Çocuklarımız ve istismar

YAYINLAMA: 30 Haziran 2021 / 17.26 | GÜNCELLEME: 30 Haziran 2021 / 17.50

Evvelki yazı ve paylaşımlarımızda da yer verdiğimiz çocuk istismarı, maalesef bugünlerde elim bir olayla, tahmin ettiğimiz üzere Elmalı dava yargılaması sırasında verilen tahliye kararı ile yine gündemimize yansımış bulunmakta. Ne yazık ki, bu kavramı duymaya, acı tabloları görmeye alışır hale geldik, mağdurlar, failleri, değişmekte fakat bu kavram karabasan gibi toplumsal yaşantımızın üzerine çökmüş durumda. Çocuk istismar kavramı hem ulusal eksende hem uluslararası düzeyde mücadeleyi gerekli kılan global mahiyette bir sorundur.  

Türkiye Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi, Lanzorote gibi, çocuk haklarının korunmasına ilişkin bu sözleşmelere taraftır. Fakat çocuk istismarı ile mücadele anlamında halen istenilen seviyeye ulaşılamamıştır. İstismar kavramı diğer ceza soruşturmaları ya da kovuşturmaları gibi tek boyutlu yargılamalar olmayıp çocuklar bakımından ağır travmalar yaratan, çocukları, psikolojik sancılı dönemlere maruz bırakan neticeleri vardır. Çocuk istismarı yargılamaları; ihtisas gerektiren, hassasiyet gerektiren en hızlı ve en sağlıklı şekilde yargılamanın tamamlanıp akabinde mağdurların sosyal yaşantısına adaptasyonunu sağlamak için hayli destek verilmesi gereken yargılamalardır. Çocukları herhangi bir ceza dosyasının, herhangi bir mağduru gibi görmekten artık vazgeçilmelidir.  Bu yargılamalarda dar kalıplardan çıkmalı, mağdurların yetişkin olmayıp birer çocuk olduğunun bilincinde olmalıyız.

Açıklanan yargı reformu strateji belgesi ile, çocuk dostu adliye konseptinin hayata geçirilmesi fikrinden ve bu kapsamda umut vadeden kimi düzenlemelerden bahsedilse de, ilgili reform paketi kapsamında açıklanan son gelişmeler, yukarıda hedeflenen fikir ile çelişmektedir. Delil yetersizliği sebebi ile verilen tahliye ve akabinde çıkan Beraat Kararları, toplumsal vicdanı kanatan bir yara gibi halihazırda dururken, konuşulan ve yasal düzenlemesi tartışılan çocuk istismar yargılamalarında tutukluluk kararı için somut delil kıstası getirilmesi, bu yarayı daha acı verici hale getirmektedir. Bu yargılamalarda şu hususa dikkat edilmesi gerekir: İstismar suçları alenen işlenmemekte, suçun failleri kimsenin görmeyeceği ve karşılaşmayacağı mekan ve zamanlarda, mağdurların en savunmasız olduğu durumlarda, mağdurlara yaklaşmakta ve eylemlerini gerçekleştirmektedir. Yaş itibari ve gelişimsel doğası gereği istismarın ne olduğunu bile bazen tahayyül edemeyen, rahatsızlık duyan fakat bunu anlamlandırma sürecine evriltilemeyen çocukların somut delil oluşturması, bu çocuklardan beklenemez. Kaldı ki bu durum İstismara uğrayan çocukların davranış ve tutumlarına yansımakta, istismara uğrayan mağdurlar anormal tepkisel davranışlar göstermektedir. Çocuk psikologları, pedagoglar ve alanında uzman kişiler bu alanda daha da çok kadrolaşmalı, bu noktada yargılamalarda hassas davranılmalıdır. Elmalı davasında, yaşamadığı bir travmayı bir çocuğun bu denli anlatması, resmetmesi olası değildir, kaldı ki bu çocukların istismara uğradığı doktor raporuna yansımışken, verilen tutukluluk kararı vicdanları tatmin etmemiştir. Yargılamanın hizmet ettiği temel amaç kamu vicdanını tatmin etmek, kamunu adalet kavramından beklentisini karşılamaktır. İstismar vakalarını, yapay gündemlerle konuşup unutmamalıyız, bu vakalar ve mücadelesi kalıcı gündemde kalmalı, mücadeleyi sürekli ve etkin kılmalıyız.

Çocuklarımız ve istismar