VAADEDİLEN TOPRAKLAR
Ne kadar garip olaylara gebe ülkemiz düşünebiliyor musunuz? Bir etrafımıza bakın, bir tek Akdeniz kıyılarımız güvencede diye düşünsem, o da yanlış. Doğuda İran komşumuz ama komşumuz olup olmadığını bilmiyoruz. Tarihte İran Şah’ının tek bir hedefi vardı. İran sınırlarını Akdeniz’e ulaştırmaktı ve bunu her seferinde kapalı da olsa dile getirmişti. Çıkın yukarı, Ermenistan, başlı başına bir kaos. İnin aşağıya Irak komşumuz mu düşmanımız mı bilinmeyen bir denklem.
Akkuyu Nükleer enerji santralı limanına Rusya, savaş gemilerini, santralı koruma adına konuşlandırırsa, ülke olarak bir başka hedefin merkezi olmak işten bile değil.
Devam edin, PKK terör örgütünü destekleyen ve gelişmesini sağlayan bir ülke var. Ülkemizle sınırları yaklaşık dokuz yüz kilometre uzunluğunda. Yıllar boyunca ülkemiz aleyhine yaptıkları, buradan köye yol olur. Kendi halkı için hayrı olmayan bir devletin, komşusuna hayrı olacağını hiç düşünmemekteyim.
Gelinde kıskanmayın Avrupa ülkelerini. Ülkeler birlik olup, zayıf ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmakta. Zayıf bir Yunanistan bile, bu birlik içinde, alt yapısını düzeltme yolunda ciddi adımlar atmakta. Tamam, Hristiyan lobisi diyebilirsiniz, ama sizin de Müslüman lobiniz yok ki.
Ancak bulunduğumuz coğrafyada devletler bir birilerinin kuyularını kazmak için yarışmaktalar. Bu eylemde, güçlü devletlerde bu konuyu kaşımaktan geri kalmamakta. En önemli hedef tahtası, Orta doğudaki yeraltı zenginliklerini elde etmek ve kontrol altında tutmak. Önemli yeraltı zenginliklerinin başında petrol, doğalgaz, altın ve uranyum, batının rüyalarını süslemekte.
Amerika’nın orta doğu ülkelerinin sınırlarını değiştirme projesini inceleyin, deklare edilen bu plan, henüz daha sona ermediğine inanmaktayım. Buna çanak tutanlarda bu planın bir parçası olan ülkeler. Ülkemin batısından başlayalım, Yunanistan’la muhabbetimizin iyi olduğunu iddia edemem. Hatta Bulgaristan’la olan ilişkilerimizin de lehimize, veyahut ortak çıkarlarımız için olduğunu düşünmek, aşırı iyimserlik olur.
Aklıma takılan soru işaretlerinden birkaç tanesi. Çocukluğumun coğrafya atlasını hala saklamaktayım. Basım tarihi 1945 seneleri. Doğu Akdeniz’de bir Filistin devleti var ve İsrail diye bir arazi parçası bile yok. MAVERA-İ diye adlandırılan Ürdün’ün, hemen batısında İngiliz Mandası Filistin toprakları.
Tevatür odur ki, Tevrat ta bağışlanan topraklar olarak gösterilen yerin, Kudüs ve Filistin ‘in yerleşik olduğu topraklar. Ancak Tevrat’ta anlatılan, ilk kitap BEREŞİT, yani yaratılışı ele alalım. Burada Nuh ‘a kadar uzanan bir yaradılış tarif edilir. İsrail halkının da bu soydan geldiği vurgulanır. Bu söylemler MUSA’nın gelişine kadar anlatılır.
Bundan sonra ise ŞEMOT kitabı gelir, yani çıkış kitabı olarak dillendirilir. Çıkış Tevrat’ın ikinci kitabıdır. Musa peygamber Sina dağına gider ve KENAN ülkesini halkına vaat eder. MUSA, KENAN ülkesini ele geçirmek için kutsal savaş yapmak yönünde tanrı ile anlaştığını ifade eder, halkına.
