AVUKATLIK NASIL BİR MESLEKTİR?

YAYINLAMA: 08 Ocak 2023 / 20.44 | GÜNCELLEME: 08 Ocak 2023 / 20.44

Anadolu’nun göz önünde olmayan uzak bir köşesinde on altı, on yedi yaşlarında bir grup lise öğrencisisiniz. Birkaç ay sonra üniversiteye giriş sınavlarına gireceksiniz. Kitaplardan başınızı kaldırıp dışarıda bir yerlerde arkadaş ortamında oturuyorsunuz ve ileride yapmak istediğiniz mesleklerden bahsediyorsunuz. Hedeflerinizden, kariyer hayallerinizden, hangi üniversitede hangi bölümü okumak istediğinizden... Kimi arkadaşınız doktor olmak istiyor, kimi eczacı, kimi inşaat mühendisi, kimi makine mühendisi, kimi avukat... Meslekler havada uçuşurken bir tane de siz söylüyorsunuz. Birçoğunuzun hedefi, yakınlarından duyduğu telkinlerle şekillenmiş, ancak zamanla benimsenerek hedefiniz haline gelmiştir. Arkadaşlarınızın birçoğunun doktor olmak istediğini fark ediyorsunuz. Daha doğrusu birçoğunuzun ebeveynleri, çocuğunun doktor olmasını istiyor. Tabii ileride bir gün hedefinize ulaşsanız bile, her üç beş dakikada bir hastaya bakmak zorunda olduğunuzu öğrenerek, başka ülkelere gitme hayali kurmak zorunda kalacağınızın henüz farkında değilsinizdir. Çok uzaktaki harabe bir evin, sadece ışığını görmek gibi bir şey bu. Yaklaştıkça evin duvarlarındaki lekeleri, camlarının kırık olduğunu, sıvasındaki aşınmaları falan görmeye başlarsınız. Birçok genç kardeşimin hayalini kurduğu, bizim zamanımızın nedense en gözde mesleği olan doktorluğun bu acı haline kısaca değindikten sonra, gelelim bizim hukuk mesleklerimize…

Öncelikle üzülerek de olsa, ülkemizin acı bir gerçeğinden çok detaylandırmadan bahsedeyim sizlere. ‘’Davulun sesi uzaktan hoş gelir.’’ Diye bir atasözü vardır. Meslek seçiminde kulaktan dolma bilgilerle oradan oraya savrulan gençlerin durumuna cuk oturur bu atasözü. Yaşadığınız şartların acı gerçeklerini göz ardı ederek bilinçsizce seçilen her meslek için geçerlidir bu. Mesela bazılarınız hukuk fakültesinde okuyup hakim veya savcı olmak istiyorsunuz. Çok çalışıp ileride hukuk fakültesini kazansanız bile, sonrasının pek de sizin azminizle, çalışmanızla, liyakatinizle bir ilgisi olmadığını gördüğünüzde maalesef hayal kırıklığınızla baş başa kalmış olursunuz. Bazı şeyler vardır ki, herkes bilse de gözle görülmez, kulakla duyulmaz, elle tutulmaz. Oralarda bir hayalet vardır. Sadece siz görüyor, etraftakileri ikna edemiyorsunuzdur. Sonra o hayalet oradaki başka birisine göründüğünde, o da başkasını inandıramaz. Çünkü hepiniz bir araya gelip: ‘’Evet, burada bir hayalet var ve hepimiz görüyoruz,’’ demezsiniz bir türlü. Tıpkı benim bu paragrafta yaptığım gibi, herkesçe bilinen şeylerden, bir hayalet soyutluğunda bahsedebiliyoruz maalesef.

Eğer benim gibi hukuk fakültesi okuma hedefinizin altında yatan yegane hayaliniz avukat olmak ise nispeten şanslısınız elbette. En azından an itibariyle, ihtiyacınız olan şeyler azim, çaba, çalışma ve istek gibi herkesin az buçuk heybesinde bulunan vasıflardır. Hedefinizin ‘’değeri’’ arttıkça, yürüdüğünüz yoldaki dikenler ve çakıl taşları artar ki bu doğal bir gerçekliktir. Burada doğal olmayan gerçeklik ise, o yolda yürürken ayağınızın altındaki çakıl taşlarıyla ayağınıza batan dikenler değil de kafanıza atılan koca koca taşlardır maalesef.

