İstikbal Nerde

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Ne kadar söylesek ve ne kadar yazsak biz bir birimizi eğitip bir birimize konuşmaktayız. Biz zaten bunları bilmekteyiz. Tekrar etmekte bir sakınca görmemekteyim. Eşim devamlı beni yazmamaya zorlamakta, fakat bir başka güç ise ‘’ne yaparsan yap, senin yazman gerekir’’ demekte. Bir tabir vardır konuşan gurupla dinleyen gurup aynı düşüncede ise bir birini eğitmesinde yarar olmamakta ve burada ‘ Körlerle Sağırlar Birbirini Ağırlar ‘ diye bir tabiri kullanırlar.
Ben burada okumayan topluma değil okuması gereken bir topluma seslenmek isterim. Suriye’nin Türkiye sınırında bir küçük kasabası vardır ve adı Kamışlı . Tren yolu geçer bu kasabanın kuzeyinden. Tren yolu Türkiye tarafındadır ve buradaki kasabanın adı Nusaybin’dir. Bu iki kasaba halkı bir birine akraba. Adamın Nusaybinde iş yeri var , evi, eşi ve çocukları Kamışlı’da bulunur.
Adamın evi Nusaybinde arazisi Kamışlı da , eker biçer tarım yapar. Haftanın bir bölümünü Kamışlı da geçirir, kimi zaman Nusaybin’e gelir orada kalır. Nusaybin’de hava alanı yoktur amma Kamışlı da bir kücük hava alanı vardır. Buradan her gün Şam‘a uçak gider. Akşamlarıda Şam’dan Kamışlı’ya uçak gelir. Tabii 737 tipi uçak olmasada oradaki insanların bu ihtiyaçlarını karşılayacak kadar Antonov 26 tipi uçaklar çalışmaktadır.
Burada çok değişik ırktan insanlar bir arada sulh ve sukûn içinde yaşamaktadır. Bu yörede bir kaç değişik tarihlerde Süryani, Kürt, Arap ve Türk düğünlerine katıldım. İnanın düğün adetleri, giysileri, zılgıtları ve hatta sofrada paylaşılan düğün yemeklerine kadar detaylarında bir farklılık görmedim. Hem Kamışlı’da hem Nusaybin’de bir birine paralel yaşam hüküm sürmekte. Hatta birinde iki aşiretin sulh yemeğine katilmam istendi, bende kıramadım, yer sofrasında yemek yemeğe bağdaş kurdum.
Ayağımdaki rahatsızlıktan dolayı benim için inanılmaz acılar oluşmasına rağmen bu sulh yemeğinde hazır bulunmam iki aşiret için olumlu geçmesinede sebep oldu. Hatta yer sofrasında oturmadan evvel sadece erkeklerin yerde oturması , bayanların hepsi mutfakta hizmet oluşturmasını izledim. Yemek çok hızlı sona erdi. Daha sonra tatlılar geldi, ben ise tatlıdan kaçamadım çünki beni oraya götüren dostum gözü ile yemem icab ettiğini ifade etti. Daha sonra çaylar içildi ve yemek sona erdi. Bir yaşlı ortadan arapça olduğunu tahmin ettiğim bir kaç cümle söyledi. Bütün gözler bana çevrildi bende gülümseyip başımla mutluluk ifadesini anlatırcasına eğildiğimde bütün yüzlerde mutluluk ifadesini gördüm . Bilmediğim bir lisanda yapılan komnuşmalar sonrası herkez ayağa kalktı bende kalktım.
Eller tokalaştı , kapı dışında duran onlarca ayakkabı içinden kendi ayakkabımı giyerek kendimi dışarıya attım. Arkadaşıma hemen sordum ‘’ İçerde ne oldu, neden oturanlar bir anda bana döndü.’’ Diye sordum. Beni yaşca bir büyük olduğumu söylemişler, ve bir büyüğün hazır olduğu bir mekan sulh kaçınılmazdır diye tanıtılmıştım. Buna çok sevinmiştim. İki aşiretin barışmasına vesile olduğum için mutluydum. Zaten o akşam da bir düğüne götürmüştülerdi. Arapça anlamasamda insanların yüz ifadelerinden kullandıkları kelimelerin içinden seçtiğim ve anlamını çıkarabildiğim sözlerle ne konuştuklarını çözmeye çalışmaktaydım. Kamışlı’da bulunan sokaklarda, dükkanlarda, otellerde herkez Türkçe de bilmekte amma ya Süryanice, ya Kürtçe yada Arapça konuşmaktalar.
Bir de Turizm şirketleri var şehirler arası otobüs işletmekteler adı ROJ Turizm seyahat. Kamışlıda hiç yabancılık çekmemiştim. Nede olsa bir zamanlar Osmanlı’nın topraklarındaydım. Burada bir konuda sıkıntı yaşadığımı söylemem gerekir. Sokak isimleri ve dükkanların üzerinde yalnız arapça harfler kullanılmakta, fakat bunlardan ben bir şey anlamamaktaydım. O zaman Atam rahmetliye ne kadar şükranlarımı sunsam azdır. Bizlere latin alfabeye geçmemizin şart olduğunu bir günde izah etmesine, bu gün bile hayran kalmaktayım.
Bu günlerde Osmanlı döneminin son senelerini yaşıyor olduğumuzu düşünmekteyim. Atam rahmetliyi bir başka sözü ile de anmak isterim. Birileri bizi hala eğitimde 4 artı 4 artı 4 olarak Türkiye’nin temel değerlerini kökünden bozarak, bir karanlık ideolojiye itmeye çalışırken, bir keşif uçağımız kimler tarafından vurulduğunu çözemiyeceğimiz bir derinliğe gitmesini seyretmekteyiz. Yapılacak tek şey ellerimizi açarak tanrıya dua etmeye camilere koşmamız gerekir. İmam ve Hatipleri camilerde bulup, dualar ettirmemiz gerekir. Çinki bu ülkede camiler , imamlar ve hatipler varken bu ülkenin teknolojisi, fen ve bilim konusu üzerinde tartışmamız gerekmez. Çünki bize bilimden daha çok iman gerekir.
Düşen keşif uçağınıda bu imam ve hatipler daha kolay bulurlar. Şimdi Atam rahmetliyi daha iyi anlamaktayım. Unutanlara tekrar edeyim , ne söyledi Atam Rahmetli bizlere ‘İstikbal Göklerdedir ’ diye . Aksi olsa idi ‘istikbal rahlededir’ derdi diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.




İstikbal Nerde