Küçük Adamlar Büyük Lokmalar
Bir Söz Et Bin Ah İşit derler ya, ülkemde kime selam versem bin ah işitmekteyim. Hani iyi bir güne başlarken karşılaştığımız insana ‘Günaydın , nasılsın?’ diye hitap ederiz ya, bu günlerde sadece günaydın bile demeye çekiniyorum. Çünkü başımıza ne çoraplar örüleceğinden habersiz olarak yaşamaktayız. İyi bir gün dileme sonrasında hangi ürüne zam geleceğini kestiremiyoruz. Bu neden iyilik dilenen o gün iyi olmayabilir. Kimi insanlar ‘sakın açma uğursuz ağzını’ demekte. Bakınız geçtiğimiz son yirmi sene içinde, ülkemin maliyesinin kontrolü, basiretsiz, bodur insanların elinde olduğundan mı nedir bilinmez, bir uğursuz yapı bulunmakta orta yerde. Bu yapıyı inşa eden bizler değiliz elbette.
Bir tarihte Kemal ağabeyler vardı dümende, ülkemdeki birçok varlıkların satılması ile paralar toplandı. Zaten Kemal Derviş’in bıraktığı bir miras vardı ortada. Kimse dokunamıyordu onun kurallarına. Bir müddet bu ortamda sistem duraklamadan yol aldı. Ülkemin 75 senede sahip olduğu birçok yatırımlar elden çıkarıldı. Yabancılara satıldı. Toplanan para taşa, betona, demire yatırıldı. İstihdam yaratacak sanayiye dönüşmediği için bir dar boğaza adım adım yürüdük.
Küresel ticaretin tetiklediği ekonomik daralmanın, sanayisi güçlü olmayan ülkeleri daha fazla etkileyeceği biliniyordu. Nitekim öyle de oldu. Yabancı sermaye girişi durma noktasına gelirken, ithalatla ihracat arasındaki makas açılmaya başladı. Daha fazla ithalat, nispeten az ihracat ülkemin açığı büyüdükçe büyüdü. Hani cumbadan ekrana çıkıp ‘Dünyanın ilk on ekonomisi içindeyiz, çok büyüdük’ diye konuşan adam var ya, aslında doğru söylemekte. Dış Ticareti açığı bu kadar hızlı büyüyen başka bir ülke biliyorsanız söyleyin.
Son iki senenin dış ticaret makası değerlerine bakalım, 2019 senesinde 210 milyar ithalat yapmışız, 180 milyar dolar ihracat gerçekleşmiş. 2020 senesi verileri ise 219 milyar ithalat, 169 milyar ihracat yapılmış. TÜİK verileri doğruysa, 2020 senesinde 11.1 milyar dolar ihracat azalmış ve 2020 senesinde ithalat 9 milyar dolar artmış. Dış ticaret açığı 30 milyar dolarken 50 milyar dolara fırlamış, yani açık % 65 oranında artmış.
Ülkemizde böyle bir artışın etkisi nasıl yumuşatılır diye hiç düşündünüz mü? Merkez Bankasının politik faizini düşürmenin kime yarayacağını hesap ettiniz mi? ‘Benim teorim bir üçgenin iç açılarının toplamı 175 derecedir’ gibi bir cümleyi ifade ederek, faizle doğru orantılıdır enflasyon bağlantısı kurmaya benzer . Cahil ile bu konuyu zaten konuşmaya değmez. 2021 verileri ise ithalatın 271 milyar dolar, ihracatın ise 225 milyar dolar olarak tahakkuk ettiğini TÜİK beyan etmekte. Yani dış ticarette makas açığı 46.13 milyar dolar.
Bu rakamlara güvenmek çok isterim.
Türkiye Merkez Bankası’nın da verilerine güvenmek çok isterim. Ancak böyle kritik kurumların bağımsız başkanları olması gerekirken, Sarayın fikrini sormayan kurum başkanı bir gece yarısı görevini kaybetmekte. Bu nedenle Saraya ters düşmeyen başkanın kurumunun verdiği değerler rağbet bulmuyor.
Bir ülkede en önemli husus ne para ne pul, ne arsa ve ne de bir başka konu. Bir ülkede aranan istikrarın sadece hukukun üstünlüğü ile tesis edilebileceğine inancım tamdır.
Siz Benito Mussolini’yi biliyor musunuz? 29 Temmuz 1883 yılında doğan, aslen gazeteci ve öğretmen olan Mussolini, Italyan Sosyalist Partisine 1912’de üye olur. Daha sonra bu partiden atılır. 1917’de I. Dünya savaşında yaralanır ve ordudan çıkarılır. İtalyan Nasyonal Partisine girer ve kısa zamanda başkanlığa gelir. Ekim 1922 de Kral Victor Emmanuel III tarafından Başbakanlığa atanır. İşte ne olduysa bu atamadan sonra oldu. Süreç içinde kendine mareşal rütbesi vererek, İtalyan ordularının başkomutanı olduğunu ilan eder. İtalya’da totaliter rejimin önderi olur. Ana amaç, eski Roma İmparatorluğu küllerinden yeni bir imparatorluk kurmak. Devir değişmiş, kafa dengi bir ortak bulur. Almanya’daki faşist lider Adolf Hitler, İtalyan faşist lider Mussolini ile müşterek hareket eder. Çünkü Hitler’in de Afrika’da emelleri bulunmaktadır.
Faşist iktidarlar ülke ekonomisinin kötüye doğru gidişini, her zaman toplumun bilinç altına, muhalefetin sebep olduğu algısını pompalamaya çalışır. Cahil toplumlarda, bu her zaman puan toplar. Bugün ülkemizde bilhassa mütedeyyin yurdum insanına enflasyonun sebebini sorun. Vereceği cevabı adım gibi bilirim, ana muhalefet partisi diye hesapsız cevap verirler. Ülkemde iki konuyu çözmeden G diye adlandırılan gelişmiş ülkeler statüsüne geçmemiz hayalden öteye gidemez. İlki Adalet, diğeri ise eğitim. Benito gibi hedefe kitlenen Sarayın bu iki konunun temeline 20 senedir dinamit koyduğunu düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.