Dark Triad Personality Traits/Üç Karanlık Kişilik: Narsisizm (2)
Hatırlarsınız bir önceki yazıda “İnsan davranışlarının temelinde bir görünen bir de görünmeyen motivasyonları/güdüleri vardır” demiştik. Ayrıca, “Görünen yüz, iç güzellikleri tutkuyla ararken karanlık yüz ise ihtirasa dayalı insan avcılığı yaparak manipüle yoluyla sömüreceği beden, zihin ve ruh arar”, demiştik. Bununla birlikte yine dolaylı yolla da olsa şunu söylemeye çalışmıştık: siz bir insanın bilgisini sınavla; sahip olduğu metaya dayalı servetini döviz kuruyla ya da tapu koleksiyonu ile, kilosunu tartıyla, boyunu ve göbeğini mezura ile ölçebilirsiniz. Lakin içindeki nefreti, kabalığı, samimiyetsizliği, art niyeti, kötülüğü, görünmeyen özellikleri neyle ölçeceksiniz? Birincisi insan elinin yüzünün kirini suyla sabunla temizleyebilir de kalbindeki kiri ve kibri neyle temizleyecek? Bedende açılan yaraları zaman veya ilaçla tedavi edebilirsiniz ama ya yüreklerin derinlerinde bırakılan sızıları hangi merhemle dindireceksiniz? Son olarak bilmediğini bilenin cahil olduğuna karar verebilirsiniz ama bilmediğini bilmeyenlerin gafil olduklarını nasıl anlayacaksınız? Özellikle bu bir narsist kişilik özellikleri taşıyorsa. İşte asıl mesele de burada yatmıyor mu?
İsterseniz yaraları daha fazla deşmeden gelin şimdi sabırsızlıkla beklediğinizi bildiğim karanlık kişilik bozukluklarından narsistleri incelemeye birlikte başlayalım. Anlaşılmayan bir durum olduğunda lütfen birinci yazıya geri dönün. Lakin burada bir şeyi hatırlatmak isterim bu konu benim uzmanlık alanım değildir. Ben sadece kendi bilgi dağarcığım ve tecrübelerim çerçevesinde elimden geldiğince öğrendiklerimi sizlere nakletmeye çalışacağım. Yapacağım sentezler benim kendi çıkarımımdır. Ben kendi söylediklerimden sizse nasıl anlamak istediğinizden sorumlusunuz.
Narsisizm
Narsisizm farklı şekillerde tanımlansa da geniş kitlelere şu şekilde anlatılabilir: küçüklükte kalan şefkat, ilgi gibi eksikliklerin yol açtığı, bilinç dışında biriken bir ezikliğin, yetersizliğin, aşağılık hissinin deprem öncesi stres birikimi gibi ortaya çıktığı bir hezeyan halidir.
Narkissos’un su perisi Ekho’nun (sesin yankılanmasına ismini verdiğimiz eko) tanrı ve tanrıçalarla olan öyküsünü anlatmamız gerekir ama o başlı başına ayrı bir yazı konusu olabilecek derinlikte olduğundan bu öyküyü bulup okursanız konunun anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Yunan mitolojisinde Narkissos, göz alıcı yakışıklılığı ile bırakın sıradan fanileri, perileri, tanrıları ve tanrıçaları dahi büyülermiş. Kendisindeki olağanüstü alımlılığın, çekiciliğin yarattığı büyülenmenin farkında olan Narkissos hiçbir ölümlü ya da ölümsüzün teklifine karşılık vermediği gibi onları küçümser, zalimce onların kalplerini kırar ve ruhlarında yaralar açarmış. Tüm sermayesi kerameti kendisinden menkul sureti olan Narkissos kendisini beğenmişlikte tüm sınırları aşarak kibrin zirvesine vardığında artık kadınlar için tanrıçadan (kimisine göre aşk tanrıçası Afrodit kimisine göre intikam tanrıçası Nemesis’ten) yardım istemekten başka bir çare kalmamış. Tanrıça da duaları duyar, kabul eder ve gereğini düşünerek basar cezasını: Narkissos kendisine aşık olacak! Su havuzunun (su perisi Echo’yu unutmadınız değil mi?) etrafında gezinirken susayan Narkissos havuza su içmek için eğilir ve suda kendi suretinin yansıdığını görür ve ilk kez aşık olacağı birisine rastladığını sanır. İşte bu zan onun için sonun başlangıcıdır. Suya eğilip suretine yaklaştıkça Narkissos’un gözleri kamaşır, gittikçe büyülenir ve aklı başından giderek kendisine tapacak derecede aşık olur. Aşkından hiçbir yere gitmeyen ve günlerce orada aşkından bir cevap bekleyen Narkissos her geçen gün açlıktan ve susuzluktan tükenerek ruhu onu terk eder ve o bilinmez meçhul yere uçar gider.
