Yüce Divan
Turgut Özal’ı çok andığımı ve aradığımı itiraf etmek isterim. Anavatan Partisi kurulma aşamasında iken çok sevdiğim bir dostum vardı. Ankara’da Gıda ve Yem Araştırma Enstitüsü’nde değerli bir araştırmacı idi. Müdür Mehmet Aydın’la yakın dostluğumuz vardı. Yazdığı kitapla tarım sektörüne yön vermesi ile bilinen bir isimdi. Büyük hedefleri vardı Mehmet beyin. Beni de davet etmişti. Yeni kuruluş, yeni düşünce, yeni hedefleri olan bir Parti oluşumunda gel sen de yer al diye ısrar etmişti. Benim ticarette bir geçmişim olduğunu, bu nedenle siyasete atılmamın doğru olmadığını ifade ederek, beni affetmesini istemiştim. Turgut Özal’ın, ODTÜ’de matematik dersi verdiği süreçte tanıdığı birkaç talebesini davet ettiğini biliyordum. Benim hocam olmamıştı. Bize Bedri Bey gelirdi ve ciddi bir eğitici idi. Devamlı koyu renk elbise giyer, her dersin bitiminde yeşil tahtada tebeşir ve silgi ile uğraşısı sonunda, her tarafı tebeşir tozu ile beyaza bürünürdü. Turgut Özal’ın talebelerinden ortalaması 4’e yakın olanlardan birkaçını, parti kuruluşuna davet ettiğini biliyordum. Parti kuruluşuna katılacaklardan, kuruluşua her türlü desteği verilmesini de istemişti. Dostum Mehmet, parti kuruluşuna destek olmamı istemişti. Ben de gerektiği kadar kendisine destek olduğumu hatırlarım.
Değerli Aydın, seçimlerden sonra kurulan ANAP hükümetinde Sağlık Bakanı olmuştu. Kendisini bir defa ziyaret ettim, sadece hayırlı olmasını diledim. Bir de hasta olduğu dönemde ziyaret etmiştim. Geçmiş olsun ziyareti idi. Bir başka arkadaşım Devlet Bakanı olmuş, ona da nezaket ziyaretine gittim. Çok önemli birkaç dostum da ciddi kurumların başına gelmişti. Hepsi de aynı dönem Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden mezun olmuşlardı. Yeni kabine içinde Devlet Bakanları belirli konuların idarelerinden mesul tutulmaktaydılar. Kamu İktisadi Kurumları’nın, yani KİT’lerin başına bir Devlet Bakanı, Petrol ve Doğal gaz konusuna bakan bir başka Devlet Bakanı vardı. Bizim ofisimiz Kumrular Sokak’ta olduğundan, Necati Bey caddesinde bulunan Başbakanlık ek binasına çok yakındım. Arada sırada oraya çağrılırdım. Arkadaşlarımla sohbet ederdik.
Başbakanlık binası, emniyetin özel timlerinin bulunduğu binanın yanında bulunurdu. Ankara’daki ilk kriminâl laboratuvarını da bu binaya kurmuştuk.
1985 senesinde rüşvet konusunda Özal Hükümetinde bir Bakan hakkında şaibe ortaya çıktığında, Bakan olan arkadaşımın odasında bir konu konuşmakta idim. Benden müsaade isteyerek İsmail’in odasına geçti. Konu UM Denizcilikle, İsmail Özdağlar arasında oluşan bir olaydan dolayı, tarihin Başbakanı Turgut Özal, İsmail’den istifa etmesini istemişti. Konuşulan konu açık olarak bir rüşvet olayı idi, ama Bakan’ın dokunulmazlığı vardı. Önce kabineden o Bakan istifa etti. Daha sonra Başbakan Turgut Özal tarafından istenerek dokunulmazlığı kaldırıldı. Ve sonrasında Yüce Divan’a gönderilen İsmail Özdağlar, kendini savundu.
Türkiye’de ilk Yüce Divan yargılaması 1964 yılında devrin Ticaret Bakanı Mehmet Baydur’a oldu. İlginç konu, 52.500 ton beyaz arpanın bir İngiliz firmasına satılması konusunda yargılanan Baydur, ARPA DAVASINDAN beraat etmişti. 1981 yılında ise devrin Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar, görevi savsaklamak iddiası ile Yüce Divan’da yargılandı ve ağır hapis cezasına çarptırıldı. Aynı yıl Tuncay Mataracı’nın da Yüce Divan’da yargılanıp ceza aldığını bilmekteyiz.
İsmail Özdağlar için 15 Mayıs 1985 tarihinde başlanan yargılama süreci 14 Şubat 1986’ya kadar sürdü. Duruşma sonunda konuya sebep olan Bakana 2 yıl ceza verildi.
Gelin günümüz Türkiyesine bakalım.
Şimdi bugün, günümüz Türkiyesi’nde meydana gelen birkaç olaya bakıyorum, ülkemde neler neler olmakta. Geriye gidelim, birkaç sene öncesi Soma’da bir kömür madeni ocağında tedbirsizlikten dolayı meydana gelen patlamada, 301 vatandaşımızı yitirdik. Sorumlular ellerini kollarını sallayarak dolaşmakta.
Bir Özbek vatandaşı olan ve Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde bakıcı olarak çalışan Nadiria Kadirova’nın 23 Eylül 2018’de kalbine 2 el ateş ederek intihar ettiğini öğrendik. Bir insanın kendi kalbine 2 defa ateş etmesi mümkün olmamasına rağmen, bu olaya bir intihar süsü verilmesini üzülerek izledik. Tabancanın Şirin Bey’in tabancası olması, konu hakkında kimsenin gerçeği aramamakta ısrar etmesine, yine üzülerek tanık olduk. Konunun bir ayağının da yeraltı dünyasına dayandığı, tevatür olarak konuşulmakta.
Bir çok faili meçhul cinayetler neden araştırılmaz?
Bir Bakan, kendi Bakanlığına, kendi özel şirketinden fahiş fiyatla dezenfektan aldırıyor. Bakan görevden alınıyor, ama bu bakanla ilgili hiçbir araştırma yapılmıyor. Devleti soymak bu kadar mı aleni olur?
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de karanlık işler, yeraltı dünyasının isimleri tarafından yürütülür. Yeraltı dünyasının yürüttükleri karanlık işlerde mutlaka emniyet kuvvetleri ile bir şekilde irtibatlı olduklarına inanırım. Kaçakçılık veya yasa dışı ticaretin para trafiği de önemlidir. Bu, kimlerle bağlantılı yapılır, bu konuda fikir yürütmek istemem. Bu düzen her ülkede böyledir. Hatta filmlere bile konu olur bu organize işler.
Susurluk kazası ile başlayan yeraltı dünyası itirafında, Emniyet Müdürü bağlantısı, siyasi vekil ayağını düşünürsek, bugün ekranlarda dinlediğimiz suçlamaları dikkate almak gerek. Siyasetin bir defa da olsa yıkanması, temizlenmesi için detaylı Meclis Araştırması gereklidir. Bu nedenle sorumlu kişinin soylu davranıp, istifa ederek gereğini yapmasında yarar vardır diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.