Minik Kuş
‘’Gözünü sevdiğimiz ülkesi, nelere kadirsin sen’’ diyesim gelmekte bu günlerde. Geçtiğimiz son onbeş yirmi sene içinde öyle olaylara şahit oluyoruz ki insanın inanası gelmiyor.
Bir tarihte ülkemizdeki bir gazetenin önemli bir yazarının minik bir kuşu vardı. Bu kuş, bu önemli gazetenin bir önemli yazarına bir çok bilgi aktarır, o da kullanırdı. Hatta devrin Başbakanı hakkında bile bir kitap yazabilecek kadar çok bilgileri vermiş, yapılan bu kitap, binlerce insan tarafından okunmuştu.
Hatta bu gazeteci köşesinde ‘’Bugün minik kuş yine geldi’’ diye başlayarak yazarı bir çok bilgiye ulaştıran bu muhbir, köşe yazarının önemli bir yere gelmesine sebep olmuştu.
Pek uzaklara gitmeye gerek yok, dağlarda eşkiyalık yapan bebek katillerini organize eden, İmralı’da istirahat eden kişinin Şam’da bulunduğu dönem içinde, kimse bu eşkiyaya dokunamıyordu. Yeri belli ve koorninatları tespit edilmişti. Fakat binanın yanında Suriye’nin Askeri Yönetim Merkezi olduğundan burası vurulamıyordu. Ne zaman Okyanus ötesindeki büyük ağabey ışık yaktı, o tarihlerdeki Genel Kurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, sınırda yığılma yapmaya başlaması ile yeşil boyalı köşedeki binanın dördüncü katındaki eşkiyanın, Suriye’yi terk etmesi ülke yönetimi tarafından istenildi. Suriye’yi terk eden bu eşkiya, son olarak gittiği Afrika ülkesinden bir başka minik kuş tarafından paketlenip Türkiye’ye teslim edilmesini hepimiz hatırlarız.
Bu değiş tokuş ticaretinde Türkiye’den neler istenildiğini, bazı minik kuşlar birlerine fısıldadığını hatırlarım. Her gazetecinin bir muhbiri mutlaka vardır, hatta her ülkede bir çok konuda değişik muhbirler, istihbarat birimlerince kullanılır. Bu minik kuşların ötmesi için bir kaç neden olması gerekir. Ya para verilir, ya da karşılığında bir ödün istenir.
Yunan elçiliğinden kaçırılan eşkiya için minik kuşa ne verildiğini bazı insanlar bilmekte, fakat ülkemdeki bir çok vatandaş, bunun nasıl yapıldığından haberdar değillerdir. Büyük tekstil fabrikalarının sahibi olan eski bir parlamenterin uçağı ile kaçırılan bu eşkiya, daha sonra mahkemece yargılanmıştı. Uçağın sahibi parlamenter, bir konuda öyle köşeye sıkıştırıldı ki, yerinden kımıldıyamaz hale gelip, bildiklerini kimseyle paylaşamadı. Ne de olsa bazı minik kuşlar, firmaların ince çizgilerini öğrenip, bazı merkezlere, menfaat karşılığı, tamamiyle duygusal bir düşünceyle ilettiklerini duymuştum.
Benim bir minik kuşum var mı, yahut yok mu onu açıklamasam iyi olur diye düşünmekteyim. Her insanın bir kuşu vardır, ve de bu kuşla hayatını idame ettirir.
Geçtiğimiz günlerde bir minik kuş Başefendiye bir haber uçurarak Moskova’dan kalkan bir Suriye uçağının kargosunda bazı paketlerin olduğunu ve bu uçağın Ankara’ya indirilmesi gerektiğini, okyanusların ötesinden iletildiğini, bizim Sultanımız öğrenmiş. Ben de bütün medyayı ve bilhassa önemli gazeteleri taradım. Yazarların tamamı bu konuda hemfikir. Başefendinin minik kuşu bu ihbarı yapmakta ve benim ülkemin yöneticileri, tıpkı gazeteci makale yazarlarının muhbirlerini açıklamama masuniyeti çerçevesinde, kaynağını belirtmek istemedikleri bu ihbarla, Suriye uçağını Ankara’ya, F-16 savaş uçakları ile indirirler. Evde eşimle bazı konularda fikir birliğimiz olur, bazı konularda ise fikir ayrılığımız olur. Ben ise bütün samimiyetimle konuyu izah etmeye çalışsam da, eşim şöyle bana bakıp ‘’So what?/Ne olmuş yani!‘’ diye bir soru yöneltir.
Ben de cevap verebilme adına düşünüp, dolanbaçlı yollar ararım. Gelin görün, bugünkü durumu beraber yorumlayalım, yazılanların tamamına yakın bir bölümünü okuyun ve ekranlarda konu ile ilgili yapılan onlarca söyleşileri dinleyin; Suriye uçağını Ankara’ya inmeye zorladık, aklınıza şu soru gelmez mi? ‘’SO WHAT’’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.