Şehirde köylü gibi yaşamak
Yargıtay, kapı önüne ayakkabı terlik bırakılmasını “hak ihlali” saydı.
Ama bugün çıkın kentin en zengin dediğiniz semtlerinde lüks binalara girin, kapılan önünde iğrenç ayakkabı ve terlik görüntüsüyle karşılaşırsınız.
Kapı önleri, bina boşlukları, tüm apartman sakinlerinin ortak kullanım alanı durumunda.
Dolayısıyla, siz oraları iğrenç görüntülü ayakkabı ve terliklerinizle, çöplerinizle, plastik ayakkabı dolaplarınızla kirletemezsiniz.
Ve bu görüntüyü de ev sahibinin evinde ne kadar titiz olduğu şeklindeki saçma sapan bir gerekçe ile açıklayamazsınız. Zira, kapının önüne ayakkabı bırakılmaması gerektiğini bilen ve uygulayan insanların evlerinin sizden pis olduğunu düşünmek sağlıklı bir yaklaşım değildir. Sonra ne kadar pis, temiz veya titiz olma özgürlüğünüz yalnızca maliki olduğunuz konut ile sınırlıdır. Kimseyi ilgilendirmez.
Bir kere, ayakkabı bir insanın kişiliğini ve kültürünü ele veren bir giyim aracıdır. Eski olması önemli değil, pahalı bir ayakkabı olması da önemli değil. Kirli, bakımsız bir ayakkabı sizin aslında kişiliğinizi ele verir.
Bunun fakirlik ve zenginlikle hiçbir ilgisi yoktur. Eğer kültürlü, kentli bir insansanız ayakkabılarınız pırıl pırıl bakımlıdır. Bence, insanın kılık kıyafeti yine söylüyorum, bunun fakirlik ve zenginlikle bir ilgisi olmadan temiz, düzgün ve bakımlı olmalıdır ve ayakkabı da bu görüntünün en önemli unsurudur.
Şimdi lüks binaların merdiven başlarında alelade terkedilmiş ayakkabılara, terliklere daha bir dikkatli bakın lütfen, her biri pis birer paçavra gibidir. İnsanın her gördüğünde, çöp poşetine doldurup atası gelir.
Şehir yaşamak ayrı, şehir kültürü edinmek ayrı şeyler.
Toplu yerlerde, toplu alanlarda yaşadığınızda çevrenizdeki insanları görüntü ve gürültü kirliliği ile rahatsız edemezsiniz. Burası benim kapımın önü, sana ne diyemezsiniz. Karşı komşunuzu yarattığınız görüntü kirliliği ile rahatsız etmek, bir hak ihlalidir.