Talihsiz bir toplumsal yanılgı: Yoksa sadece para kazanmak için mi okuyoruz?

YAYINLAMA: 15 Temmuz 2021 / 20.30 | GÜNCELLEME: 15 Temmuz 2021 / 20.30

Son zamanların, gözüme çarpan en talihsiz yanılgılarımızdan daha doğrusu bakış açılarımızdan birine yer vermek istedim bu hafta dilimiz döndüğünce. Eğitim faktörü bireyin en küçük yaşlardan, erişkin oluncaya dek, dahası insanın ömrü nihayete erinceye kadar devam eden bir süreçtir. Eğitimle birlikte, ilkokul sıralarında başlayan öğretim sürecini de düşünürsek, insan hayatının büyük bir kısmını öğrenme, kendini geliştirme ve bu akabinde gelecekteki hayatını şekillendirmek için çalışarak geçirmektedir. Meslek kavramı da, kişinin kendisine temel çalışma alanı edindiği, geçimini sağlamak ve hayatını idame ettirmek için yaptığı sürekli iş olarak tanımlanmaktadır.

Bireyler uzun bir eğitim öğretim sürecinin ardından, bu sürecin başında hedefledikleri ve edindikleri mesleği yaparak hayatını geçirmektedir. Hayatın olağan seyrine uyan şekli ile bu şekilde olması gerekmektedir. Maalesef ki, günümüz koşullarında birçok genç insan işsizlik olgusu ile boğuşmakta dahası bu işsizlik olgusuna maruz kalan binlerce üniversite mezunu, eğitimli insan bulunmaktadır. Yıllar süren bir sürecin sonunda, birçok eğitimli insanın maddi anlamda hayatını idame ettiremeyecek kadar para kazanamaması maalesef toplumun eğitim öğretim olgusuna bakış açısını da olumsuz etkilemiştir. Eskiden beri dillere pelesenk olan, dersleri zayıf yaramaz çocuklara öğütlenen “dersine çalış, okursan büyük adam olursun” bakış açısı, zaman içinde, okusan ne olacak, işsiz kalırsın” algısına dönüşmüştür.

Halbuki eğitim, sadece bireyin para kazanmasına bir basamak olarak görülmemelidir. Eğitim bireyin hayatını, yaşama bakış açısını, gelecekteki kendisinden süre gelen nesli, etkileyip şekillendiren bir olgudur. Eğitimli insanların uzun süreçlerin ardından, maddi bağımsızlığını kazanamaması, üstesinden gelemediğimiz istihdam sorunu, var olan istihdam sorunları devam ederken açılan yüzlerce kontenjan, akabinde bu kontenjanlardan mezun olan binlerce mezunun yıllar boyu işsiz kalması, sosyal yaşantıda eğitimli insana daha doğrusu eğitim faktörüne duyulan saygı ve ihtiyaç olgusunu tüketmiştir. Gerçekten de günümüzde, eğitimin bir ihtiyaç olduğu görüşü yerin, para kazanabiliyorsan okula da gerek yok, okumaya da fikrine terk etmiş durumda.

Oysa ki eğitim süreci akabinde bireylerin okuduğu kitaptan, izlediği filmden, sohbet ettiği mevzulardan, olaylara bakış açısına değin bütün hayatına, davranışsal tepkilerine yön verecektir. Toplum için esas olan parasal kaygı değildir yalnızca, yarına nasıl bir toplumsal örgü bıraktığımız da hayati derecede önemlidir. İnsanların alım gücünün zayıflaması, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçların dahi insanlar açısından lüks haline gelmesi insanları, hayatın kültürel boyutundan soğutmuş, sadece beşeri ihtiyaçları düşünen ve sürekli kaygılanan bir toplum yaratmış, eğitim öğretim fonksiyonun ise gözle görülür derecede itibar kaybetmesine sebep olmuştur.

Talihsiz bir toplumsal yanılgı: Yoksa sadece para kazanmak için mi okuyoruz?