Arif Bey
Her insanın bir mesleği ve bu meslekten ekmek parası kazandığı bir gerçektir. Çalışmadan para kazanan insanları, bu tanımdan hariç tutmak isterim. Birde bazı insanlar yaşar, ne mesleği vardır, nede işi, fakat aileden kalan bir akardan geçimini sağlarlar. Bunlarıda bir kenara bırakmak gerekir. Kişi gemi kaptanıdır, gemi, tekne, taka gibi deniz araçları kullanır . Birde fiyakalı şapka koydumu başına, deymeyin benim kaptanımın keyfenine. Türk Sanat musikisinde bir usta bestekar vardırki bu tarif ettiğim kalıpların hiç birine uymamaktadır.
Eyüp semtinde bulunan Şer-iye Mahkemesi’nde çalışan Başkatip Bekir Efendinin 1831 senesinde bir oğlu olur. Adını Arif koyarlar. Çocuk yaşta musiki ile ilgilenen Arif’in güzel bir sese sahip olduğunu, bir raslantı olarak Zekai Dede dinler, ve bu kabiliyeti değerlendirmesi için Eyyüb-i Mehmet bey’e aktarır. Çocuk yaşta musiki eğitimini sağlayan Eyyüb-i Mehmet Efendi, Arif’i 13 yaşında, Bab-ı Seraskeriye de memur olarak çalışmaya başlatır. Çocuk yaşta Zekai Dede’nin tavassutu ile Arif’i, Ismail Dede efendi ile tanıştırırlar. Sesini dinler ve çok beğenir.
Enderun’un değişen yeni adı ile Muzika-yı Humayun’daki musiki derslerine Arif’in dışardan devam etmesi sağlanır . Bu arada sesinin çok güzel olduğu haberi, Mevlevi Dergahı üyesi Sultan Abdulmecid Hanın kulağına gider. Saraydaki Musiki hocası Haşim bey Arif’i Muzika-i Humayun’a aldırır. Bekirzade Arif, Haşim beyden çok yararlanır. Arif’in sesini çok beğenen Abdulmecid Han onu Mabeynci rütbesine yükseltir. Bu arada Arif bey Saraydaki cariyelere Musiki dersleri vermeye başlar.
Bu dersler sırasında cariyelerden Çeşm-i Dilber’e aşık olur. Saraydan uzun zaman saklanan bu aşk, sonunda ortaya çıkar. Arif beyi çok seven Padişah, bu durumu anlayışla karşılayıp Bezm-i Alem Valide Sultanın teşvikleri ile evlenmelerine izin verilir. Arif Bey bu evlilikten sonra eşi ile, Sarayın verdiği bir konuta taşınır. Bu evlilikten Cemil ve Nebile isimli iki çocuğu dünyaya gelir. Bu ikinci çocuğun doğumundan hemen sonra Çeşm-i Dilber çocuklarını bırakarak bir tüccara kaçar. Bu olaydan çok etkilenen Arif bey’in dünyası yıkılır. Bu hissiyatını şu satırlarla dile getirir. ‘’ Niçin Terk Eyleyip Gittin A Zalim, Seni Sevmek midir Vebalim ‘’. Usul Aksak, Makam Kürdili Hicazkar ve beste Arif Bey.
Bu düştüğü durumdan haberdar olan Abdulmecid Han, Arif beyi tekrar Sarayda, SerHanende olarak görevlendirir. Tekrar Haremdeki Musiki dersleri devam eden Arif beyin dikkatini Zülf-i Nigar hanım çeker. Zaman içinde Nigar hanıma delice aşık olan Arif beyin bu macerası, yine Padişah Abdulmecid Han tarafından duyulur. Bezm-i Alem Valide Sultan tekrar bu aşkı bir evlilikle neticelendirir. Bu evlilik için boğazda bir ev tahsis edilir ve Arif bey saraydan tekrar evlenerek ayrılır. Bu evlilik çok kısa sürer.
Verem hastalığına yakalanan Zülf-i Nigar hanım, Rabia ismini verdikleri evlatları dünyaya geldikten hemen sonra vefat eder. Şanssız Arif bey içine attığı bu acısı için bestelediği bir şarkı, bu gün bile dinleyenleri hislendirir. ‘’ Olmaz İlaç Sine-i Sadpareme ‘’ ve ‘’ Kemer Çehre Per-i rü Tende Canımsın, Nigarım Dilberim Ruh-i Revanım‘’ dizileri ile ruhunu dile getirir. 1861 senesinde hayatını kaybeden Abdulmecid Hanın yerine Abdulaziz Han taht’a çıkar. Arif bey, bestekar Rıfat beyin aracılığı ile Saray’a tekrar Serhanende olarak alınır. Tekrar cariyelere musiki dersleri vermeye başlar.
