Prof. Dr. Yavuz Coşkun
Prof. Dr. Yavuz Coşkun Cumuhurbaşkanı tarafından yeniden GAÜN Rektörü olarak atandı. Dört yıl daha bu görevde kalacak. Eğer bu zaman sürecinde yasa değişmezse 2016 yılında bir kez daha rektörlük için aday olamayacak!
***
Bunun böyle olacağı başından belliydi. Aklıma hemen ‘Ağa ile marabanın meşhur hikayesi geliyor!’ Ne gerek vardı ki bu seçime, ama yine de merak ettiğim iki konu var.
Ben GAÜN’deki seçimde Coşkun’un silip süpüreceğini zannediyordum. Dört yıl boyunca bütün atamaları kendi yaptı. İstediğini istediği yere getirdi. Herşeyin hakimi idi. Sonuç az farkla da olsa aleyhine çıkınca, ben de şaşırınca arkadaşlarım, “İkisi de cemaatçi. Sen Celalettin Bey’in görüntüsüne bakma; hem çevik, hem de zekidir” demişti.
***
İşte o anı merak ediyorum! Yavuz Bey, seçimin sonucunu öğrenince reaksiyonu ne oldu? Kazanacağından emin olduğu için, yediği kazık karşısında acaba neler düşündü? Örneğin, diş departmanına atadığı 20 öğretim üyesinden yalnızca 2 oy alabilmiş! Gerçi bu bir detay, bana yanlış bilgi de verilmiş olabilir, yani hepsi eğitimli insanların oy kullandığı üniversite ile çoğu ilkokul mezunu bazı meslek odalarının seçimi arasında pek o kadar bir fark göremiyorum.
Hatta meslek odaları bir bakıma üniversitelerden daha demokratik. Çünkü, sandıktan çıkan kimse koltuğa oturur. O kadar.
***
Diğer merak ettiğim husus ise, acaba Yavuz Bey bu olup bitenden gerekli dersleri çıkarabildi mi?
Yine, “Kart hamili yakinimdir!”e fahri doktora, fahri profesörlük, fahri rektörlük verecek mi?!
Yoksa, artık bir kez daha seçilmek kaygısı olmadığına göre, bir Antepli olarak toplumun yararını gözetecek, yalnız onlar için çalışacak, bu kenti üniversite ile bütünleştirecek çalışmalar yapacak mı?
Doğrusu pek umutlu değilim.
Kendini kimlerin desteklediğini gördüğüm, okuduğum için umutlu olamıyorum.
Yeni trend!
Yakında çok duyacaksınız, ama önce benden duymuş olun!
Dünyanın alış veriş mabedi Amerika'da son trend: Alışveriş yapmamak!
***
Hatta eldeki mallardan da kurtulup, hayatı sadeleştirmek! Kriz sonrası çalışanlar, gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayıp biriktirmeye başlayınca, ABD'li üreticilerin etekleri tutuşmuş!
Şu ara yapılan çoğu tüketici araştırmaları "Bu adamlar ne satın alırlarsa mutlu olurlar?" ile ilgili.
Ortaya çıkmış ki bir servis almak, mal almaktan daha faydalı insan doğasına.
Yani, pahalı bir çanta yerine spor salonu üyeliği, araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti insanları daha mutlu ediyor.
Bir tecrübe satın almak, kişiye daha yoğun ve uzun süreli bir tatmin sağlıyor.
Üstelik mal edinmenin mutluluk getirmediğini öğrenen
'dünyanın en çok satın alan halkı', kocaman otomobillerini, dört oda bir salon evlerini, 48 parçalık yemek takımlarını, doğrayan parçalayan karıştıran onlarca mutfak aletlerini, ayrı bir oda haline gelmiş
gardıroplar dolusu giysilerini fakirlere bağışlayıp hayatlarını sadeleştiriyor.
Bazı aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört bardakla ve işe bisikletle gidip gelerek yaşamanın onları hiç olmadıkları kadar mesut ettiğini iddia ediyor. Bu esnada biriktirdikleri parayı yoga derslerine ve tatillere harcıyorlar.
***
Bunu bizim gibi az gelişmiş toplumlar için düşünmek şimdilik hayal.
Gözü henüz doymamış insanların BMW jipin 350 bin liralık 5’ini mi, yoksa 380 bin liralık 6’sını mı almak için bir türlü karar veremeyenlere bir tüyo vereyim.
Yakında 8’i çıkıyor! Sıkın biraz dişinizi bekleyin. Fiyatı biraz pahalı, 500 bine doğru ama yolunu bulup getirseniz, 150 bine malolur, ama Hummer gibi toplarlarsa da rezil olursunuz!