Suriye şeker gibi bir ülkeydi!
Milliyet Gazetesi dün hayali ihracatla ilgili bomba gibi bir haber patlattı. Haberi ilginç kılan suç örgütü üyesi olarak dosyada yer alan Yalçın Bayrak’ın, örgütün lideri olarak tutuklanan Barbaros Hayrettin Aksoy’un çeşitli firmalarının cezaları ile ilgili olarak Danıştay’da temaslarda bulunduğu iddiasına ilişkin yapılan araştırmada, Bayrak’ın Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu’yla görüştüğünün saptanması.
***
Hayali ihracat olayı bizim tabirimizle tam “İki başlı Halep düdüğü!..”
Dahilde işleme rejimi uygulaması çerçevesinde Çin’den ithal edilen kumaşların Almanya üzerinden Türkiye’ye getirilip, ticari mala dönüştürülerek ihraç edilmesi gerekirken, (a) iç piyasada satarak kemiksiz kar elde etmişler. Sonra da (b) ticari malları ihraç edilmiş gibi göstererek KDV iadesi almışlar.
***
Şimdi diyebilirsiniz ki amma da akıllı adamlarmış!
Yok canım, o kadar da uzun boylu değil, bu hayali ihracatın bir türevi. Bizim onlardan değil, onların bizden öğreneceği çok şey var.
***
Şeker, bayağı bildiğimiz şeker…
Türkiye’de şeker dünya piyasasına göre üç misli pahalı olduğu zamanda Suriye’ye sürekli hayali ihracat yapılırdı.
İhracat şekerini alan malı ihraç etmez, kendi fabrikasında kullanır veya piyasada satardı. Elde edilen karı düşünebiliyor musunuz?
Formaliteyi de tamamlamak için şekeri ihraç edilmiş gibi gösterip, ikinci vurgun yapılırdı.
İddialar, bu hayali ihracatın, sağladığı kolaylıklar nedeniyle daha çok Suriye’ye yapıldığı şeklindeydi.
Eh, bu kadar çok şeker ihraç edilen Suriye’ye, şeker gibi ülke dersek yanlış mı olur!
***
Diyebilirsiniz ki bunlar hiç mi yakalanmadı?
Hep iddialar üzerine yazıyorum, tabii ki yakalanan olmuştur! Ama yasanın yakalayamadığını, Tanrı’nın yakaladığı bir olayı biliyorum. Adamın kardeşi trafik kazasında öldü, ama adam anlamadı veya anlamamazlıktan geldi…
***
Eskiden ileşim bu kadar güçlü değildi, kolaylıklar içermiyordu. Şimdi herşey takip ediliyor. Üstelik aceleci de davranmıyorlar. Altı ay, bir sene sürekli takip edip, olayı bütün detayı ve kişileri ile birlikte ortaya çıkarıyorlar.
Belki yine de gözden kaçan olabiliyor. Eh, o kadarı ‘kadı kızında da olur’!..
Bir Suriye senaryosu
Suriye ile başladık, Suriye ile devam edelim.
Hepimizin aklına takılan, ama bir türlü yanıtını bulamadığımız bir soru var:
Suriye ile bu kadar iyiydik, ne oldu birden bire?
***
Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Çekirge pazar günkü yazısında bir vesile ile Suriye’ye değiniyor ve bir anekdot yayınlıyor.
Şam’daki diktatör diyor ki...
Gelin bize yardım edin, destek verin. Yabancıları kovalım. Sonra Türkiye’ye bağlanalım.??
Özeti bu...
Ankara cevap veriyor:
Biz bu teklifi samimi bulmadık. Biz daha çok Suriye halkı ile temas ettik. Ve dedik ki... İleride federatif ya da konfederatif bir şekil yaratabiliriz.
Ne zaman ve kimler arasında oluyor bu diyalog?
76 yıl önce 1936’da Mustafa Kemal Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açıklıyor bu görüşmeleri. (TBMM gizli celse zabıtları, Cilt 1, İş Bankası Yayınları...) Suriye’nin başındaki Emir Faysal önce Fransızlar’a götürüyor teklifi. Ancak halk tepki gösterince, yeterli desteği bulamadığı için bu kez mecburen bu teklifi Türkiye’ye yapıyor.
***
Mustafa Kemal diplomatik bir dehayla diyor ki...
Bizim için önemli olan halklar arasındaki kardeşliktir. Din kardeşlerimizi bağrımıza basarız. Ancak bu teklif samimi değildir. Biz istiklalimizi kuruyoruz. Bu nedenle kendi kaynaklarımızı şimdi heba edemeyiz. Siz de bağımsızlığınızı kazanın ileride federasyon ya da konfederasyon olabilir.
İşte bugün hâlâ emirliklerden, krallıklardan, diktatörlüklerden kurtulamamış Ortadoğu’nun Suriyesi’yle 76 yıl önce durum buydu... Şimdi kabile düzeninden halk olmaya, demokrasi içinde anayasal vatandaş haline gelmeye çalışan insanların acılı coğrafyasında...
***
Sanki tarih 76 sene sonra tekerrür etmiş gibi…
Ne dersiniz?
Buna benzer konuşmalar Erdoğan ile Beşar arasında da geçmiş olabilir.
Beşar’da genetik olarak yalan söyleyeceğine, söylediğine göre bu varsayım doğru olabilir.
Vizeler kalkmıştı, sınır açılmıştı, ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapılmıştı, Beşar tatilini Türiye’de geçirmeye başlamıştı vs…