HESAP

YAYINLAMA: 02 Nisan 2024 / 00.00 | GÜNCELLEME: 01 Nisan 2024 / 21.59

Çok değerli bir ilk okul hocam vardı. Nurlar içinde olsun. Adı Yıldız idi. Bu ismin benim hayatımın her evresinde önemli etkisi olmuştu. İlkokula Ankara’nın Zir Kasabasındaki iki odalı ilkokulda başlamıştım. Validem 1948 yılında bu okula ilkokul öğretmeni olarak atandığı için, ben de ilkokula onunla beraber orada başladım. Her gün sabah erkenden bir taksi ile Zir Köyüne gider, akşam da aynı taksi ile geri dönerdik. İlkokul kaydım orada oluşmuştu, ancak okulun iki odası vardı. Bu nedenle 1-2-3’üncü sınıf talebeleri bir odada, 4-5’inci sınıf talebeleri diğer odada müşterek ders görürlerdi. Ne kadar tuhaf değil mi? Ancak ben bu okul düzeninde ne öğrendim ne öğrenmedim bilmiyorum. 

Birkaç ay sonra validemin tayini Ankara Kurtuluş İlkokulu’na çıktığında çok sevinmiştim, ama sevincim fazla sürmedi. Benim kaydım da validemle birlikte Kurtuluş İlkokulu’na alındı. Kurtuluş İlkokulu’na başladığım ilk gün bütün hayallerim yıkıldı. Sınıfta bir tek ben, okumayı öğrenememiş çocuktum. Ertesi günü okula gitmemek için direndim. ‘Ben okumayacağım’ diye ağladığımı hatırlarım. 

Bir sabah erkenden bir öğretmen geldi evimize, ismi ‘YILDIZ’. Benim elimden tuttu, siyah önlüğümü giydirdi, beyaz yakalığımı taktı: ‘Haydi Bakalım, Okula Gidiyoruz,‘ diyerek, beni okula götürüp, kendi sınıfında ortada bir sıraya oturttu. Ben okumayı sökememiş olmaktan sıkıldığımı hatırlarım. Ancak Yıldız Hoca’nın büyük gayretleri ile okumayı kısa zamanda çözmüş, diğer çocukların seviyesini yakalamıştım.

İlkokul son sınıfa kadar öğretmenim olmuştu. Daha sonra yatılı okullarda ortaokul ve liseyi okurken, ilk okul öğretmenimi hiç unutmamıştım. Her bayramda gidip ellerinden öperdim. Bu ziyaretlerim evlendiğim tarihlerde de devam etti. Beni çok sevdiğini bilirdim, çünkü severken yanaklarımı elleri ile öyle sıkardı ki canım acırdı, ama bir ‘GIK’ım çıkmazdı. 

Sınıfımızdaki çocukların hepsi zeki ve çalışkandı. Zaten öyle olmak mecburiyetinde idi çocuklar. Yoksa bön bön bakan, söyleneni anlamayan çocuklara öğretmenim tahammül edemezdi. Yıldız öğretmenin en önemli ders konusu matematik idi. Matematik dersinde her zaman şunu dile getirirdi ‘Çocuklar hayat matematiktir, bunu unutmayın. Matematiği iyi olmayan insan hayatta başarı elde edemez. Bunu hayat boyu unutmayın’ derdi her zaman.    

Kanımca bu sözlerinin çok doğru olduğunun hayatımız sürecinde hep karşımıza çıktığını hatırlarım. En basit bir tarifte çarşı veya pazara gittiğinizde, bir şey almak isteseniz, ilk soracağınız soru ‘Bu Kaça?’ Ne kadar almak istiyorsanız onun ederini sizin hesap etmeniz gerekir. Eğer iyi hesap yapmayı bilmiyorsanız, satıcının yaptığı hesaba boyun eğmeye mecbur kalırsınız. İşte hesap, bu nedenle önemlidir. Bir manifaturacıdan kumaş almak isteseniz, o kumaşla ne yapılacağı, kaç metre kumaş kullanılacağı da bir hesap meselesi. Yoksa bilinçsiz ‘Kes şuradan 6 metre kumaş‘ diyerek hesapsız atılacak bir adım, sizi hep yanlışlar kümesinin içine götürür. 

Bu nedenle matematik konusunu iyi özümsemek gerekir. Bu hayatın her basamağında kullanılması gereken bir bilimdir matematik. Bu tarihsel bir gerçektir. Yüzlerce, hatta binlerce yıl matematik, her medeniyette kullanılmış. Her şeyin hesabı yapılmış asırlarca. Bir devasa yapıttır Mısır, Kahire Giza’daki Piramitler. Mutlaka böyle bir yapının oturacağı alanın genişliği, kullanılacak kaya bloklarının ağırlığı, içine inşa edilecek bir mezar odasının boyutları, granit mezar blok taşın ölçüleri, mezar alanına giriş ve çıkış koridorlarının genişliği, koridorların eğimi gibi değerlerin hepsi, bir matematiksel çalışmayı gerektirdiğini düşünmekteyim. Yoksa böyle bir yapının asırlarca ayakta durmasının mümkün olmayacağına inanırım. 

Milattan Sonra 532 senelerinde yapılmaya başlanmış olan Ayasofya Kilisesi yapımında mutlaka matematiksel hesaplar yapıldığı bir hakikattir. Kubbe genişliğinin oval bir şekilde 30.80 m ile 32.6 m olarak tasarlanması, payandalarla desteklenmesinin içinde hep bir hesap olduğunu unutmamak gerekir. Bu konuları okuduğum zaman, ilkokul öğretmenimin sözlerini kulaklarımda hala duyarım. ‘Hayat Matematiktir, Unutmayın’

Ankara’nın merkezi olan Kızılay Meydanı’nda yüksek bir bina vardır. Binanın yüksek cephesinde 1924 senesinde Kemal Atatürk’ün söylediği bir cümle yazılı idi; ‘CUMHURİYET FİKREN, İLMEN, BEDENEN KUVVETLİ VE YÜKSEK SECİYELİ MUHAFIZLAR İSTER,’ Bu yazı kimin emri ile kaldırıldı bilmemekle birlikte bu cümleden rahatsızlık duyan bir iradenin kaldırdığı muhakkakFakat cümle hala geçerli.

Ülkemde yerel seçimlerde adaylarla Saray arasında kıyasıya mücadele izledik. Aslında adaylar arası bir yarışma olması gerekirken, Sarayla yerel yönetime talip olan muhalif adayların mücadelesi olarak tecelli etti. Zira devletin bütün maddi olanaklarını kullanarak ‘Bize oy vermezseniz hizmet gelmez’ diyecek kadar düşen bir anlayışa karşı halkın, doğru iradeyi seçtiğine inanmaktayım. Saray idaresinin ‘güven oyu’ anlamına gelebilecek yerel seçim sonuçlarının iyi hesap edilmesi gerekir. Seçimde önemli faktör, yaşını almış emekli vatandaşlar. Bu nezih insanlar 16.8 milyon, ihmal edilmeyecek rakam. ‘Ben Ekonomistim’ demekle ekonomist olunmamakta. Yanlış bir hesap Bağdat’tan döner diye bir deyim vardır ya, nur içinde yatsın Yıldız Hocam, ‘ Hayat Matematiktir, Unutmayın‘ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

HESAP
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *