KİMSE SİZE KARŞI DEĞİL, HERKES KENDİNDEN YANA
Bu çok sevgili arkadaşım Nilüfer Köylüoğlu’nun sözüdür. Çoğunlukla, toplumsal sorunlara kayıtsız kalan insanlara kızdığım dönemlerde beni teselli etmek için kullanır.
Her ne kadar biz, koşulsuz olarak başkalarının yardımına koşmamız gerektiği düsturuyla yetiştirilmiş olsak bile, günümüz insanının doğası gereği bu. “Ben merkezcilik” yükselen değer ve bu durumu kabullenmekte hala güçlük çekiyoruz. Ama sizce de ahlaki değerlerimizde bir çöküş yok mu? En ürkütücü tarafı da biz bu durumu artık daha kolay kabul etmiyor muyuz, hatta kanıksamadık mı?
Ahlaki çöküşle, toplumumuzda ahlaki ilkelerin zayıflaması, erozyona uğraması veya önemsenmemesi durumunu kast ediyorum… Ahlaki değerler, insanların doğru ve yanlış arasında ayrım yapmalarını sağlayan, dürüstlük, adalet, saygı, sorumluluk gibi kavramları içeren normlar ve prensiplerdir. Benim sevdalısı olduğum Gaziantebim’de hatalı iş yapan esnaf derhal kınanır, çalan çırpan insan toplum dışına itilir, başkalarını aldatan kişiler dışlanırdı. İtibar en önemli değerdi ve zengin, yoksul herkes itibarı için yaşardı. Bu toplumsal oto kontrol ve ortak hareket düzeni de sağlardı.
Ahlaki değerlerin çöküşüne şunlar etkili olmuş olabilir mi?:
-Toplumsal Değişimler: Toplumlar zaman içinde değişir ve gelişir. Teknolojik, ekonomik ve sosyal değişimler, bireylerin değerlerini etkileyebilir. Toplumsal dönüşümler, hızlı yaşam tarzları, bireyselleşme ve tüketim kültürü gibi faktörler, ahlaki değerlerin geri plana atılmasına ve bireylerin kendi çıkarlarına odaklanmasına neden olabilir.
-İletişim ve Medya: Medya ve iletişim araçları, toplumun değerlerini şekillendirmede etkili bir rol oynar. Medya aracılığıyla yayılan değerler, bazen ahlaki değerlerle çelişebilir. Özellikle eğlence endüstrisi, ahlaki olmayan davranışları normalleştirerek, toplumun değerlerini zayıflatabilir.
-Eğitim ve Aile: Ahlaki değerlerin öğrenilmesi genellikle aile ve eğitim sistemi tarafından sağlanır. Ancak, aile yapısındaki değişimler, ahlaki değerlerin aktarılmasında zorluklara yol açabilir. Ayrıca, eğitim sisteminde ahlaki değerlerin yeterince vurgulanmaması veya ahlak eğitiminin eksik olması da çöküşe neden olabilir.
-İnsanın Kendine Odaklanması: Bireylerin bencil çıkarlarına odaklanması ve başkalarının haklarını veya toplumsal sorumluluklarını göz ardı etmesi, ahlaki değerlerin çökmesine yol açabilir. İnsanların kendi çıkarları için her türlü yolu meşru görmeleri, ahlaki ilkeleri zayıflatabilir.
-Değerlerin Göreceli Hale Gelmesi: Modern toplumlarda, değerlerin göreceli olduğu veya kişisel tercihlere bağlı olduğu bir anlayış yaygınlaşmıştır. Bu, ahlaki değerlerin mutlak olmadığı, herkesin kendi değerlerini belirleyebileceği şeklinde bir algı yaratabilir. Bu tür bir algı, toplumda ahlaki değerlerin çöküşüne yol açabilir.
Bunların her biri için ülkemde, en tepedekilerin davranışlarından başlayarak ve birçok insan gözlemlenerek kitap yazılır elbette. İmam ve cemaat örneğini hepimiz biliriz. Yozlaşmaya kılıf aramaya itirazım çok büyük. Çünkü benim asıl itirazım kadim kültürlerin insanlarının bu yozlaşmaya nasıl bu kadar hızlı teslim olduğuna dair.
Bize turnusol olacak şu sorulara cevap arayalım?: TV dizilerindeki kavga temelli yemek programlarına, birbirini arsızca şikayet eden “toplumu uyuşturmaya yönelik” programlara ne kadar tepki veriliyor? Aziz Nesin’in öykülerine konu olacak kıvraklıktaki dalkavuklar, gemisini yürütmek için her türlü “ çakallığı “ yapan insanlara bireylerin söylediği söz var mı? Tüm talana, hırsızlığa, rüşvete rağmen “çalıyor ama çalışıyor” deniyor mu? Birbirinin gözünün içine baka baka yalan söyleyen insanlar hala toplumun baş köşesinde mi?
Sadece bu sorularda bile cevapları “ahlaki beklenti” nin dışında olanlara söyleyecek son sözüm şu: Üzgünüm, toplumsal çöküntüde payınız çok büyük.