GENEL AVUKAT VEKALETNAMESİNİN DÜŞÜRÜLDÜĞÜ DURUM

YAYINLAMA: 27 Ocak 2023 / 22.27 | GÜNCELLEME: 27 Ocak 2023 / 22.27

Bir sözleşme düşünün: Bu sözleşmenin adı vekaletname olsun. Çok sıkı şekil şartlarına bağlı, resmi bir tür sözleşme. İçinde iki taraf var; bir tarafında "vekil eden", diğer tarafında da "vekil kılınan". Üstelik vekil kılınan, zaten mesleği gereği ‘’vekil’’ sıfatı taşıyan, vekilliği profesyonel bir meslek olarak yapan bir kamu görevlisi, yani bu iş için ortalama 17 senelik bir öğrenim hayatından, 1 yıllık da bir staj döneminden sonra ‘’avukat’’ unvanını almış biriyse, vekaletnamenin ismi "avukat vekaletnamesi" oluyor.

Biz avukatların, genel manada tüm iş ve işlemlerimizi yürütürken müvekkillerimiz adına yetkili bir şekilde hareket etmemizi sağlayan şey işte bu vekaletnamedir. Sıkı şekil şartlarına bağlı olan işbu belgeye göre, vekil eden kişinin resmi kurumlardaki tüm dava, takip ve işlem yetkileri Noter huzurunda resmi olarak vekil kılınana rıza ile devrediliyor. Kişiye sıkı sıkıya bağlı olan bazı şahsi haklar istisna olmak üzere, bir avukat ile müvekkil arasında ‘’Genel Avukat Vekaletnamesi’’ düzenlendiğinde, müvekkilin mahkemelerde, savcılıklarda, icra dairelerinde, kısacası hak çekişmesi yaşadığı her yerde avukat tarafından vekaleten temsil edilmesi mümkün oluyor. Bu belgeye göre, vekil eden kişi, taraf olduğu tüm dava, takip, soruşturma ve sair haklarının takip edilmesi için avukatı yetkilerine müşterek kılıyor. Yani müvekkilin kendi adına takip edebileceği her türlü işlem, vekaletnameye dayanan avukat tarafından da sorgusuz sualsiz takip edilebilir hale geliyor. İşte bu durum, yakın geçmişe kadar böyleydi...

Son zamanlarda, avukatların saygınlık, yetki ve her türlü haklarının kısıtlanmaya çalışıldığı, seslerinin kısılmaya çalışıldığı su götürmez bir gerçek. Böyle bir durumda el atılacak şeylerden birinin de avukat vekaletnamesi olduğu çok barizdir. Bu mesleğe başladığımdan beri, gün geçtikçe aynı mahiyette farklı suretlerde birçok saçmalıkla karşılaştığımı üzülerek belirteyim. Mesleğimin henüz başlarında, bir müvekkilimin Sosyal Güvenlik Kurumundaki bir dosyasını incelemek için, vekaletnamemi de yanıma alarak kurum binasına gittim. "Falanca müvekkilimin kurumunuzdaki dosyasını incelemek istiyorum, dosyayı alabilir miyim?" diye son derece makul bir talepte bulundum. ARDINDAN O AKILLARA ZİYAN CEVAP İLE KARŞILAŞTIM: "KVKK GEREĞİ ÜÇÜNCÜ KİŞİLER İLE BİLGİ PAYLAŞAMIYORUZ." Üzülerek ifade edeyim ki, karşımdaki memurun anlayacağından son derece umutsuz bir şekilde: "Ben üçüncü kişi değilim ki, vekaletnamem var. Aslında dosyanın tarafının vekiliyim, yani aslında dosyanın vekaleten tarafı sayılıyorum." Dediğimde de, karşımdaki memur arkadaş yarım yamalak öğretildiği üzere "BİZE TALİMAT BU ŞEKİLDE GELİYOR, ÜÇÜNCÜ KİŞİLERLE BİLGİ PAYLAŞAMIYORUZ!" diye üsteleyince, umutla "Amiriniz, müdürünüz varsa görüşebilir miyim? Bilgileri inceledikten sonra dava açmam gerekebilir. Bu nedenle bana zaman kaybettirmeyin lütfen." diye çırpındım. Daha vahim olan mı? Bekleyin lütfen, umutla beklediğim yetkili bey geldi ve memurunu savunup aynı telden çalınca bana da yapacak hiçbir şey kalmadı. Bir tık daha vahimini de söyleyeyim, orada bir meslektaşımla birlikte saatler süren bir uğraşın ve zaman kaybının ardından durumu tutanak altına aldık. Akabinde suç duyurusunda bulunduk. Sonuç mu? Sıkı durun... Memur hakkında soruşturma izni çıkmadı. Ben de işin peşini bıraktım sonunda.

