ATİNA GEZİ NOTLARI
TEHLİKEYİ GÖRÜN ARTIK : VASATA ALIŞTIRILIYORUZ
ATİNA GEZİ NOTLARI
Mesleğim gereği birçok kez Yunanistan’a gittim.38 yıl boyunca birçok defa Atina’da, Pire’de, Yunan adalarında kaldım, turizm gereği gruplar yaptım ama hiç bu son gidişimdeki kadar etkilenmemiştim.
“Algıda seçicilik” olsa gerek, Atina’da yaşayan insanları, yaşam biçimlerini gözlemledim. Son derece huzurlu, sakin, mutlu ve en önemlisi iyi eğitilmiş bir toplumu görünce çok kıskandığımı saklamayacağım. Bit pazarındaki esnafın bile İngilizce konuşması, turiste gerçekten “konuk” gözüyle bakmaları, yardımcı olmaları, her türlü açıklamanın en akıllı detaya kadar birkaç dilde yapıldığı bilgilendirme panoları, broşürleri, digital yönlendirmeler gerçekten her türlü övgünün üzerindeydi. Demokrasinin beşiği olan Yunanistan’da Atinalılar huzurlu, mutlu, çünkü demokrasinin en adil biçimde işletileceği ve haklarının korunacağını biliyorlar. O muhteşem Antik Yunan Medeniyeti’nin kıymetini o kadar iyi anlamışlar ki, yüzyılların servetini gözlerinden sakınarak koruyorlar.
Athena, Antik Atina kent devletinin koruyucu tanrıçası. Antik Yunan mitolojisine göre Atina'nın adını aldığı efsane çok ilginç: Athena, Yunan mitolojisinde bilgelik, strateji, savaş ve sanatın tanrıçası olarak bilinir. Efsaneye göre, Zeus ile Titan Metis'in kızı olan Athena, Zeus'un şiddetli bir baş ağrısı sonunda, onun alnından miğferiyle tam yetişkin bir kadın olarak doğmuş.
Antik Yunan tanrıları Athena ve Poseidon, Atina'nın koruyucu tanrısı olmak için yarışıyorlarmış. Tanrılar Tanrısı Zeus, Olimpos Dağı'nda toplanan diğer tanrılara bu konuda karar verme yetkisini vermiş.
Poseidon, denizlerin tanrısı olarak, şehre bir su kaynağı hediye etmiş. Bu su kaynağı, insanlara içme suyu sağlayacakmış ama su çok tuzluymuş ve kimse içememiş.
Athena ise, şehre zeytin ağacını armağan etmiş. Zeytin ağacı, insanlara yiyecek, yağ, sabun ve odun sağlıyormuş. Tanrılar ve tanrıçalar, bu iki hediye arasında seçim yapmak zorunda kalmış. Zeus, tanrıların konseyinde yapılan oylamanın sonucunda Athena'nın armağanını daha değerli bulmuş ve şehri ona adamış. Böylece, şehre "Atina" adı verilmiş.
Attika ovasında, denizden 152 metre yükseklikteki büyük bir kireç kayalığın üstünde yükselen Akropolis, Atina deyince ilk akla gelen tarihi zenginlik elbette. Akropolis “Yüksek kent “ya da “Tepe şehir “anlamına geliyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Atina Akropolisi, antik Yunan medeniyetinin şahane anıtlarına ev sahipliği yapıyor. Parthenon gibi ünlü tapınaklar, Propylon gibi giriş binaları ve Athena Nike Tapınağı gibi yapıları barındıran bir antik şehir. Zeytin ağaçlarının süslediği devasa bir tepedeki bu yapılar, antik Yunan mimarisinin ve sanatının en önemli örnekleri ve dünya çapında büyük bir ilgi çekiyor. Dünyada birçok yerde antik Akropolis var ama Atina Akropolisi, tüm Akropolislerin en bilineni olduğu için genellikle Akropolis denilince tüm dünyada ilk akla gelen yer burası oluyor. Atinalılar buranın hakkını çok iyi vermişler. Şehir merkezinde bir çok noktadan Akropolis’e giden düzenli toplu taşıma araçları, turistik üstü açık otobüsler (get on get off) var. Son derece makul fiyatlarla tüm Atina’yı, Pire’yi, tüm arkeolojik noktaları, sahildeki muhteşem yat limanlarını, kumsalları geziyor ve Türkçe de dahil birçok dilde açıklayıcı bilgilerle bölgeyi tanıyorsunuz.
