DEVLET İLE HÜKÜMET AYNI ŞEY MİDİR?
Değerli dostlar,
Daha önce başka bir yazımda; toplumumuzda kavramların birbiriyle çok karıştırıldığını, bir kavram karmaşası olduğunu anlatmıştım. O gün için bunu Ceza Hukuku kavramları üzerinden izah etmeye çalışmıştım. Bugün ise benzer bir kavram karmaşasından bahsetmek istiyorum.
Milletimiz, devletine çok sahip çıkan bir millettir. Vatanını seven her insanımız, devleti kutsal görür. Bu ülkede devletten bahsedilirken herkes çok hassas ve saygılı davranır ki çok da doğru yapar. Bu devlet kolay kurulmamıştır. Vatanın her köşesinde şehit ve gazi torunlarıdır bu devletin milleti. Buraya kadar anlattıklarımda hiçbir sorun yok. Bilakis, bu halkı bin yıllardır bir arada tutan bakış açısı tam olarak da budur. Milletimizin devlete olan bakış açısını özetleyen güzel bir deyiş vardır: "Ya devlet başa ya kuzgun leşe." İşte bu bakış açısı, milletimizin kadim bir devlet anlayışına sahip olduğunu, ezelden beridir bir devlet sistemine sahip olduğunun tasdiknamesi gibidir. Diğer yandan bizlerin anlayışımıza göre devlet millet için, millet de devlet için vardır.
Yukarıda izah ettiğim hususlarda toplumun büyük çoğunluğuyla aynı fikirde olduğumuz kanaatindeyim. Yalnız bana göre milletimizin yanıldığı bir nokta var ki işte bu yanılgı, toplumumuzda demokratik devlet anlayışının ve bilhassa düşünce özgürlüğü gibi anayasal hakların benimsenmesini oldukça zorlaştırmaktadır. Milletimiz tarafından devlet ile hükumet arasındaki fark, bir türlü tam olarak anlaşılamamıştır. İktidar, hükumet, idare gelip geçici faktörler; ebedi olarak gördüğümüz devletin ta kendisi olarak algılanmıştır. Yoldan geçerken birisinin hükumeti eleştirdiğini gören bir "vatansever(!)", "Sen devlete mi laf ediyon la" diyebilmektedir. Bu doğrultuda, mesela belediyenin ya da merkezi yönetimin bir vatandaşa karşı icra ettiği haksız bir işleme karşı yasal haklarını yargı merciinde aramak isteyen vatandaş sıklıkla, ‘’Sen devlete karşı dava mı açtın?’’ şeklinde bir tepki ile karşılaşabilmektedir. İşte bu tepkiyi gösteren kişilerin bilmediği husus şudur ki, açılan dava devlete karşı değil, haksız işlemi yapan idareye karşı açılmaktadır. Misal vermek gerekirse; sizin bir yerde bir araziniz var. O yerin kapsamındaki belediye, mülkün sahibi olan size sormadan, o araziden yol geçirdi veya bir yapı inşa etti. Hukukta biz bu işleme kamulaştırmasız el atma diyoruz. Sizin bin bir emekle sahip olduğunuz veya atanızın bin bir emekle sahip olup size miras bıraktığı mülke başka bir şahıs el attığında nasıl ki hakkınızı arama imkanınız varsa, bu el atma kamu tarafından gerçekleştirildiğinde de aynı şekilde hakkınızı aramanız mümkündür. Burada siz hakkınızı ararken davayı devlete karşı açtığınız anlayışı yanlış bir anlayıştır. Siz o davayı haksız işlem yapan idareye karşı açıyorsunuz. Devlet sadece idareden, hükümetten ibaret değildir. Size garip gelecek ama, idare de devlete karşı sorumludur. Zaten aksi anlayışta hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmaz. Hükumette kim varsa, herkese karşı sınırsız tam bir yetkiye sahip olur.
Size işin anayasal gerçekliğinden bahsedeyim. Devlet; teknik anlamda yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olarak örgütlenmesinden oluşur. Bu örgütlenme, vesayeti barındırmaz. Yani bu üçünün her birinin görevi farklıdır. Denetleme yetkileri ayrı olmak kaydıyla, birbirinin alanına müdahale etmezler. Hükumet ise bu üçünden sadece yürütmeyi oluşturur. Hükumetin, tek başına yasamanın üzerinde bir vesayeti bulunmamaktadır. Ayrıca yargı da başlı başına ayrı bir yerde durur. Yeri geldi mi, yasama yürütmeyi denetler. Yeri geldi mi yargı hepsini denetler ve yaptırıma tabi tutar. Bir hukuk devletinde yasal şartları oluştuğu takdirde, devletin en tepesinde bulunan cumhurbaşkanı, başkan, kral veya sıfatı her ne olursa olsun o makamı temsil eden kişi de yargı karşısında hesap vermek, yaptırıma tabi tutulmak durumunda kalır.
İşte kısaca izah ettiğim bu anlayışın bütün toplum tarafından benimsenmesi gerekir. Devlet sizin için ne kadar değerli ise, sizler de birer fert olarak devlet için o kadar değerlisiniz. Devleti ayakta tutan içindeki her bir vatandaştır. Sonuçta ne demişler: ‘’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’’