Bu olayın bizim vekaletname ile ne ilgisi var peki? Sonradan öğrendiğim üzere, Sosyal Güvenlik Kurumunda avukatın iş ve işlemleri yürütebilmesi için, Genel Avukat Vekaletnamesinde, Sosyal Güvenlik Kurumundaki işlemler için özel bir yetki bulunması gerekiyormuş. Sonra biraz daha araştırdım, aynı durum İl Göç İdaresi iş ve işlemleri için de geçerliymiş. İşi biraz daha didikleyince, bu istisnaların gün geçtikçe genişlemekte olduğunu fark ettim. Hali hazırda bu durum birçok meslektaşımın, Baroların, Türkiye Barolar Birliğinin ve Adalet Bakanlığının pek de umurunda değilmiş gibi gözüküyor. Değerli meslektaşlarıma sesleniyorum: Genel Avukat Vekaletnamesi gün geçtikçe işlevsizleştiriliyor. Bu durumun önüne geçilmezse, yakın zamanda yapacağımız her işlem için ayrı bir vekaletname almamız gerekecek. Bir müvekkil, avukata yetki vermek istediğinde neden Sosyal Güvenlik Kurumundaki veya İl Göç İdaresindeki dava ve işlerini ayrı tutsun? Vekaletnamenin, vekilliğin ne anlamı kalıyor o halde?

Haydi diyelim ki vekaletnamemizin pek de bir önemi yok. Bir hukuk devleti olduğumuza göre, kurumların yönetmeliklerine göre değil, kanunlara göre hareket etmemiz gerekir. Peki o halde bu hususta Avukatlık Kanunu madde 2’ye bakalım: ‘’ Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.’’

Ortada kanun var iken, bir memurun karşımıza geçip yönetmelik veya talimatlardan bahsederek kanuna açıkça muhalefet etmesi kadar abes bir şey ile nasıl karşılaştığımızın izahı yok maalesef. Yıllarımızı hukuk ve kanunları anlamaya veren kişiler olarak, maalesef o esnada işin ehli olmayan birisi ile normlar hiyerarşisini tartışma imkanımız da bulunmamaktadır. Mesele şu ki, kanunların yönetmeliklerin üstünde olduğunu bilmeyen kişilerin kurum binalarında bir masa sandalyede oturtularak avukatlara zorluk çıkartmakla görevlendirilmesi, ya da kurum kapısında avukatı içeriye almamak ile görevlendirilmesi hukuku ayaklar altına almaktan öteye geçmemektedir.

İşin özeti şudur ki: Bir devlet, hukuk devleti ilkelerinden uzaklaştıkça, "normlar hiyerarşisi" gider, yerine "normlar karmaşası" gelir.  Ülke kanunlarla değil, her kurumun kendi kafasına göre çıkardığı yönetmeliklere, kararnamelere göre yönetilmeye başlar. Hukuksuzluğun daniskası yaşanıyor, yavaş yavaş kanunlar yerini yönetmeliklere, hatta bireysel talimatlara bırakıyor. Bu hızla devam edersek, yakında sokakta davul eşliğinde okunan fermanlarla idare edilmeye başlayacağız. DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN! Sağlıcakla kalın, adaletle kalın.

GENEL AVUKAT VEKALETNAMESİNİN DÜŞÜRÜLDÜĞÜ DURUM