Yazının esas konusuna, sadede gelecek olursak; kanaatimce avukatlık son derece saygın ve güzel bir meslektir. Aklınıza gelebilecek hiçbir meslekten aşağı kalır yanı yoktur. Uzun yıllardan beri süregelen tüm itibarsızlaştırma ve pasifleştirme çabalarına rağmen alt edilememiş, onurlu bir meslektir. Yüksek dağın tepesi dumanlı olur ya hani. Onun gibi bir şey işte. Hakkıyla yapıldığında kutsal bir meslektir üstelik. En güzel tarafı, hiç kimsenin emir ve talimatı altında değil de meslek kuralları çerçevesinde son derece geniş bir inisiyatifle icra edilmesi. Özgürlüğünüzü ve iradenizi en üst seviyede hissedebileceğiniz bir meslektir. Bir kişinin kendi hakkını araması çok onurlu bir davranış iken, avukatın hayatı hak aramakla geçer. KİŞİ VE KURUM GÖZETMEKSİZİN, HAKKINIZI YEDİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ HERKESE HESAP SORABİLİR AVUKATINIZ. Hele ki gerçek bir hukuk devletinde iseniz, tüm bu tarifler cuk oturur.  Bu nedenle manevi yönü benzersiz bir meslektir.

Toplumda çok sorulan, bana göre çok anlamsız olan bir soru vardır. ‘’Hakim mi daha yüksektir, savcı mı, avukat mı?’’ Hatta son zamanlarda bu sorudan avukat çıkartılmış, ‘’Hakim mi daha yüksektir yoksa savcı mı?’’ şekline bürünmüştür her iki şekliyle de çok anlamsız olan bu soru.

Değerli okurlarım; hakimlik, savcılık ve avukatlık arasında düşünüldüğü gibi bir ast üst ilişkisi, bir kıdem veya mevki farkı bulunmamaktadır. HUKUKUN ÜÇ UNSURU OLAN İDDİA(SAVCILIK), SAVUNMA(AVUKATLIK) VE KARAR(HAKİM) MAKAMLARI İDEAL HUKUK SİSTEMİNDE EŞİT DEĞER VE ÖNEMDEDİR. Bu üç unsur, aynı masanın üç eşit ayağı gibidir. Bu ayaklardan birisinin daha kısa veya daha uzun olması, o masanın devrilmesine neden olur. Bu doğrultuda, uygulamada çok büyük yanlışlıklar olsa da ideal ve gerçek olan budur. Mesela savcıların duruşmalarda hakim kürsüsünde, hakimin yanında oturması hukuk doktrininde ‘’marangoz hatası’’ olarak nüktedan bir dille eleştirilmektedir.  Yine duruşmalarda bazen karardan önce hakimlerin kararı düşünmek için avukatları duruşma salonunun dışına çıkmaya davet etmesi ve o esnada savcıların salonda bulunması da iddia ile savunma arasında eşitsizliğe neden olan bir uygulama hatasıdır. Bu ve buna benzer hatalı tutumlardan dolayı, az önce yukarıda zikrettiğim anlamsız soruların sorulması maalesef kaçınılmaz olmaktadır. UNUTULMAMALIDIR Kİ, HAKİM KARARI VEREN ‘’KİŞİ’’ DEĞİL, BİR NEVİ KARARIN SÖZCÜSÜ KONUMUNDADIR. KARARI HAKİM, SAVCI YA DA AVUKAT VERMEZ. KARARI KANUN VERİR, HAKİM DE BU KARARIN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPAR. Vicdani kanaate ve delillerin ışığında kanuna göre verilen kararın, hukuka aykırı olduğu düşünüldüğünde, avukat veya bazı durumlarda da savcı tarafından karara itiraz edilir, kararın hukuka aykırılıkları öne sürülür. İtirazın haklılığı ortaya çıktığında da karar ortadan kaldırılır, bozulur veya düzeltilir.

Görüldüğü üzere, hukukta tarafların ve makamların eşitliği söz konusudur. Bunun aksine olan durumlar, uygulamadan kaynaklı hatalardan ibarettir. Netice itibariyle avukatlık, hakimlik ve savcılık son derece saygın ve kutsal mesleklerdir. Bir adım ileriye giderek kanaatimi belirtecek olursam; avukatlık serbestliği itibariyle benim gözümde bir meslek olarak daha caziptir.

Unutulmamalıdır ki, her kişi nev’i şahsına münhasır özelliklerinin muhakemesini yaparak, kendisi için en uygun mesleği seçtiği sürece, en güzel meslek o meslektir. Yaptığınız işin hakkını verdiğiniz, işinizin ehli ve üstadı olarak anıldığınız sürece en güzel meslek sizin mesleğinizdir.

AVUKATLIK NASIL BİR MESLEKTİR?