Çözüm bir başka Bakana
10 Temmuz 2018 tarihinde Ziya SELÇUK’un Milli Eğitim Bakanlığı görevine gelmesi bir çok kesimde sevinç ve umutla karşılandı. Mesleğin içinden gelen birisinin bakan olması en çok öğretmen camiasını umutlandırmıştı. Oysa ki icraatı beklemek gerekiyordu.
Bakanlıkta, sayısı 100 bini bulan öğretmen açığı ile ilgili adımlar atılması, ücretli öğretmenlik ve sözleşeli öğretmenliğin kaldırılması, derslik açığının kapatılması, zorunlu hizmet bölgelerine atanan öğretmenlerin teşvik edilmesi, atamalarda mülakatın yerine liyakatin gelmesi, ekonomik koşullarda eriyen eğitim çalışanlarının maaşlarını iyileştirilmesi, öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi… gibi birçok sorunun çözümü için aslında umut olmuştu. Ne de olsa sorunların farkındaydı. Kendi deyimiyle Ziya Hoca İş başındaydı. Fakat işler umulduğu gibi gitmedi. Bakanlık görevinin daha ilk aylarında itibaren defalarca istifa ettiği söylemi çeşitli çevrelerce dile getirildi. Bir de üzerine Covid-19 salgını tuzu biberi oldu.
Aslında bakıldığında çok güzel söylemler üretildi. Birçok sorunun çözülmesinden, liyakatli atamalar kadar her ortamda sözler, Ziya Hoca’nın öğretmenlerle buluşmaları, öğrencilerin ve velilerin gönlünü hoş tutmalar, yeterli derslik yapamadan, öğretmen atayamadan, beceri tasarım atölyeleri. Ziya Selçuk’un, katıldığı bir basın toplantısında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yetersiz olduğunu söylemek yerine, asıl yükün öğretmen maaşları olduğu yönündeki söylemi aslında eğitimin ve öğretmenin sorunlarına nereden baktığının göstergesiydi.
Geçen üç yıl içerisinde ne ücretli öğretmenlik ne de sözleşmeli öğretmenlik ile ilgili çözüm üretilmedi, Öğretmen maaşları erimeye devam etti. Ataması yapılmayan öğretmen sayısı her yıl daha da arttı. 3600 ek gösterge nerede kaldı bilen yok. Okulların açılması ile aşı ise bilmece.
Salgının etkisiyle 2020 Mart ayında başlayan eğitimde aç kapa süreci yine 2021 Şubat ayında Ziya Hoca’nın 1 Milyon 259 bin eğitim çalışanının listesini Sağlık Bakanlığına verdik diyerek aşısını yaptırmıştı. Oluşan algı sanki öğretmenlerde aşı yaptırabiliyordu. Köy öğretmenleri ile başlayan aşılama süreci aşı tedariki yapılamadığı için tıkandı kaldı.
Ülkemiz adına sevindirici olan Sağlık Bakanlığı tarafından aşı olmayı kabul eden sağlık çalışanlarının aşılandığıydı. Dışişleri Bakanı, ‘’Turistin göreceği herkesi aşılayacağız.’’ Açıklamaları yaparken, bizler eğitimciler olarak Ziya Hoca’nın eğitimin içerisinde yer alan öğretmen, öğrenci, çalışan, kantinci, servisçi tüm paydaşları hızlı bir şekilde aşı süreci tamamlanarak yüz yüze eğitime hızlı bir şekilde geçilmesiydi. Tam kapanma sürecinde Ziya Hoca’nın ‘’Gençler Selam! Liselerde sınav iptal demeyelim de yeniden düzenlendi, diyelim. Ekteki görselde sorularınızın cevabını bulabilirsiniz. Göz kırpın…’’ Twitter mesajı ile okullarda yüz yüze eğitimi bu yılda bittiğini bildiriyordu. Bu tivitten sonra öğrencinin değil sınava girmesi, online eğitime katılması bile mucizelere kaldı. Zaten bin bir zorluk içerisinde, özveriyle yürütülen eğitim verilen emekler adeta ziyan oldu.
Oysa ki; her koşulda yapılması planlanan, bakanlığı vazgeçmeyeceği LGS, TYT, AYT sınavlarına girecek öğrenciler ile öğretmenler ve burada görevli tüm eğitim çalışanlarının bu güne kadar aşıları tamamlanabilir en azından bu kademelerde yüz yüze eğitim devam ederdi. En azından sınava girecek öğrenciler, görevli öğretmenler ve eğitim çalışanları kendilerini biraz olsun güvende hissedebilirdi. Umutlarımız ‘’Ben bakan değil, gören olacağım.’’ diyerek koltuğa oturan Ziya Hoca’nın sorunlara çözüm üreten Milli Eğitim Bakanı olması. Böyle giderse umutlar ziyan olacak, umut ve çözüm bir başka bakana diyeceğiz.