Selahattin Bey

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Denizli’den Ankara istikametine giderken şirin bir kasaba vardır Kaklık . Bu kasabadan bir yol ayrımı ile Uşak istikametine gidildiğinde, çok güzel bir orman içinden geçersiniz . Bu ormandan sonra karşınıza şirin bir orta anadolu kasabası çıkar. Erkekleri tutucu, otoriter ve baskılı , eşleri ise itaatkar, Denizli Horozu anlamını yansıtan bir aile yapısı bulunan nahiye ÇAL . Bu yörenin eski adı Mosyna, daha sonraları orta asyadan gelenlerin ‘ yüksek yayla, çorak arazi’ anlamına gelen bir sözden esinlenilerek ‘ ÇAL ‘ adı ile anılır. Bu kasabada İsmet hanımın, Cumhuriyet döneminde Denizli Milletvekili olan, Sadık beyden 22 Ocak 1902 yılında bir oğlu dünyaya gelir . İsmini Selahattin koyarlar.
İsmet hanım çok güzel Ud çalar , eşi Sadık bey de her ne kadar musikiyi sevsede dinlemekten ileri gitmemiştir. Çocukları ilk okul tahsilini Çal kasabasında bitirir. Babası Sadık bey hukukcu olarak görevi nedeni ile önce Saroz adasına, daha sonra Edirne’ye tayin olurlar. Orta Okulu Edirne’de okuyan Selahattin ve kardeşi Hayrettin daha sonra aileleri ile birlikte Istanbul’a gelirler. Annesi İsmet hanımın ud çalması onun musikiye olan ilgisini arttırır. Baba Sadık bey ise Selahattin’in musiki ile ilgilenmesini pek hoş karşılamamakta ve her vesile ile onun, kendisi gibi bir Hukukcu olmasını arzu ettiğini söyler.
Hatta bir seferinde memleketten gelen arkadaşlarının ‘ Selahattin ne yapıyor ‘ sorusuna alay edercesine Sadık bey ‘ Selahattin dimbilikci oldu ‘ demesine kızan Selahattin evi terk eder. Arkasından yanan gaz lambasını fırlatan Sadık bey evlerinde yangın çıkmasınada sebep olur. Bu hadiseden sonra Selahattin bir daha baba evine geri dönmez. Denizli’de bir laf vardır, derler ya ‘ Baba ahi tutar gari ’ diye, Udi Selahattin beyin kanımca hayat hikayesi buna benzer bir durumu yansıttığı düşünülür .
Çok genç yaşta Udi Sami beyden Ud dersleri alır ve 1920 senesinde Dar’ül Feyz-i Musiki derneğinin kurulmasına katkıları olmuştur. Burada Kadıköylü Fuat bey, ve Telgrafçı Ata beyden çok yardım görerek ciddi çalışmalarda bulunur. Bu kurum isim değiştirerek daha sonra Üsküdar Musiki Cemiyeti adı altında çalışmaya devam ederken, Selahattin beyde tanbur çalmaya merak salar. Bu nedenle adı Tamburi Selahattin bey olarak değişikliğe uğrar. Selahattin beyin beste yapması genç yaşta başlar ve eserlerinde Hacı Arif beyin etkisini, kullandığı makamlarda izlemekteyiz. Kürdilihicazkar makamını seven Selahattin bey, bir çok eserini bu makamda bestelemiş olduğunu görmekteyiz.
Bir bahar akşamı 1927 senesinde, Hafız Burhan’ın konserinde Afife Jale ile Tanburi Selahattin karşılaşırlar. Selahattin bey bu konserde saz heyetinde bulunur. Sevinçli bir telaş içinde bir birlerinin gözlerinin içine bakarlar. Bir alev yanar, ve Afife Jale, Selahattin’in gözlerine bakmamak için başını öne eğer. Bu aşkın ilk alevleri, evliliğe kadar gider. Fatih’te bir ev tutarlar ve onların yıldırım aşkı böylelikle başlar.
