TÜRKİYE’DE EN YETKİLİ OLSAM
İyi bir eğitim aldım, 15 yaşımdan beri politikanın içindeyim, şehrim için belediyede 15 yıl kurucu meclis başkan vekili, meclis başkanı, meclis üyesi, komisyon üyesi olarak hizmet verdim, partimde, 50 yılın üzerinde, başta ilçe ve il yönetimleri olmak üzere, çeşitli kademelerde görev aldım, sivil toplum hizmetlerinde etkin çalışmalar yapıyorum, başarılı bir iş kadını olduğum konusunda ortak görüş beni mutlu ediyor, üstelik üniversite diplomam da var, gerçi en yetkili olmak için buna Türkiye’de çok ihtiyaç da yok sanıyorum.. Neden olmasın, en yetkili olsam ne yaparım diye düşüncelere daldım.
Hemen ilk gün yasama organlarını, kuvvetler ayrılığı prensibini hedefe koyarak, kuruluş ayarlarına çekerim. İlk önce adalete güvenmemiz gerekir çünkü…
Sağlık, milli eğitim, milli savunma sistemlerini “milli” olmanın anlamı ile donatırım. Paralı askerliği, özel okulları, özel sağlık hizmetini kaldırırım. Böylece zengin, yoksul, alevi, sünni, Kürt, Türk, farklı dinlerdeki tüm vatandaşlar aynı çatı altında, politikalar üstü, çağdaş eğitim, düzgün sağlık hizmeti alır, başta askerlik ocağında olmak üzere, okulda, hastanede birbirlerini tanır, dinler, yurt gerçeklerini anlar, ulus devlet olmanın gereğini yapar. Aynı çocukluğumdaki gibi, varsılların ve yoksulların eşit koşullarda hizmete ulaşabildiği, insan olmanın gereği olan donanıma kavuşabildiği bir ortamda barış dili ve huzur da büyür.
Vergi adaletini, vergi dilimlerini de gözeterek düzenler, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan bir sistem devreye sokarım. Dolaylı verginin vergisi gibi en temel ihtiyaçlardan en acımasızca alınıp, yatlardan, mücevherlerden alınmayan vergileri, insanları zorlayan, köşeye sıkıştıran, akıl dışı yöntemleri kaldırırım. Emekliye saygımızın ifadesi olarak, yaşam koşullarını yaşanılır seviyeye yükseltirim. Devlet ve vatandaşı barıştırırım. Hemen tarım ve hayvancılıkla ilgili destekleri gerçek anlamda devreye sokar, bankacılık sistemini düzenlerim. Öngörüsüne ve girişimci aklına hayran olduğum, çok değerli sanayici rahmetli Ömer Köylüoğlu’nun “Alıp satmak yok, yapıp satmak var” mottosunu tüm ülkeye yayarım.
Artık ayyuka çıkan talanı, kamusal harcamalardaki akıl dışı israfı ortadan kaldırırım. Buradan elde edeceğim artı değeri, üretimin getirdiği birikime, ekleyerek kaynak yaratırım.
Liyakate en büyük önemi vererek, kayırmacılığa derhal son veririm.
Başta gazeteciler olmak üzere herkese sonsuz bir konuşma, eleştirme, haber alma ve bilgilendirme özgürlüğünü çağdaş standartların gerektirdiği saygı çerçevesinde verecek yasalar çıkarılmasını ve uygulanmasını sağlarım.
Nasıl yaşayacağım, ay sonunu nasıl getireceğim?” kaygısından kurtardığım idealist öğretmenler, ulus devlet bilinciyle çocuklarımızı yetiştirir, bilgiyle, beceriyle donatır. Eğitilmiş gençlerimiz, pırıl pırıl zekalarını ülkenin refahı için kullanır. Gençlerin eğitim hayatında yaşadıkları, tamamen yönetim beceriksizliğine dayalı kabusları yok eder, barınma ve eğitim desteklerini düzenler ve makul koşullara getiririm. Kadınların tamamını en hızlı şekilde eğitir, hayatın içinde olmaya ve üretmeye özendiririm. Bunun için tüm kentleri kreş ve çocuk yuvalarıyla donatırım. Elbette tekke, zaviye ve tarikat saltanatını derhal bitiririm.
Diyanet sadece din konusunda çalışmalar yapar. Haddini aşan, çağ dışı söylemleri ağır cezalarla yok ederim. Camilerde hocalar dürüst olmanın, çalmamanın, başkalarına yardım etmenin, asla yalan söylememenin önemini anlatır.
Görgüsüzlüğün cehaletle eş değer olduğunu topluma anlatır, anlamsız para harcamanın ne büyük bir ayıp olduğunu pekiştiren seminerler, toplantılar, eğitimler yaptırırım.
Üniversite diploması bile olmayıp “Ben ekonomistim” diyen hadsizleri, bildiği yanıldığına bile yetmeyen ama çok şey biliyormuş gibi yapıp, gücünü güçsüzü sindirmede kullanan insanları derhal psikolojik tedaviye aldırır, hangi travmayla böyle davrandığını sorgularım.
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye söze başlayanlara özel cezalar tahakkuk ettiririm. En büyük cezaları da kendi çıkarları için insanları aldatan, sülalesini devlet kurumlarına yerleştirip, çalıp çırpmaktan, ihaleler almaktan hiç çekinmeyen ve çok itibarlıymış gibi davranan ikiyüzlü insanlara verecek bir sistem kurarım.
Toplumsal sağ duyunun en güçlü yaptırım olduğuna inananlardanım. O sebeple toplumu bilinçlendirecek, sorgulamalarını arttıracak eğitimleri her fırsatta ve her koşulda yurdun en kılcal damarlarına kadar yayarım.
Tüm bunları yazarken fark ettim ki ben Atatürk’ün o muhteşem devrimlerini anlattığı “Nutuk” kitabının etkisindeyim.
Ez cümle: Yaşadığımız ülkenin getirildiği bu çağ dışı düzeyi kendinize, çocuklarınıza ve torunlarınıza yediremiyorsanız hemen bir “Nutuk” kitabı alıp, her cümleyi içselleştirin ve gereğini yapın derim.