Ana hatlarıyla günlük hayatımızdaki narsist kişiliklere biraz daha yakından bakalım:
Narsist birisi; kim olursa olsun ya kişilik özelliğinde ya da bilinçaltında -yani kendi kök ailesi içerisinde- yaşamış olduğu eksiklikler, şiddet, aşağılanmalar ve benzeri deneyimlerin şekillendirdiği güdüyle, etrafındaki tüm kişileri en zayıf yanından vurur, onlara acı veren ne varsa öğrenip en insafsız biçimde onları kullanmaktan çekinmez, daha önce yaşadığı kötü deneyimler yüzünden insanları yargılar, aşağılar. İşte narsistler zaten enkaz haline gelmiş iç dünyalarında sürekli olarak yeni travmalar yaşatarak hayatına aldığı kişilerin sadece hayallerine değil bedenlerine de ipotek koyarak onları ömürlerinin sonuna kadar rehin alırlar.
Narsist kişi; ezmeye, yok etmeye çalıştığı kişiyi sürekli kışkırtarak onu hiçbir zaman kazanması mümkün olmayan bir düellonun içerisine çeker ki bu durum narsist için bulunmaz bir fırsattır. Eline geçen bu tür fırsatlarda; sözleriyle, tutum ve davranışlarıyla kurbanını aşağılayarak, hakaretler ederek savaş meydanında zafer kazanmış bir kumandan edasıyla bundan büyük zevk duymaya başlar.
Narsist kibirli ve gururludur ve dolayısıyla eleştirilemezdir... Sütte leke olur bir narsistte olmaz. Bunlar, ana rahmine düştüğü günden beri her koşulda, her zaman ve her yerde haklıdırlar. Özellikle bir topluluk içinde bulunduklarında asla eleştirilmeye gelemezler. Maazallah kaşının üzerinde gözün var dediğinizde arenada kırmızı görmüş boğa veya züccaciye dükkanına girmiş fil gibi sadece bendini değil haddini de aşarak ortalığı darmaduman eder. Diğerlerinin haklı olup olmaması, haksızlığa uğramış olup olmaması ve herhangi bir şeye ihtiyaç duyup duymaması bir narsist için mevzubahis olamaz.
Narsist kutsanmış bir varlıktır! Kendisini üst insan etrafındakileri ise sıradan faniler olarak tasavvur ederler. Bunlar “her şeyi en çok bilen, en akıllı, en yaratıcı ve en güçlü” olduklarından ve hatta kendilerinin “seçilmiş olduklarını” düşündüklerinden itiraz sevmezler.
Narsist bencildir, benmerkezcidir. Yani Narkissos gibi kendisine aşıktır. Öyle ki o aşk hali egolarındaki tavan sınırını sürekli yukarıya çeker ve sonunda egosu tüm benliğini ve bedenini tutsak alarak kendisini ömür boyu tek kişilik açık hava hücresine mahkum eder.
Narsist bir kişi hastalık derecesinde hayranlık duyulma ihtiyacı duyar. Sadece kendilerini gördükleri ayna tarafından değil etrafındaki herkes tarafından şartsız şurtsuz bir şekilde övülmeyi bekler. Beğenilmek, övülmek, sevilmek ve yüceltilmek onların varlık sebebi ve en büyük gıdasıdır. Gıdalarını aldıkları sürece nefes almaya devam ederler ama bunun doğal değil oksijen tüpünden gelen sıkıştırılmış gazdan başka bir şey olmadığını anladıklarında iş işten çoktan geçmiş olacaktır.
