15-22 NİSAN TURİZM HAFTASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Turizm dendiğinde akla oteller, uçaklar, kara ve deniz taşımacılığı gelir ama tüm bu sistemi bir arı ordusu gibi kusursuz çalıştıran seyahat acentaları hakkında çok az insanın bilgisi vardır.
Oysa ülkemizde 81 ilde faaliyet gösteren, ülkemizin turistik potansiyelini yoktan var eden, yaptıkları araştırma, planlama, tanıtım ve pazarlama faaliyetleri ile turizm sektörünün AR-GE departmanı gibi çalışan 12000 seyahat acentamız var. “Turizm Seyahat Acentaları” ülke ekonomisi için gereken sıcak dövizi ülkeye en hızlı biçimde kazandıran hizmet kuruluşlarıdır.
Turizm sayesinde ülkemize her sene on milyonlarca turist gelir, milyarlarca dolar döviz bırakır.
On iki bini aşkın seyahat acentası ve yüzbinlerce turizmci, çalışmaları ile kırktan fazla sektörü, doğrudan veya dolaylı olarak destekler. Tarım, enerji, tekstil, otomotiv, inşaat, bankacılık, su ürünleri gibi bir çırpıda sayabileceğimiz tam kırkiki sektörü doğrudan etkileyen bir ordudan söz ediyoruz. Seyahat acentaları turizmin kan dolaşım sistemi gibidir. Dokunduğumuz yere hayat götürürüz. Seyahat acentalarının yarattığı talep sayesinde bölgelerde turizm yatırımları artar, konaklama ve ağırlama tesisleri ile birlikte milyonlarca kişilik istihdam yaratılır.
Havayollarının koltuklarını seyahat acentaları doldurur.
Turizmin tüm parçalarını birleştirerek bir bütün oluşturan ve uyumla çalışmasını sağlayan “Seyahat Acentaları” fuar fuar dolaşıp kuş uçmaz kervan geçmez noktalarda bulunan doğal güzellikleri, tarihi sit alanlarını programına koyar, dünya turizm borsasına arz eder. Buraları tanıtır. Halka direkt olarak kazanç sağlar.
Kendi bölgemden örnek vereyim. 38 yıl önce, Güneydoğu Anadolu’nun ilk seyahat acentasını kurduğumda Zeugma, Rumkale, Yesemek, Gaziantep mutfağı, Göbeklitepe vardı ama seyahat acentası yoktu. Bugün büyük bölümü kadınlardan oluşan 258 seyahat acentası, bölgemizi mücevher titizliğiyle tanıtıyor. Getirdiği turistle kırkiki sektörün yüzünü güldürüyor, doğuyu batıya tanıtıyor.
Seyahat acentaları turizm ordusunun askeri tim gücüdür.
Dilediği ülkeden, dilediği turisti ülkemize getirir. Yedirir, içirir, yatırır, gezdirir, mutlu eder, ülkesine gönderir.
Türkiye’de; en çok yatırımın yapıldığı, en çok döviz girdisinin sağlandığı, perakende sektörü ile birlikte en çok istihdamı sağlayan, turizm sektörüdür.
Yaklaşık bir buçuk milyon çalışanı ile doğrudan on milyon nüfusu besleyen güçlü bir sektördür ama ekonomist olduğunu iddia edip asrın felaketine sebep olan ülkemi yönetenler sebebiyle çoğu sektörde olduğu gibi bacasız sanayide de yangın var…
Seyahat acentaları, adeta enkaz altından çıkartılmayı bekleyen depremzedeler gibiler. Bugün seyahat acentalarının sorunlarına el uzatılmazsa, yarın, cari açığımızı kapatan en önemli çark işlevsiz kalacak.
Başarısız ekonomik politika sebebiyle, çiçekler açamıyor, bal üretemiyor sektörümüz. Bu hasar sadece seyahat acentalarını değil, bu sektöre bağlı ve dolaylı çalışan diğer sektörleri de olumsuz yönde etkileyecek.
Halbuki; ülkemizde yetiştirilen domatesin %50’si, üretilen yumurtaların %40’ı, avlanan balıkların %60’ı turizm sektöründe tüketiliyor.
Bu gerçeği fark etmeyerek seyahat acentalarının koşullarını düzenlemeyen hükümet yüzünden turizm çalışanları, taksiciler, tekneciler, otobüsçüler, ayakkabı boyacıları, hatta temizlik sektörü personeli işsiz kalma tehlikesi ile yüz yüze gelecek. Turist getiren seyahat acentaları olmadan, pek çok sektör üretimini azaltmak zorunda kalacak, bundan da ülke ekonomisi zarar görecek. Seyahat acentaları olmazsa ülkeye turist de gelemeyecek.
Seyahat Acentacılığı birikimdir, tecrübedir. Seyahat acentası ayrıca çok önemli bir hizmeti de başarır. Ülkemizin insanını, değerlerini, zengin geleneklerini, getirdiği konuklarına anlatır, gösterir, hayran bırakır ve müthiş köprüler oluşmasını, ülkemizi doğru tanımalarını sağlar. Bu sektör an itibarıyla var olma mücadelesi veriyor. 12.000 acentanın 6000’i kepenk kapattı. Eğer can suyuna ulaşamazlarsa çok yakında diğerleri de bu kervana katılacaklar.
Seyahat acentalarının aktörleri yıllarca yaşanan uluslararası ilişkilerdeki fevri çıkışlar, çatışma, sokak olayları, politik, ekonomik ve sosyal krizler, hastalıklar, savaşlar konusunda son derece kıvrak çözümler bulabilen hızlı toparlanmayı becerebilen insanlar olmak konusunda deneyimlilerdi. Yalnız bırakılmışlığımızın öğrenilmiş çaresizliğiyle göbeğimizi hep bir şekilde kesmeyi başardık ama bu önümüzü göremediğimiz ekonomik durum bambaşka bir darbe oldu.
Hassas, kırılgan bir yapısı olan turizmin sürdürülebilirliği için olmazsa olmazlarımız olan önce güven, sonra refah ortamı elimizden kayıyor.
Meslektaşlarımız artık günü değil, saati kurtarma çabasındalar. Ayakta kalmakla hayatta kalmak arasına sıkışıp kaldığımız için asla önümüzü göremiyoruz.
O kuş uçmaz, kervan geçmez kasabaların sıcacık özelliklerini bulup, programlarına alarak ülkeye milyonlarca insanı, milyarlarca dolar girdiyi, homojen olarak akıtan insanlar artık endişeli, motivasyonsuz, güçsüz, çaresiz.
Eğer en kısa zamanda, ulu önder Atatürk’ün bize armağan ettiği çağdaş ülke ayarlarımıza dönmezsek korkarım ki bu makro ölçekte ülkemize çok ağır bir fatura olarak yansıyacak.
Ez cümle: Altın yumurtlayan tavuğu sakın görmezden gelmeyin, faturası çok pahalıya patlar.