Afife Jale hanım, DarulBedai de kadın tiyatro sanatcısı olarak çalışır. Darülbedai zaptiyeler tarafından kapatılınca, Afife hanım işsiz kalır. Tanburi Selahattin beyin, ruhen hasta olan eşi Jale hanıma olan tutkusunu bestelerine yansıtır. Eşine delice aşık olan Selahattin Bey, Afife Jale’nin israrı üstüne 1935 yılında birlikteliklerine son verir. Bu onda doldurulması zor bir boşluk yaratır, ve bir arayış içine girer.
Afife Jale hanım altı ay sonra Balıklı Rum hastahanesinde hayata gözlerini yumduğunda, cenazesine üç beş kişi katılır. Sevdiği kadının ölümünden kendini sorumlu tutan Selahattin bey, ‘ Benide Alın Ne Olur Koynunuza Hatıralar ‘ diyecek kadar eşine olan aşkını dile getirir.
Genelde bestelerini yaptıktan sonra terennüm edildiği yer Kalamış’daki Todori’nin meyhanesi. Bu mekan bestelerinin ilk sunulduğu yer olarak bilinir. Todorinin meyhanesi koya inen dar yolun solunda , Vasili’nin lokantasının hemen karşısında bulunur. Afife Jale hanımın vefatından sonra Seyyare Affet Pınar hanımla evlenen Selahattin bey, eşinin soy adını alır. Kardesi ve Babası ile aynı soyadını taşımak istememesinden kaynaklanan bu davranış sonunda Tanburi Selahattin bey ikinci eşinin soyadı olan Pınar soyadını taşır. Bu unutulmayacak bestekarın bütün eserlerinde hüzün ve mistik bir havayı bulmak mümkündür.
Selahattin Pınar, Ata rahmetlinin sevdiği bestekarlardan olduğu ve Florya köşküne zaman zaman çağırdığı bilinir. Hele bir gün saz meclisinde ‘Gel Gitme Kadın’ adlı şarkının bir yerinde hüzünlenip gözleri nemlenince, masayı ve şarkıyı bırakıp salondan ayrıldığını söyler, Üstad Selahattin bey.
Tanburi Selahattin Pınar 6 Şubat 1960 senesinde güftekar Selim Aru ile Todori’nin meyhanesine gelirler. Masaya meyhanenin meşhur yaprak ciğeri, peynir ve içki söylenir. Meyhanede üstadın birde tamburu bulunur. O akşam meyhanede geçirdiği bir kalp krizi sonucunda hayata veda eder. Tanburi Selahattin Pınar’ın heykeli, öldüğü yer olan Kalamış’ta bulunur.
Selahattin Pınar’ın kısa zamanda kaybettiği aşkına, Afife Jale’ye olan sevgisini ilan ettiğini düşündüğüm bir şarkının sözlerini Fuat Edip Baksı yazmış ,
Usul : Aksak, Makam : Hicaz, Bestekar : Tanburi Selahattin Pınar,
Bir Bahar Akşamı Rastladım Size , Sevinçli Bir Telaş İçindeydiniz , Derinden Bakınca Gözlerinize , Neden Başınızı Öne Eğdiniz, İçimde Uyanan Eski Bir Arzu , Dediki Yıllardır Aradığım Bu , Şimdi Soruyorum Büküp Boynumu , Daha Önceleri Nerelerdeydiniz,
Bu güzide şarkıyı sizlere çok sevdiğim ve rahmetle andığım bir arkadaşımın sesinden dinletmek istedim , ancak bu şarkıyı, okuyuşunu pek çok sevdiğim bir muhterem hanım efendidende dinlemek isteyeceğinizi ümit etmekteyim.

http://www.youtube.com/watch?v=5lIQW_HyhUc
http://www.youtube.com/watch?v=dshsrmfpGrE

Selahattin Bey