Narsist kontrol firiktir. Sokrates öncesi bilgeler yaşamın arkesi (başlangıcı) olarak su, hava ve ateş vb. unsurları görürken bir narsist için her şeyin başlangıcı kendilerinin o biricik bedenleridir. İşte tam da bu yüzden yerlerinin doldurulamaz olduğuna inanırlar. Dolayısıyla çevresindeki insanların kendi ulu varlıkları olmadan hayatlarını idame ettiremeyecek kadar aciz insanlar olduğunu, bu yüzden onların sürekli olarak gözetilmesi ve kontrol altında tutulması gerektiğini düşünürler.
Narsist itaatkar sever. Sahibi olduğu metaya ya da statüsünden, makamından gelen güce dayalı olarak herkesin kendisine koşulsuz bir şekilde itaat ve biat etmesini bekler. Aksi durumda, biat etmeyenler bertaraf edilip müsvedde parçası haline dönüştürülür.
Narsist manipülatiftir (ortak özelliklerden birisidir). Hedefindeki kişileri duygu sömürüsü ile doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, sevgiyi nefretten ayırt edemeyecek hale getirirler. Narsist bencil ihtiraslarını yerine getirecek kurbanları ustaca örmüş olduğu kader ağına kolayca düşürerek onları yaşayan ölü durumuna getirir.
Narsist kindardır, doyumsuzdur, hadsizdir. Egoist amaçları veya beklentilerinin gerçekleşmediği durumlarda günah keçisi olarak seçtiklerini; hakaret, aşağılama, çamur atma, vb. çirkin yaklaşımlarla yerin dibine sokarlar.
Narsist empati yoksunudur; kontrolden çıkmış bir yangına benzer. Özellikle ve öncelikle sinsi emellerini hayata geçirebilmek için hiçbir acıma hissi duymadan yakın çevreleri başta olmak üzere önlerine çıkan tüm engelleri yakmakta sakınca görmezler. Kendileri ne vefa ne üzüntü ne pişmanlık belirtisi gösterirler. Velhasıl bu kişilerin yaşayacağı travmaları dert etmek zaten en büyük naiflik olacaktır. (Ortak özelliklerden).
Narsist çevresindeki herkesin sahip olduklarının -öz varlıkları başta olmak üzere neye sahiplerse- kendisindeki cevherden dolayı olduğunu düşünürler. Çünkü kendisinden başka herkes yetersiz, değersiz, işe yaramaz, beş para etmez ve bir böcek kadar değersizdir.
Sonuç olarak karanlık narsist tipolojik özelliğine sahip olanlar kendi gölgelerinden yaratmış oldukları mağaralarından dışarı çıkmazlar. Burada kibirden, gösterişten, gururdan yarattıkları zavallı düşüncelerinin ürünü olan kültün esiri olarak hayatlarına devam ederler. Aslında inşa ettikleri bu hayali gurur ve kibir abidesi olan kült, yapay bir benlik algısından, kumdan yapılmış bir kaleden veya iskambil kağıdından tasarlanmış bir kuleden başka bir şey değildir. Kurgusal sefil hayatı hafiften esecek bir yel veya minik dalgayla yerle bir olacaktır. Peki tüm bunlardan hareketle narsist bir kişiliği nasıl mı tanıyabilirsiniz? Aslında yanıt çok basit. Bir hocamızın* benzetmesi ile narsist kişi (çok sayıda faydalı özelliğine haksızlık olacak ama!) bir sarımsağa benzer. Bu durumda tek yapmanız gereken kokusunu alabilmeniz için burnunuzun koku alma duyusunun açık olup olmadığını kontrol etmek ve bertaraf edilmemek için bu sinyalleri aldığınız kişileri hayatınızdan acilen tahliye etmek!
Makyavelist kişilikte görüşmek dileğiyle hoşça kalın.
*Prof. Dr. Nevzat Tarhan