AÇLIKLA TOKLUK ARASI YARIM DÜRÜM
Gaziantep’te anlam derinliği çok büyük olan şahane deyişler var. Benim en sevdiklerimden biri de “Açlıkla tokluk arası yarım dürüm” sözü.
Özellikle yaşadığımız bugünkü Türkiye’de çok ders alınması gereken bir deyiş. İnsanların, özellikle yeni yetişen, geleceğimizi teslim ettiğimiz neslin değer yargıları, son derece organize bir şekilde değiştirilmeye çalışılıyor. Liyakat önemsizleştiriliyor. “Para” en önemli değermiş gibi, bilinç altı ya da direkt bilinçlendirme çabalarıyla beyinlere kazınıyor.
Üniversite diploması bile olmayan, cahil, buyurgan, saldırgan kişilerin en yüksek mevkilere gelebildiğini gören gençler, bunu çok paralı olmaya bağlıyor. Bu paralı insanların da arsızlıkla hırsızlık yaptıklarına, ne yazık ki şahit oluyorlar. Böyle insanların yüzyıllardır benimsenmediği toplumumuzda, artık dalkavukluk daha kolay kabullenildiği için, bu zavallıları toplum dışına itmek yerine, kaybedecek şeyleri çok olan insanlar, baş tacı yapıyorlar ve bu durum elbette gençlerin kafalarını karıştırıyor.
Artık önemli yerlerde hükümeti temsil eden kişilerin kara para aklamaları, yüz kızartıcı suçlara bulaşmaları, her türlü yasa dışı işlere girip servetlerine servet katmaları sıradan olaylardan kabul ediliyor.
Bunu fark eden gençler de tıpkı bu büyükleri gibi olmak, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye başlayan görgüsüz cümleler kurmak, dokunulmaz olmak istiyorlar.
Artık sinirlendiklerinde, pompalı tüfeklerini, beyzbol sopalarını kapıp kızdıklarını kendileri cezalandırmak istiyorlar. Ülkede giderek çürüyen adalet onların da gözünden kaçmıyor. Bu kara düzende bir köşe başını da onlar kapmak istiyorlar.
Eğitimsizliğe övgü düzen devlet büyükleri var. Tiyatro, sinema, kitap gibi insan beynini geliştirecek, kültürel ve sanatsal hayatın önemli parçaları olan değerlere ya ulaşım çok pahalı ya da ön plana çıkarılanların çoğu çok kalitesiz ve toplumsal mesajdan uzak.
Oysa empatiyi, toplumsal bilinci, sanatsal yaratıcılığı, görsel ve işitsel zenginliği, kültürel ve tarihsel farkındalığı, duygusal deneyimi, hayal gücünü, yaratıcılığı, bilişsel gelişimi, derinlemesine düşünmeyi, duygusal anlamda zenginleşmeyi tiyatro, sinema, kitap olmayan bir dünyada sağlamak olanaksız.
Fark edeceğiniz gibi bu sıraladığım değerlerin, bugünün Türkiye’sini idare ettiğini iddia eden grupta karşılığı yok. Bunlar onlar için çok önemsiz, hatta romantik değerler.
Oysa, gerçekten de her şey para demek değil. Para, hayatımızın önemli bir parçası olsa da tüm değerleri onunla ölçmek uzun vadede çok bedel ödeyeceğimiz sonuçlar doğuruyor. Gerçek anlamda değerli olan bazı şeyler, parayla satın alınamıyor çünkü. Onur, bu paha biçilmez değerlerden biri. Onu bir kere zedelediniz mi, bir daha asla bulamıyorsunuz. Toplum herkesin ne olduğunu aslında çok iyi bilip, değerlendirdiği için, onuru zarar gören kişinin itibarı, toplumda içten içe sıfırlanıyor. Onur, kişinin kendisine ve başkalarına karşı duyduğu saygıyı, dürüstlüğünü, prensiplerini simgeliyor.
Bir insanın onurlu olması, zenginlik ya da maddi başarıdan çok daha büyük bir değere sahip, çünkü onur, kişinin kim olduğunun ve hayatta neyi temsil ettiğinin bir ifadesi. Onurlu davranışlar, güven ve saygıyı kazandırarak uzun vadeli ve kalıcı etki bırakıyor.
İşte bu noktada bizim muhteşem Gaziantep deyişi önem kazanıyor. Çok aç olabilirsiniz ancak yarım dürüm yediğinizde doyacaksınız. Önemli olan değerlerinizi beş kuruşa satmamak. Dimdik, onurla doğrularınızı savunmak için, kısa zamanda, belki bir bedel ödemeniz gerekecek ama bu gerçekten koruduğunuz değerlere değecek. Hayatta geçici olan maddi kazançlar değil, onur ve dürüstlükle yaşayabilmek çok kıymetli. Onur satın alınmıyor, ama yaşamın her alanında hala büyük bir anlam taşıyor.
O yüzden açlıkla tokluk arası yarım dürüm sevgili okurlar. İki lokma daha fazla yemek, midemizi doldurmak için, kendimizden utanacağımız şeyleri yapmaya değmez.