Daha sonra Vayikra, yani LEVİLİLER kitabı gelir. Kutsal çadırın nasıl kurulacağını anlatır. Burada ahlaki kurallar listelenir. Bu kurallara uyanlara ödüller, uymayanlara ise ceza cümleleri mevcuttur.
Daha sonra gelen dördüncü kitap ise Bamidbar, yani sayıları içerir. Bu bölümde İsrail halkına önlerindeki görevin, vaat edilen toprakları ele geçirmek olduğu gösterilir. Bu macerada İsrail oğullarının Mısır’dan çıkışı ve Tanrının vaat ettiği toprakları ele geçirme hikayesi doruk noktasına erişir ancak, İsrail oğulları inançsız ve bu sebepten vaat edilen toprakları ele geçiremezler. Bu hedefi gelecek nesillere bırakırlar.
Sonraki kitap ise DEVARİM yani tesniye bir başka deyişle beşinci kitap. Bu üç vaaz olarak bilinir. Bunun içeriğinde ise Musa yasası olarak anılan kural ve bunlara uymaya yönelik teşvikle sona erer.
Birde herkesin bildiği 10 emir bulunmakta. On emir diye konuşuruz da, ne olduğunu dillendirmeyiz. Bakın size ON EMİR’i İbraniceden tercüme edeyim:
Aslına uygun sıralamaya çalışacağım:
1.Tanrının YHVHden başka ilahların olmayacak
2.Kendine yukarıda, gökte aşağıda, yerde: veya derinlerde yeraltında yaşayan putlar yapmayacaksın. Onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.
3.Tanrının YHVH’nın ismini boş yere anmayacaksın. Çünkü YHVH onun adını boş yere ağza alan kişiyi cezasız bırakmayacaktır.
4.Haftanın altı günü üretecek ve dünyevi çalışmalarını gerçekleştireceksin. Haftanın son günü, yedinci gün mukaddes ŞABAT gününde ise işlerini bırakacak ve tanrın YHVH’e ibadet edeceksin. O gün SEBT’tir.
5.Anne ve babana hürmet edeceksin
6.Öldürmeyeceksin
7.Zina etmeyeceksin
8.Çalmayacaksın
9.Komşularına karşı yalan yere şahitlik yapmayacaksın
10. Komşularının, yakınlarının mülklerine tamah etmeyeceksin.
Bu emirleri mağarada tanrıdan aldığını ifade eder. İlk mağaradan çıktığında halkına tanrının on emri olduğunu söyler. Sıraladığında, son emiri çalmayacaksınolarak dile getirir. Bir sayarlar toplam sekiz emir çıkar. Sonra tekrar mağaraya geri döner ve son emirler ek olarak söylenir.
İşte böyle bir geçmişi var bu İsrail oğullarının. Tatbik edilse aslında 10 emir bütün insanlık için geçerli sayılması gerek, olumsuz bir konu içermemekte..
Ey Trumpveya Ey Merkel demekle iş çözülmemekte. Davos ta İsrail Cumhur Başbakanı Şimon Perez‘e ‘Ey PEREZsiz insan öldürmeyi çok iyi bilirsiniz’ diye tarihsel bir gerçeği, hakaret etmek adına söylenince, ne kazandığımızı düşünmekteyim. O tarihte Netanyahu İsrail’in başbakanı idi. Bu gün hala tanrıya verilen sözü yerine getirmek için, vaat edilen topraklara, 21 yüzyılda, sahip çıkmayı bahane ederek, soy kırıma kalkmak, 10 emrin 6 maddesine uyumamaktır. Ancak her ne pahasına olursa olsun hedeflerine ulaşmak, vaat edilen topraklara sahip olmak için çocukları katletmekte, kendilerini haklı görmekteler.
Yahudilere yönelik 1936 senesinde Hittler’in kurduğu Sachsenhausen kampı, Auschwitz-Birkenau kamplarını aratmayan, Filistinli çocuklara yönelik, İsrailoğulları’nın soykırım dansını haklı gösterecek gerekçe olduğunu düşünmemekteyim, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.