Atina Akropolisi’nin tarihi Cilalı Taş Devri'ne kadar uzanıyor. Tunç devrinde (MÖ 3000 civarı) burada evler ve bir kral sarayı olduğu biliniyor. Yunan devlet adamı Perikles, MÖ 5 yüzyılda geniş bir yapı reformu başlatıyor.
Atina'daki imar yasaları, şehrin tarihî dokusunun korunmasını ve modern yaşamın gereksinimlerini dengelemeyi amaçlıyor. Bu yasalar, şehirdeki kentsel gelişimin sürdürülebilir ve dengeli olmasını sağlayarak, Atina'nın yaşanabilirliğini ve çekiciliğini korumayı hedefliyor. Kültürel mirasın çevresiyle bir bütün olarak ve kullanıma açılarak korunması konusunun, uluslararası düzeyde sosyal ve kültürel olarak anlaşılması yönünde Birleşmiş Milletler bünyesindeki UNESCO gibi kuruluşlarca uluslararası düzeyde çalışmalar yapılmış. Bu çalışmalar sonucunda kültürel mirasın sadece bulunduğu topraklardaki toplum için değil, tüm insanlık için anlam ifade ettiği görüşü netlik kazanmış…
1933 yılında Uluslararası Modern Mimarlık Kongresi tarafından, savaşlar sonrası sağlıklı şehirler oluşturmak ve kültürel mirası korumak amacıyla 'Atina Anlaşması' kabul edilmiş. Bu anlaşmanın temel mantığı şu: Yapılar kullanılarak korunabilir; ancak bu kullanım onlara zarar vermemelidir. 1980 yılından bu yana da çok kapsamlı ve bilinçli bir restorasyon programı yürütülüyor. Dünyanın en şahane zenginliklerinden biri olan Akropolis'in, Atina şehir merkezinin, mümkün olduğunca her yerinden görülebilmesi için Atina'da 17,5 metreden yüksek bina inşa etmek yasak.
Bu detayları on yıl önce de biliyordum ama beni hiç bu kadar etkilememişti. Avrupa ve Asya’nın köprüsü muhteşem İstanbul’un görgüsüz mimari örnekleriyle mahvedildiği, mücevher değerinde tarihi yapılarının devasa büyüklükte ucube binalarla görünmezliğe terk edildiği, cahil insanlara teslim edilen tarihi köprülerin, yapıların saçma sapan restorasyonlarla yok edildiği, şahane Anadolu platolarının, ormanlarının talan edildiği ülkem aklıma gelince yüreğim cız etti. Hayvancılığa, balıkçılığa, tarıma dört elle sarılmış Yunanlıların peynirdeki, organik tarımdaki, deniz ürünlerindeki, hayvansal endüstrideki başarılarını sergilerken gözlerindeki gurur kıskançlığıma zirve yaptırdı. İçim, ülkem adına paramparça oldu.
Atina, Antik Yunandan beri hala kültürel, entelektüel ve demokratik gelişimin en önemli merkezlerinden biri. Çağdaş Atina, zengin tarihi mirasıyla birlikte, canlı bir kültürel ve sanatsal evrensel merkez. Müzeleri, tiyatroları ve festivalleriyle çok haklı bir üne sahip.
Değerli okuyucu, şimdi 22 yıl öncesine giderek Atina için bu yazdıklarımın hepsinin Türkiye’de o yıllarda var olduğunu hatırlayınız. Şu anda vasata alıştırılıyoruz ve bu çok tehlikeli bir oyun.
Biz de aydınlık, huzurlu, mutlu insanların yaşadığı, demokrasisi sağlam temellere dayanan, ekonomisi güçlü, laik, çağdaş bir ülke vatandaşı olarak yüksek konfor değerlerine sahip olmalıyız. Vasata asla alışmayın ve hakkınızı lütfen savunun.