sıcak bakmayan SSCB merkezi Kremlin, Türkiye’ye bir nota vermişti. Bu arada NATO üyeliği kapsamında Türkiye’ye söz verilen 100 savaş uçağının ilk 30’luk partisi, 30 Eylül 1952’de Türkiye’ye geldi.
Çok önemli veri 8 Mart 1952’de açıklanmış, 1951 yılında kişi başına düşen milli gelirin bir önceki yıla göre 57 lira artarak 450 liraya çıktığı yayınlandı. 26 Nisan 1952’de dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Atina’ya resmi bir ziyarette bulundu. Aynı yıl Yunan Kraliyet ailesi 8 Haziran’da Türkiye ye geldi. Tarihin Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından karşılandı. Çok hareketli geçen 1952 senesinde NATO Başkomutanı General Ike Eisenhower Türkiye’ye geldi. Bu ziyareti NATO’nun diğer kuvvet komutanlarının ziyaretleri takip etti.
1953 senesi, benim yatılı olarak Kayseri Talas’ta ortaokula başladığım sene. O sene, 10 Kasım’da Türk ocağında bulunan Atatürk’ün naaşı, Ankara Anıtkabir’de inşa olunan ebedi istirahatgahına defnedilmesi için düzenlenen töreni izlemeye, Ankara’ya geldik. Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1953’de, iki Türk Mimarı, Emin Onat ve Orhan Arda’nın projesini çizdiği muhteşem anıt mezarda toprağa verilecekti. Bu son yolculuğun yapılması sırasında ben de bir ağacın tepesinden töreni izledim. Tören için gelen insan seli görülmeye değerdi.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Türk milletine yönelik o gün yaptığı konuşma, tarihi özetleyen bir nitelikteydi. Son paragrafta Milli Mücadelenin ‘GALİP HOCA’sı, yani Celal Bayar, şu cümleleri dile getirdi:
‘’Atatürk, Sen bizdendin, Seni halife yapmak, padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin. Milli irade yolunu seçtin. Hayat ve şahsiyetini milletin hizmetine vakfettin. Türkün gıpta ettiği, minnetle andığı, övdüğü ve övündüğü vasıflara maliktin. Bütün bu meziyetlerinle TÜRK’ün ta kendisiydin. Şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz.
Bil ki hakiki yerin daima inandığın ve bağlandığın Türk milletinin minnet dolu sinesidir. Nur İçinde yat.’’
İsmet İnönü’nün 18 Nisan 1960’da baskı rejimi kapsamında çıkan Tahkikat Komisyonu Kanunu konusunda, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmaya dikkat edilmesi gerekir. ‘Tahkikat Komisyonu, bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp onu baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz ben bile sizi kurtaramam.’ 5 kişinin bir araya gelerek dolaşma yasağına karşı yapılan 555 K gösterisi ikaz niteliğindeydi.
Cumhuriyet gazetesinin 2003 yılında yayınladığı bu resimlerle Cumhuriyetin 80 yılı dergisinin okunacak çok değerli bir koleksiyon olduğuna inanmaktayım. Hani derler ya tarih tekerrürden ibarettir, ders alınması gerekir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.