Sarayda valide Sultan değişikliğinde etkinliğini ortaya koyan Pertevniyal Valide Sultan’ın cariyelerinden Çerkeş Nigarnik hatun, Arif beye gönlünü kaptırır. Niyetini Valide Sultana iletmek cüretini gösteren Nigarnik Kalfa, evlilik icazetini alır ve Arif beyi ikna eder. Nigarnik Kalfa ve Arif bey evlenirler. Üçüncü kez Saraydan ayrılıp bir eve taşınırlar. Saraydan izin alarak Arabistana giden Arif bey döndüğünde dostları tarafından Hacı Arif bey olarak anılmaya başlanır. Suudi Arabistan’a gidişinin Hac ziyareti olduğu konusunda bir kanıtta bulunmamaktadır.
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında patlak veren 93 Harbi zamanında Osmanlı Sarayı tasarruf yapmaya zorlanır, ve bazı konuların Saray kapıları kapanır. Bunların başında Muzika-yi Hümayun daki sanatcıların tasfiyesi gündeme gelir. Savaş bittiğinde Hacı Arif beyin muhtac duruma düşmesi, Abdulhamid Hana iletilir. O da bu müstesna bestekarı dördüncü kez Saray’a aldırır. Her ne kadar Padişah’ın sözü ile Sarayda Kolağası rütbesi verilmiş olsada bu durumdan Hacı Arif bey pek mutlu olmaz.
Hele bir gün Padişah Abdulhamid’in bir şarkı okumasını emir edercesine söylemesine karşı gelerek okumaması sonucunda hapse atılır. Hapiste bestelediği bir eserin Padişah tarafından çok beğenilmesi neticesinde affa uğrar ve hapisten 50 günde kurtulur. Türk Sanat Musikisinde Hacı Arif beyin çok müstesna bir yeri vardır. Şarkı formlarına yeni bir kimlik kazandırmış, şarkıların kesin formlara dayanması için kurallar koymuştur. Kendisinden sonra gelen nesillerde bu formlara mecburen uyarlar.
Formlar içinde sekiz zamanlı üç vuruşlu müsemmen usulü, onun icadıdır. Bilhassa günümüze kadar çok başarılı gelen ‘’ Kürdili Hicazkar ‘’ Makamıda onun buluşudur. Ne ilginçtirki Hacı Arif beyin bir entruman çalmadığı, hatta nota bilmediği bir başka gerçektir. Ezber ve kulak yeteneğini çok geliştirmiş olduğu için yüzlerce şarkıyı ezbere bildiği söylenir. Hayatının son dönemlerinde çıkardığı Mecmua-i Arifi ile bir çok şarkının sözleri ve notalarının günümüze kadar taşınmasında çok yararı olmuştur.
Binden fazla beste yaptığı söylensede günümüze ulaşan 337 parçası vardır. Hacı Arif beyi yetiştiren kıymetli bestekarlar olması ile beraber Hacı Arif beyde Şevki bey, Levon Hancıyan, ve Zati Arca bey gibi önemli bestekarları yetiştirmiştir. Nigar Kalfa ile üçüncü evliliğinden bir çocukları dünyaya gelir. Bu genç kıza Hayriye ismini koyarlar.
Bu geç gelen mutluluğa ‘’Gurub Etti Güneş Dünya Karardı Gul-i Bag-i Emel Soldu Sarardı’’ dizilerini besteler. Bu bestesini Musika-i Humayun’daki odasında bir kaç defa okur ve fenalaşarak 28 Haziran 1885 de hayatını kaybeder.
Bu gün Haci Arif beyin hüsran olan iki evliliğinin neticesinde ortada kalmasını özetliyen dizileri bestelediğini bilmekteyiz. Son evliliğinde ise mutluluğu bulduğu söylenir. Makam Karcığar, beste Hacı Arif bey ; Bir Goncaya Bir Hare Nigah Eyledi Bülbül, Derdi İki Olduğuna Ah Eyledi Bülbül, bu güzel beste Zülfi Nigar hatunun vefatı sonucunda, yeis içinde bestelendiği müstesna bir şarkıdır. Son eşi Nigarnik Kalfaya olan aşkını izah eden satırlar, bu gün bile dinleyenler tarafından çok beğenilen bir şarkıdır. Usul Curcuna, Makam Nihavent, Beste Hacı Arif Bey; ‘’Vucud-i İklimin Sultanı Sensin Efendim Derdimin Dermanı Sensin ‘’. Bu üç eşine bestelediği şarkıları üç ayrı güzel sesten dinletmek isterim.
http://www.youtube.com/watch?v=CiS8rkJeV5U
http://www.youtube.com/watch?v=fB74FsawRO8
http://www.youtube.com/watch?v=cW_xIbxQnhI&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=M6G2TBCOI-o&feature=endscreen