Kurt bastı ağılı
Her dönemde ve her konudan insanoğlunun ders alması gerekir diye düşünmekteyim. 2019 senesinde iyi anılarım olmadı ve ümidim hep 2020 senesinde idi. Ancak 2020 senesinden kısa bir zaman evvel Çin’de görülen salgın hastalığın, 2020’de hızlı yayılmayacağını düşünmüştüm. Ancak bu hastalığın yıla başlarken önlemlerden daha hızlı davrandığına şahit olduk. Faturanın en büyüğünün ise yaşlı nüfusa kesildiğini gördük. Tamam bu nesli korumayı düşünmekteler, ancak 65 yaş üstü insanlarda hareketsizlikten dolayı çok fazla hastalığın baş göstereceğini düşünmediler. Bir çok eksisi ile bir seneyi tamamlarken, bu hastalık birçok sevdiğim insanı da benden kopardı.
Çocukluğumda bazı önemli hastalıklar geçirmiştim. Hatta Hacettepe Çocuk hastanesinin kuruluşunda rahmetli Ihsan Doğramacı’ya götürmüştü peder. Tren yolunun hemen üstünde tek katlı bir küçük hastane idi burası. Bir de bu hastanede Almanya’daki Yahudi düşmanlığından kaçıp, Türkiye’ye sığınan Dr. Albert Eckstein vardı. Aslında Ihsan Doğramacı’yı yetiştiren Dr. Albert’ti. Dr. Albert aynı zamanda Dr. Bahtiyar Demirağ’ın da hocasıydı. Rahmetli peder beni 1952 senesinde bu doktorlara muayene ettirdi. Kanımca yatılı okula kayıt yaptırmadan evvel yapılan son tetkiklerdi bunlar. Ihsan bey, benim zayıf olmamın sağlığımla ilgisi olmadığını söylemişti. Yatılı okula başladığım tarihlerde, birkaç defa daha gördüm Ihsan hocayı. Her seferinde iki eli ile boğazımın her iki yanına dokunur. Iyi olduğumu söylerdi.
Ihsan hoca ERBİL doğumlu iyi ve köklü bir aileden gelmektedir. Çocukları da çok iyi eğitim almış örnek insanlardır. İnsan, hayatında mal varlığından ziyade, kültür varlığının zenginliğinin önemli olduğunu, zaman içinde anlar. Rahmetli İhsan Doğramacı da böyle zengin bir insandı.
En çok da insanların dürüst olmaları, bende çok derin iz bırakır. Mesela İhsan Hoca gibi. Karşınızdaki insanı her zaman aldatabilirsiniz, ancak içinizdeki beni, asla aldatamazsınız. Hakikat ve gerçekler er yahut geç ortaya mutlaka ortaya çıkar. Masallarda ancak yalan söyleyenlerin burunları uzar ve kızarır. Gerçek hayatta öyle yalanlarla karşılaşıyoruz ki, yalan söyleyenler, insanın gözünün içine bakarak dile getirirler bu yalanları. Söyleyene bir şey olmaz, burnu ne kızarır ne de uzar. Hani Pinokyovari bir durum. Bu nedenle İhsan hocayı rahmetle anarım, her daim.
Günümüz dünyasında yalan söylemek bir sanat gibi ele alınmakta. Sadece insanlar arasında değil, ülkelerin devlet başkanları bile halkına dürüst davranmamakta, halkı ucuz yalanlarla avutmaya çalışmaktalar. Halkı ne kadar zaman yalanla avutabilirsiniz? Verilen sözlerin doğru olmadığı halk tarafından öğrenilinceye dek, yalanınız geçerli olur. Ama yalan söylediğiniz bir defa halk tarafından öğrenilince, ağzınızla kuş tutsanız halk bir daha size inanmaz. 2020 Pandemi dönemi içinde Sağlık Bakanı tarafından verilen sayısal bilgilerin yalan olduğu anlaşıldıktan sonra, Bakanlık doğru bilgileri veriyorum diye kitap üzerine el basıp yemin etse, kimsenin inanmayacağı açık ve de acı bir gerçektir.
Yaşayarak edindiğimiz bir deneyimde, bu salgın hastalığın yayılmaması için gerekli önlemlerle beraber, insanın bağışıklık sistemini güçlendirmek için her konuya başvurması gerekir denilmekte. Tabi, burada önemli konu, bağışıklık sistemini güçlendirecek doğal gıdaları yememiz gerekmekte. Doktorların da dile getirdiği gibi sebze ve meyvede kırmızı olanları tüketiniz denilmekte. Bol vitaminli meyveler yenmesi söylenmekte. Çok doğru bir yaklaşım. Hiç itirazım yok. Adam işsiz, hele üniversite mezunu genç neslin yüzde 28 i işsiz, toplam işsiz sayısı 11 milyona yaklaşırken, evine ekmek götüremeyen bir adam, askıdan ekmek alıyorsa, ne ile meyve alıp evine götürecek, hiç düşündünüz mü ?
Ülkemin ekonomisi dibe çakılmış halde iken, ekranlardan ‘Türkiye şimdi şahlanıyor, ekonomide şaha kalkıyor‘ gibi tozlu yalanları nereye kadar söyleyebilirsiniz? Şaha kalkmış bir ülkede, yardımlar için halka Devletin IBAN numarasını verip halktan para istenir mi? Kimi kandırabilirsiniz? Milli damadın, aklına geldikçe yalan söyleyip, yılın bilmem kaçıncı çeyreğinde tünelin sonundaki ışığı göreceğiz, ekonomi düze çıkacak, diyerek halkı yalanlarla aldatmasını nereye kadar sürdürdü? Sadece bizde mi bu toplumu aldatmak? Hayır, her ülkede var. En son Amerika Birleşik Devletleri’nde ülkeyi yöneten Başkan Doland Trump, halka inanılmaz yalanları dile getirerek, seçimi kazandığını söyledi. ’’Hakkımız elimizden alınıyor’’ sözleriyle, halkı isyana bile teşvik etti. Halk da gitti Capitol Hill’deki Kongre binasını işgal etti. Birkaç kişi hayatını kaybetti. Amerikan yasalarında halkı isyana teşvik eden Başkanlar, Yüksek Mahkeme’de bunun hesabını vermek mecburiyetinde kalırlar. Ancak kendisi için bir yasa çıkarıp, kendini affetmek yetkisi var mı? Bilmiyorum, amma bu çözümü mutlaka arayacaktır. Hani bizde de Anayasamıza, yakın tarihte yaptığımız değişiklikle konulan ‘Cumhurbaşkanı yargılanmaz’ hükmü gibi. Halkına yalan söyleyen sadece Amerikan Başkanı mı diye sorabilirsiniz kendinize. Etrafınıza bir bakın, mutlaka bulursunuz. Hani çoban koşmuş köy kahvesine ‘’Ağılı Kurtlar bastı koşun ağalar’ demiş. Koşmuş köy halkı ağıla. Bakmışlar kurt yok. Çoban bu senaryoyu birkaç kez daha tekrarlamış. Bu sefer köylüler kızmışlar, ‘Bir daha gelme böyle Mehmet Çoban’’ demişler. Ama bir gün cidden kurtlar basmış ağılı, koşmuş Mehmet Çoban perişan, fakat kimse inanmamış, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.