Dark Triad Personality Traits/Üç Karanlık Kişilik: Makyavelist (1)
En son ne zaman şirinlik maskesinin ardında yalanlarla, kandırmacalarla hayatınız, hayalleriniz ve umudunuz manipüle edilerek yok edildi? Gerçeklerin ters yüz edilip çarpıtılmasıyla en son ne zaman yanıltıldınız?
Gelin bu sorulara cevap vermeden önce şimdi gözlerinizi kapatın ve derinlemesine düşünün ya da şunu hayal edin: tüm benliğinizle sevdiğiniz, karizması, ilgisi, sevgisi, yaklaşımı, tutumu ve anlayışlı hali ile sizi el üstünde tutan hayalinizdeki beyaz atlı prensinize/prensesinize kavuştunuz. Hayalinize devam ettiğinizde görüyorsunuz ki yıllardır arayıp da bir türlü bulamadığınız masalsı kahramanınız ansızın çıkıp geliyor ve o yalın, pürüzsüz, saf, kadife misali ses tonuyla sizi kurduğunuz tüm hayallerinizi gerçeğe dönüştüreceğine sizi ikna ediyor. Bu arada o ana kadar kurduğunuz bir hayal daha gerçekleşiyor: sizi şimdiye kadar kimse anlamamıştı ama bu kurtarıcı prensimiz/prensesimiz sizi öyle bir anlıyor ki şimdiye kadar yaşadığınız tüm acılarınızı size unutturuyor, yaralarınıza merhem oluyor. Büyülenmeye devam ediyor, kelebekler misali pırpır kanat çırpan yüreğiniz bedeninize, bedeniniz dünyaya sığmıyor ve uçan halıya gerek kalmadan havalara uçuyor, bulutların üzerinde gezinmeye başlıyorsunuz. Doğal olarak o kadar yüksekte o olmazsa nefes alamıyorsunuz. Kimler böyle rüya yaşamadı, hayal kurmadı, bu hisleri duymadı ki?
Ne yazık ki ayaklarınızı yere basma zamanı. Rüyanız kabusa dönüşmüş, hayata küsmüş, umutlarınız yok edilmiş birisi olarak artık o rüyadan uyanabilirsiniz. Uyandığınızda anlıyorsunuz ki o “masalsı kahramanınız” aslında bir kartal misali kurbanını/sizi önce sihirli methiyelerle göklere çıkartmış, sonra oradan serbest düşüşe bırakarak kaderine terk etmiştir. Aileniz ve değerleriniz tarafından özenle korumanız beklenen sadece bedeniniz değil ruhunuz da paramparça hale gelmiş. Bu arada hiçbir yere koyamadığınız o şahsı da bu andan itibaren ara ki bulasınız. Ancak o şahıs artık ortada olmayıp sırra kadem basmıştır. Acı gerçekle baş başa kaldığınızda anlıyorsunuz ki hayatınızda en özel yere koyduğunuz kişi aslında nabza göre şerbet veren, duygularınızı manipüle eden tam bir insan sarrafı, bir insan avcısı. Bu kişi kurbanlarını özenle seçerken onların nelerden hoşlandığını, neler duymak istediğini, neleri hayal ettiklerini bilen ve buna göre stratejisini belirleyen bir fırsatçı, bir menfaatçi ve de bir manipülatör. Temel özelliği karşı cinsin ya da hedef kitlenin üzerinde aldatma, yanıltma, yönlendirme ve yönetme becerisine dayalı olarak tahakküm kurması ve kurbanlarını ya cinsel ihtiyaçları ya da güce sahip olma istekleri ile iliklerine kadar sömüren bir asalak olmasıdır. Dahası bu olağanüstü yeteneğinden(!) dolayı sebep olduğu sonuçla övünen bunu büyük bir zafer olarak görüp, ortalıkta zafer kazanmış komutan edasıyla kasıla kasıla gezinen bir insan avcısı ya da müsveddesidir.
