Nereye kadar, ne zamana kadar?
Dışarıda dolaşırken, herkesin birbirine aynı soruyu sorduğunu duyuyorum. Nereye kadar, ne zamana kadar?
Çoğu insan halen evlerine giremiyor, arabalarının içinde geceleyenler var. Deprem korkusu toplumun tüm kesimlerinde endişe dolu bir bekleyişe neden oldu. Sanki her an yeniden deprem olacak korkusu yaşanıyor.
Bu korku ve endişe hali nereye kadar, ne zamana kadar sürer belirlemek zor.
Kentin merkezinde parkların içerisinde çadırda kalan insanlar var. Evleri hasarlı olduğu için bir yere gidemiyorlar. Derme çatma, rengarenk çadırlar kurulu 100. Kültür Parkı’nın içinde. Zannedersiniz, göçebeler gelip, şehrin göbeğine yerleşmiş. İnsanı rahatsız eden, çaresizlik ve umutsuzluğa sürükleyen bu görüntü, kent yetkililerini belli ki rahatsız etmiyor. Hepsini toplasan 300-500 kişiyi geçmeyecek bu insanları barındırabilecek bir yer, bir kurum yok mu bu şehirde. AFAD’ın bu aileleri toplayacağı bir yer, düzgün çadırlar verebilecek gücü yok mu acaba?
Bu derme çatma, rengarenk çadırlarda kalan insanları kimsenin gözü görmüyor mu?
Bu kadar perişanlık ve ilkellik kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Pes vallahi!
Onları her gördüğümüzde müthiş bir moral bozukluğu yaşıyoruz. Çaresizlik duygusu her dakika moralimizi bozuyor.
Şehrin göbeğinde bile manzara bu ise diğer yerlerin nasıl olduğunu düşünmek bile istemiyoruz.