İLETİŞİMSİZLİK ÇAĞI
Okuduğumuzu anlamayan bir topluma dönüştük. Gün içinde ortalama kaç kelime ile iletişim kuruyoruz? Araştırmalara göre Türkiye de yetmiş sekiz bin ana kelime olmasına karşın, toplumun ve yahut nüfusun büyük bir bölümü günlük yaşamında ortalama dört yüz civarında kelime kullanıyor ve bu sosyo-ekonomik açıdan daha az gelişmiş; getto semtler, köyler, mezralar, gibi kırsal kesimlerde seksen-elli kelimeye kadar düşebiliyor.
İnsan sosyal bir varlıktır ve iletişimi herhangi bir işitsel veya dil ile ilgili bir fizyolojik problemi olmadığı sürece sözel bir şekilde ortaya koyar. Kendimizi bir şekilde anlatmak, sosyal ilişkilerimizi düzenlemek, anlayabilmek ve anlatabilmek için kullandığımız dili iyi bir şekilde öğrenmemiz ve aktarmamız gerekiyor.
Tabi burada sadece bireysel iletişim söz konusu değil, okuduğumuz bir kitabı veya herhangi bir eseri anlaya bilmek, konuşa bilmek için kelime hazinemizi geliştirmemiz gerekiyor. Dilimize yeterince hakim olmadığımız için gün içerisinde bir çok problem ile karşı karşıya kalıyoruz çünkü; kendimizi ifade edecek kelime hazinesine sahip değiliz. Yıllarca aynı evde yaşayan eşler dahi iletişim eksikliğinden dolayı, sorunlarını çözemeyecek hale geliyorlar. Bunun en büyük sebebi; çoğu zaman iletişimini sağlayacağı gerekli kelimelere sahip olmayışı olabiliyor. Bunun sonucunda doğal olarak sağlıksız iletişim kaynaklı problemler silsilesi oluşuyor.
Kalktım, oturdum, geliyorum, çıktım, üzgünüm vs vs… gibi sadece bazı durumları anlatmak adına kullandığımız kelimeler o dili kullandığımız anlamına gelmiyor. Sağlıklı bir iletişime sahip olmak için dile hakim olmak şart. Peki bunu nasıl yapabiliriz, hangi konuda eksiğiz, neleri yapmamız gerekiyor? Öncelikle kitap okunmuyor artık ilgi alanımızdan çıktı diye bilirim. Öyle ki kitap okuyan inşalara geçmişten gelmiş gibi bakıyoruz artık. Teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza akıllı telefonlar girdi. Bu kötü bir şey değil tabi ki düzgün kullanıldığında çok fazla zamanımıza mal olmadığı sürece faydalı bir şekilde kullana biliriz fakat ve maalesef ki bunu yapamıyoruz, kendimizi maruz bıraktığımız yetmiyormuş gibi ağlayan çocuğun eline ağlamayı kessin diye verile biliyor çoğu zaman, çocukları uyutmak için kullandığımız hikaye kitapları, çocuklar ağlamasın diye ellerine verdiğimiz telefonlarla yer değiştirdiler ve daha sayısız olumsuz örnek…
Bu duruma gelmemek için çocuklarımıza erken yaşlardan itibaren okumayı alışkanlığını empoze etmemiz gerekiyor. Bunu yaptığımızda; çocukta bilinç faktörünün dışında dil ve beyin arasındaki kondisyonu inanılmaz iyi etkiliyor, zaman içerisinde birey akıcı bir şekilde sözel iletişim becerisine kavuşuyor, anlama ve aktarmada problem yaşamıyor.
Eğitim konusunda ise okullarımızda sözlüklerin bir ana ders olarak görülmesi, nasıl ki tarihimizi öğrenmek için bir tarih adında ana dersimiz var aynı şekilde hangi kelimenin ne anlama geldiğini öğretmek adına eğitimlere başlanması şart oldu. Son olarak insan sosyal bir varlıktır, konuşmak için kelimelere ihtiyaç var…