Hiçbir şey normal değilken her şey normalmiş gibi…

YAYINLAMA: 02 Ağustos 2023 / 03.00 | GÜNCELLEME: 02 Ağustos 2023 / 03.00

Bu ülkenin dereleri, nehirleri, ormanları, dağları yok ediliyor. Tarım alanları kamulaştırılıyor. Beton konutlar dikmek uğruna tescilli zeytinlik alanlar inşaat sahasına dönüştürülüyor.

Ülkenin; alabildiğine zengin, dönüştürülebilen enerji kaynakları varken, yılın tamamında güneş ve rüzgardan enerji elde etmek ve bu yolla gelecek kuşaklara ırmaklarıyla, nehirleriyle, ormanlarıyla cennet gibi bir ülke bırakmak varken, nehirleri, ormanları, dağları yok etmek pahasına üretilmeye çalışılan, ekolojik olarak son derece tahrip edici enerji alanlarına, hem de sırf birkaç holding para kazanacak diye yol verilmesini ilgiyle izliyoruz. Dünyamız, yok edilirken, biz her şey normalmiş davranıp, yolumuza devam ediyoruz.

                                               ***

Bu ülkede küçücük çocuklara tecavüz ediliyor, kadınlar katlediliyor.

Biz, bu toplumun her bir ferdi, dehşet veren, kan donduran bu olayları okuyup, seyredip, geçiyoruz ve hemen her şey normalmiş gibi yaşamaya devam ediyoruz.

Eğitim sistemi çökmüş, gençlerimizin ve çocuklarımızın geleceği karartılmış durumda.

Okullar yetersiz, öğretmen sayısı az, nitelikli öğretmenlerin çoğu sistem dışına itilmiş. Çocuklarımızın ve gençlerimizin yarınları ellerinden alınmış, hepimiz farkındayız. Ama, bu endişe verici durumu ve geleceği görüyor, konuşuyor, hemen ardından her şey normalmiş gibi yaşamaya devam ediyoruz.

                                               ***

Bu ülkede, suçsuz ve masum insanlar eften püften uydurma nedenlerle cezaevine konuluyor, sonra da ülkenin en yüksek yargısının kararlarına rağmen salıverilmiyor. Hiçbir gerekçe yokken, insanlar en güzel yıllarını demir parmaklıklar arkasında geçiriyorlar. Biz, bu toplumun her bir ferdi, adaletsizliği, hak edilmeyen uygulamaları izliyor, garipsiyor, üzülüyoruz bir süre belki… Ama sonrasında hemen her şey normalmiş gibi yaşamaya devam ediyoruz.

                                                               **

Dolar 27 liraya dayanmış, Euro 30 lira olmuş…

Benzinin litresi 37, Mazot 37.33 lira…

Altının gramı 1700 lirayı aşmış.

Ev kiraları artık 10 bin lira ve üzerinde..

Etin kilogramı 500 lirayı vurmuş.

Ekmek 7 lira…

3 liraya aldığımız 1 litre sütü şimdi 28-30 liraya alıyoruz.

Tüp gaz 500 liraya doğru yol alıyor.

Pazarda bir kilo kayısı 62, bir kilo şeftali 50 lira.

Tüm bu acayip fiyat artışlarına rağmen, dar ve orta gelirliler olarak cebimize giren para artmadı. Sadaka türünden verilen 3-5 kuruşluk maaş zamları daha ceplere girmeden yok oldu.

O kadar yoğun bir zam furyası var ki bugün 3’e aldığınız ürünü yarın asla aynı fiyata alamıyorsunuz.

Toplum olarak, geçim sıkıntısı ağır bir kambur olarak sırtımıza binmiş, bize nefes aldırmıyor adeta…

Ama, biz öyle enteresan bir toplumuz ki hayatımızı bir gecede bu kadar allak bullak eden zamlar karşısında hiiiç aldırış etmeden, her şey normalmiş gibi yaşamaya devam ediyoruz.

                                                               ***

Çevrede olup bitenlere karşı, bu her şey normalmiş gibi davranmamız çok hoşuma gidiyor.

Bayılıyorum bu duyarsız ve umursamaz halimize… Keşke tüm toplumlar bizim gibi olsa ne güzel olurdu diyorum kendi kendime!..

Sonra, bu nasıl bir ruh halidir, biz böyle olmayı nasıl becerebiliyoruz da dünyanın diğer toplumları beceremiyor diye merak ediyorum!

                                                               ***

Bunu bana olsa olsa bir bilim adamı açıklayabilir diye, Doç. Dr. Mustafa Doğanoğlu’na ulaştım. Hoca, sağ olsun güzel açıkladı. İlginç bir haber oldu ve bugün Sabah’ın manşetinde bir bilim adamının gözünden bu durumun değerlendirmesini okuyacaksınız.

                                                               ***

Son olarak, kafama takılan bir noktası daha var bu sosyolojik “sorun”umuzun.

Mesela biz, çok canı tez ve tahammülsüz bir toplumuz. Trafikte, yolda iki saniyelik gecikmelere bile sabrımız yoktur. Hele bir de karşımızda diklenen oldu mu vay haline!

Kaç kişi böyle saçma sapan takışmalar yüzünden yaşamını yitirdi. Hemen çekip vuruyorlar adamı!

Şu Esenyurt’taki olaya bakın!

Adamlar bir mesaj için, İstanbul’un göbeğinde kan kustu adeta. Okumaya bile yüreği elvermiyor insanın yaşanan dehşeti!

Şunu düşünüyorum, çevresine her an saldırmaya, yakıp yıkmaya, öldürmeye hazır bekleyen bu toplumun fertlerinin, toplumsal olaylara bu kadar duyarsızlığı ve her şey normalmiş gibi devam etmesi ilginç değil mi?

                                                               ***

Galiba, Doç. Dr. Mustafa Doğanoğlu’ndan yeni bir randevu almamız lazım…

Hiçbir şey normal değilken her şey normalmiş gibi…
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *