Hedefte belediye başkanlığı mı var?

YAYINLAMA: 13 Haziran 2012 / 20.00 | GÜNCELLEME: 13 Haziran 2012 / 20.00

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in dünkü gazetemizin manşetine taşınan Fetullah Gülen’e yakarışınıyadırgadım, şaşırdım” gibi müphem kelimelerle yaklaşmak yerine net ifade ile değerlendirmek istiyorum.
Şahin, belediye başkanlığını kafasına koymuş! Gereğini de yerine getirmeye başlamış. Siyasi kariyerine milletvekilliği ve bakanlıktan sonra bir de belediye başkanlığını eklemek istiyor.
Aslında tersi oluyor, yani önce belediye başkanı sonra bakan, başbakan, başkan olunuyor…
Hemen aklıma gelenler; Recep Tayyip Erdoğan İstanbul, Ahmedinecat Tahran, Jacques Chirac Paris, Willy Brandt Berlin, Sarkozy Neuilly belediye başkanlarıydı.

Demem o ki, erken deşifre oldu. Üstelik bana yanlış ata oynuyor gibi de geldi!
Bir başkası, sevdiğim birisi de önceki dönemde taktik hata yapmış ve sonu hüsran olmuştu.
Süreci akıllı yöneten hedefe ulaşacaktır.



Aslında adama kötülük yapıyorsunuz!

Yarınki Kızıl davası için Türkiye Süper Ligi’nde oynayan kulüplerin başkanları Gaziantep’e geliyor.
Yıldırım Demirören’in TFF Başkanı seçilmesiyle boşalan Türkiye Süper Ligi Prfesyonel Futbol Kulüpleri Vakfı Başkanlığı’na önceki gün seçilen Eskişehir Kulübü Başkanı Halil Ünal, ilk iş olarak Kızıl’ın durumunu ele aldı ve tüm kulüp başkanlarının Cuma günü Gaziantep’te olmalarını istedi.
Bir dava için şimdiye kadar pek alışık olmadığımız bir hazırlık ve organizasyon var. İktidar partisinin Gaziantep’teki en güçlü adamı çıkıyor, gazetelere resmen demeç veriyor: “Ben üzerine atılı suçu Kızıl’ın işlemediği kanaatına sahibim. Karar; kulübün, şehrin ve yöneticilerin çıkarları düşünülerek, hakkaniyetle ve hızla verilmelidir.”

Bu kadarla kalsa yine de iyi sayılır!
Bu davanın asıl nedeni, bizim bilmediğimiz, iddianamede belirtilmeyen, Türk-Kürt, Doğulu-Batılı çatışmasıymış.
Bu akıl almaz organizasyonun içindekiler zaten kararlarını vermişler. Şimdi mahkemenin kararı bekleniyor.
Allahım aklıma mukayyet ol.
Organizatörlerin galiba düşünemedikleri veya gözardı ettikleri bir olasılık var: Belki de gerçekten mağdur olan bir insanı tekrar mağdur edebilirler!
Her ne ise, adalet mutlaka tecelli edecektir. Ama bu baskı, bu organizasyon bir hukuk devletinde kesinlikle olmaması gereken bir durumdur.




Hadi hayırlısı...

Hafta başındaki “Artık şu yakın tarihimizi öğrensek” başlıklı yazımda, en sevdiğim yazar Sabahattin Ali’nin derin devlet tarafından öldürüldüğünü, rahmetli Cumhurbaşakını Turgut Özal’ın da doğal ölmediğine inandığımı belirtmişti
Ertesi gün sanki bir mucize oldu, şu açıklama yapıldı:
Devlet sırları tozlu arşivlerden çıkıyor... Emniyet, 50 yaşını doldurmuş tüm arşivini Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne devretti. Yaklaşık 250 milyon belgeden oluşan 500 bini aşkın dosya, birer dijital kopyasıyla birlikte Devlet Arşivleri'ne gönderildi.
Türkiye tarihinin sırları günışığına çıkıyor. Polisin, 1963 öncesine ait dosyaları kamuya açılıyor. Nazım Hikmet, Sabahattin Ali soruşturmaları, Şeyh Sait, Said Nursi belgeleri, Dersim notları ulaşılabilir olacak.”
Sabahattin Ali’nin öldürüldüğü arşiv belgerinde bulundu. İlerideki günlerde daha da detaylı bilgilere ulaşabileceğiz.
Bu arada Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kurulu’da açıkladığı raporunda Özal’ın ölümünün şüpheli olduğu kanaatının hasıl olduğu, mezarının açılarak parça alınıp otopsi için patalojiye gönderilmesi tavsiye edilmiş.
Kimbilir daha neler öğreneceğiz?..

Hedefte belediye başkanlığı mı var?