Tüketim hırsı ve mutluluk

YAYINLAMA: 06 Temmuz 2021 / 13.50 | GÜNCELLEME: 06 Temmuz 2021 / 13.52

 “Günümüzde sağlıklı bir ekonomi için, hasta insanlara ihtiyaç vardır.”

Erich FROMM

Tüketim insanlar arası ilişkiler ile sınırlı kalmıyor. Tüketim, insanın doğal ve bilinçli gelişimine zıt yönlü bir etki yapmaktadır. Tüketimin, insanın cansız varlıklarla, varoluşla, evrenin devinimleri ile ve insanın ekolojik sisteme olan bağımlılığını, ters orantılı olarak işleyişe zorladığını biliyoruz. Ve tüketiciliğin, insanın iyi değerlerle pozitif etkileşimini tahrip ettiğini, yaşayarak öğreniyoruz/öğreneceğiz.

Gündelik hayatta “kaybettiklerimizin” serzenişinde sürekli bulunuyoruz: “Eskiden böyle miydi? İnsanlık mı kaldı? Dostluk mu kaldı? Nerede o eski fedakârlıklar;” diyerek sürekli dile getirdiğimiz karamsarlık, şikâyet, tepki, hüzün, tedirginlik ve kaygılarımız çağın gerçeğini yüzümüze sıçratıyor.

Küresel çaptaki, aktivist, bilge, düşünür, araştırmacı, duyarlı, ortak aklın deneyimleri ve entelektüel kişiliklerin birikiminden hareketle; “şırınga edilen tüketiciliğin, “insanlığı, doğayı toz duman ettiği sonucuna varıyoruz. Bu toz duman oluş, sadece maddi kaynakların tüketimi ile sınırlı kalmıyor; buna uygun bir kişiliğe ve “tüketici toplumsal normlara” insanı mecbur kılıyor.

Tüketiciliğin tüm hücrelerimizi ablukaya almasıyla, kendi dışımızdaki tüm etkileşimlere, paylaşımlara, ortaklaşmalara, kültürlere, siyasal etkilere, soysal gelişimlere, yapılması gerekenlere “kendimizi” engelliyoruz. Çünkü kendimize neyin iyi geldiğini bilemez hale sokulmuşuz. Hayatımıza anlamlı ve değerli gelen şeyleri, ayırt etmemizi engelleyen tüketici bir bilinç dışının tuzağına düşmüş haldeyiz.

Oysa dünyanın deneyimli, birikimli, cesur ve etken aktivistleri, “yerel düşün, küresel eyle,” vurgusunu bize sık sık yapmaktadırlar. Bu yönlü düşür ve aktivistlerden olan Rebeca Solnit, şöyle diyor: “Kişisel olarak yaptığımız veya tüketmediğimiz şeylerden ibaret değilsiniz…Bir iklim değişikliği tüm insan haklarına etki ediyor.”  Ve Solnit, iklim meselesinin başlı başına bir insan hakkı ihlali olduğuna dikkat çekiyor.

Buradan çıkaracağımız dersler ve aklın ışığında; tüketiciliğin, çeşitli etkileri itibari ile küresel boyutta insan hakkı ihlalleri de yarattığı söylenebilir. İklim krizleri, atmosferin tahribatı, küresel ısınma, ozon dengesinin bozulması, ormanın yok oluşu, toprak yapısının değişimi, tüketicilikten ve insanın temel haklarından bağımsız düşünebilir miyiz?

Dünyayı sarıp sarmalayan neoliberal anlayış, kapitalist sistem; tüketiciliği beslemek ve her tür üretkenliğin önüne geçmek zorundadır. (Çünkü varlık gerekçesi buna dayanmaktadır.) Kapitalist zihniyet, kendisine uygun bir karakter ve toplumsal yaşam belleği yaratmak zorundadır. Aksi takdirde ürettiğinizde; özgürleşecek, doğala dönecek, muhakeme edecek, yetinecek, kendi dışındaki varlıklarla ortaklaşacak ve güçlü bir birlikteliğe koşacaksınız demektir. İşte kar, hırs, rant, sermaye, sadece ekonomi merkezli düşünen anlayış, bizim tüketicilik yerine üretici olmasına razı olabilir mi?

Biz biz miyiz, yoksa başkalarının istedikleri miyiz? Bu sorulara, gerçekçi, objektif, felsefenin, bilimin ve doğa gerçeğinin ışığında yanıt aramak zorundayız. Hayatı anlamlı kılmanın yolu, bu sorulara rasyonel yanıtlar aramakla eşanlamlıdır.

Bize hoş gelen, güzel gelen, keyif veriyormuş gibi gelen tüketici çılgınlığı; insanı insan yapan doğru değerlere yabancılaştırıyor, sosyal bozukluklara neden oluyor, ekolojik yıkımı hızlandırıyor, kaynakları heba ediyor, insanı insan olmaktan çıkarıyor, geleceğe karamsar bakmamıza neden oluyor, umutlarımıza bir kara sapan gibi saplanıyor.

Ne yazık ki tüketiciliği, mutluluk arayışımız olarak tarif edip, bu yönlü savunma pozisyonunda bulunuyoruz. Harari, “Sapiens” kitabında, New Age’nin sloganı eşliğinde şu tespite varıyor:

“Mutluluk içimizde başlar. Para, toplumsal statü, plastik cerrahi, güzel evler, iktidar konumları, bunların hiçbiri size mutluluk getirmez, uçup gitmeyen gerçek mutluluk sadece serotonin, dopamin ve oksitosin sayesinde olur.”

Bir an önce mutlu, neşeli, sevinçli, etkili, aktif ve özgür, güvende olmayı, yetinmeyi talep ediyorsak; tüketici arayışımıza, kendimizi boğdurmaktan vazgeçmeyi denemeliyiz.

Mutlu olmayı esas alacaksak, doğanın ve yaşamın bize sunduğu; şeffaf, duru, çıkarsız, kinsiz, öfkesiz, egosuz, sömürüsüz, eşit, özgür ve doğal olan kaynaklarına bilincimizi açmaktan başka bir yolumuz görünmemektedir.

Mutluluk için dışımıza değil, içimize yönelmeliyiz!

Yaralanılan Kaynalar:

1.Karanlıktaki Umut(R.Sonit)

2.Sahip Olmak Yada Olmak(E.Fromm)

3.Sapiens(Y.N.Harari)

4.Başka bir uygarlık için Manifesto(Fikret BAŞKAYA)

Kavramlar:

Serotonin: Mutluluk hormonu

 Dopamin:  Kişinin tepki ve eylemlerinde rol oynayan, insan vücudunda doğal olarak bulunan kimyasal bir madde.

Oksitosin: Aşk, sadakat, sevgi hormonu.

Tüketim hırsı ve mutluluk