AVUKATLARIN İŞİ YALAN SÖYLEMEK MİDİR?
Değerli okurlarım. Birçok konuda sınıfta kaldığımız gibi, meslekleri tanımlarken de sınıfta kalma huyumuzdan bir nebze ödün vermiyoruz. Alın size müthiş bir şehir efsanesi. Koca bir meslek camiasını itham altında bırakan, avukatları bir ‘’profesyonel yalancılar ordusu(!)’’ olarak tanımlayan boş heybeden atılmış zırva bir teori.
Bu teoriye inananların sandığının aksine, avukatlar toplumda sözüne en çok güvenilmesi gereken kişilerdir der altına imzamı atarım. Bunu bir avukat olduğum için söylemiyorum. Bilakis, avukatlığı böyle bir meslek olduğu için seçtim. Bir defa şunun iyi bilinmesi gerekir ki; benim tabirime göre avukatın bir ayağı kanunun üzerinde, diğer ayağı da müvekkilinin beyanlarının üzerindedir.
Benim ve birçok meslektaşımın adli bir işleme başlamadan önce yaptığımız ilk iş, müvekkilin beyanlarını dinlemek ve bu beyanları bir görüşme tutanağına geçirip müvekkile imzalatmaktır. Müvekkilin söylediklerinin aksi manasına gelecek bir beyanda bulunmamız mümkün değildir. Buna dikkat etmediğimizde, fazla veya eksik bir beyan halinde mesleki sorumluluğumuz ortaya çıkar. Çoğu meslektaşım, tutanak altına almadığı, yalnızca şifahen yaptığı görüşmelere güvenerek müvekkilini savunduktan sonra, aleyhe bir netice ortaya çıktığında müvekkilin itham ve iftiralarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Günler öncesinde olayları kendi istediği gibi evirip çeviren müvekkil, yargılama sürecinde çıkıp ‘’BEN BÖYLE SÖYLEMEMİŞTİM Kİ!’’ Yani kısacası değerli okurlar, üzülerek söylüyorum ki, avukatlar müvekkilinin söyledikleri dışında istese de yalan söyleyemez ama her müvekkil için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Görevinin kuralları gereği avukat yalan söylese bile müvekkilinin yalancısıdır. Zira çoğu zaman müvekkil, işini takip etmesini istediği avukata dahi gerçekleri anlatmaz.
Sadece son dört beş ayda bile; bana bütün dosyasını günlerce inceletip, elde etmek istediği bilgileri elde ettikten sonra randevulaştığımız gün geldiğinde telefona çıkmayan, işi çözüldükten sonra avukatlık ücretini ödememek için köşe bucak kaçan, beni günlerce uğraştırdıktan sonra "Hele avukat bey ben yarın sizi arayayım" deyip sırra kadem basan onlarca kişiyle karşılaştım. Yalan parayla olsa serveti bir günde söylediği yalanlara yetmeyecek kişilerin çıkıp da "Avugatlar da çok yalan söyliyi eeğam" demesi kadar boş bir algı nasıl olur da büyük bir kesimde kabul görür anlamış değilim.
Değerli okurlar, avukatın işi yalan söylemek veya gerçekleri saklamak değildir. Avukatın görevi, hukuki tecrübe ve bilgisini kullanarak müvekkilinin lehine olan hükümler yönünde karar verilmesi için mahkemede vekaleten savunma yapmaktır. Ayrıca müvekkilinin aleyhine iş yapması görev icabı yasak olduğundan, aleyhe olan hususları bilse bile bunları paylaşmaması, ortaya çıkartmaması zaten görevinin gereğidir. Mesela benim müvekkilim bir cinayet işlemişse ve ben bunu biliyorsam, müvekkil itiraf etmediği sürece benim çıkıp bunu söylemem vekalet ilişkimle bağdaşmadığından görevim icabı söylemem. Müvekkilimin aleyhine olan delillerin toplanması mahkeme ve savcılığın görevidir. Benim görevim ise, eldeki delillere göre müvekkilimim lehine çıkabilecek en iyi sonucun çıkmasını sağlamaktır.
Her şeyi bir kenara bırakın, bir meslek ile ilgili net yorumlarda bulunabilmek için, o meslek ile ilgili bütün mevzuatı bilmek, mevzuat haricinde o meslek mensuplarının uygulamada yaşadıklarını tecrübe etmek, en azından şahit olmak gerekmez mi? Yine iş, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın yanlış olduğu sonucuna varıyor. Keşke herkes kendi işine odaklansa, bildiği kadar yorum yapsa… Mesela her birkaç dakikada bir hastaya bakmak zorunda olan doktorlar, cahil insanlar tarafından şiddete uğramaz, öğretmenler haklarına kavuşur, inşaatları müteahhitler değil mühendisler yapar, avukatlar yalancı yaftası yemez… O kadar güzel bir toplum olurduk ki.