Ancak eğer bir teselli olacaksa, siz böyle bir durumla karşı karşıya kalan ne ilk ne de son kişisiniz. Failler sizden önce defalarca oynamışlardı aynı oyunu oysa. Daha ilk günden beri hayalini kurduğunuz insanın maskesini yüzlerine geçirmişlerdi aslında. Kendi şahsi arzularının, emellerinin gerçekleşmesi için oltanın ucuna takılmış yemlerdi oysa o tatlı ve edebi sözler.
Avını ağına düşürmek için verilen mamalardı aslında o cömertlikler... Gözlerinizin içine bakarak söylenen yalanlara, yalandan yapılan kibarlıklara ve sevgi gösterilerine, havada uçuşan o tatlı aşk sözlerine, sizi sizden alan fakat sizden de geriye pek bir şey bırakmayan o gözlerdeki aldatıcı gülücüklere kanmayacaktınız!.. Ayakları yerden kesen bu yaklaşımların aslında duygularını, bedenini ve ruhunu manipüle ederek amaca doğru giden bir araç olduğunu görmen gerekirdi be kuzum!..
Bu tasvirlerden hareketle bugün size böylesine unutulmaz bir ders veren üç karanlık tipten ikincisini Makyavelist kişilik özelliğini irdeleyeceğiz. Adını İtalyan Machiavelli’den alan bu karanlık kişilik ile ne yazık ki toplumda sıkça karşılaşılmaktadır. Yaklaşık olarak yarım milenyum önce yaşamış ‘prens’ isimli kitabı yazarak bir prensin/yöneticinin varlığını ve arzu ettiği bir yaşam biçimini sürdürebilmesi için ‘amaca ulaşmak için her yol mübahtır’ şeklinde düsturlar vererek adını tarihe unutulmazlar arasına yazdırma becerisini gösteren Machiavelli bana göre bir siyasi düşünürden çok, tam bir insan sarrafı ve davranış bilimcisidir. Aslında Machiavelli’yi önemli kılan şey; bireylerden oluşan toplumun şifrelerini çözmesi ve insanların hangi motivasyonla hareket ederek, neleri yapıp neleri yapamayacağını öngörebilmiş olmasıdır. Machiavelli insanların büyük bir çoğunluğunun aptallıklarından, yetersizliklerinden ve bilgisizliklerinden dolayı kendi başına bırakılamayacağını, dolayısıyla her daim gözetim ve denetim altında tutularak yönetilmesi gerektiğini belirtmiştir. Literatürde bu tespitlere yönelik birçok savdan da örnekler verilebilir. Örneğin ister Machiavelli ile aynı dönemlerde (Rönesans) yaşamış Desiderus Erasmus gibi bir bilgenin ‘Praise of Folly’, eseri olsun, ister P.T. Barnum gibi şovmen/şarlatanın pazarlama taktikleri olsun, tarihte çok sayıda insan aptallığın yaygın olduğu bir dünyada, insan avcısı kurnazların, cüretkarların, hadsizlerin insanları istedikleri gibi kullandığını dile getiren sözler söylemişlerdir. Özellikle Barnum’a atfedilen; ‘(dünyada) her dakika bir aptal doğar’ sözü ise işin uç boyutunu gözler önüne sermektedir. İşte Makyavelist yaklaşımı benimsemiş karakterler -özellikle romantik ilişkilerde- partnerlerinin, özlem duydukları sevgiyi, duymak istediği sözleri ve ihtiyaç duydukları korunma isteklerini manipüle ederek, kandırma-aldatma yöntemi ile yönetilmesi gerektiğine inanırlar.
Davranışlarında, tutumlarında ve yaklaşımlarında samimiyet adına hiçbir şey bulundurmayanlar için aldatma en büyük başarı hikayesidir. Bunlar için ‘dakikada bir aptalın doğduğu’ bu dünyada gözlerinin önüne çekecekleri bir sis perdesi ile kurbanlarını kendi hayal dünyalarına hapsederek gerçek niyetlerini saklayarak tüm hedefleri gerçekleştirebilirdir.
Makyavelist yaklaşıma kaldığımız yerden devam edeceğiz...