DÜNYADA EMEKLİ ALGISI
Dünyada emeklilik algısı; birçok konuda olduğu gibi, ülkelerin ekonomik durumuna, kültürel yapısına ve sosyal devlet politikalarına bağlı olarak değişiklik gösteriyor.
Seyahat acentacılığı mesleğinde 39 yılımı tamamladığım için, bizim emeklilerimizin ve yabancı emeklilerin tatil, yaşam, emeklilik dönemi davranışlarını çok yakından değerlendirme fırsatı buldum. Gelişmiş ülkelerde emeklilik; "hayatın tadını çıkarma dönemi" olarak görülürken, gelişmeye hiç niyeti olmayan ülkelerde genellikle "ekonomik belirsizlik ve zorluklarla dolu bir süreç" olarak algılanıyor.
Her şeyi, bir çırpıda cevaplayan Google a bile “emekli” yazdığınızda, kara kara düşünen, nasırlı elleriyle birkaç banknot saymaya çalışan yaşlılar ekrana geliyor. Oysa emekli sözcüğünün İngilizcesi olan “retiree” yazdığınızda kahkahalar atan, sevinçli yaşlı çiftler, deniz kenarında ellerinde soğuk içeceklerle mutluluk pozları veren yaşlıları görüyorsunuz.
Avrupa, Japonya, Kanada, Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde emekliler tamamen “ikinci bahar” anlayışıyla günlerinin tadını çıkarıyorlar.
Onlar için emeklilik, yeni hobiler edinmek, seyahat etmek ve torunlarla vakit geçirmek için bir fırsat olarak görülüyor. Devlet onlar için tatil, sanat kursları, gönüllülük programları hazırlıyor. Pamuklara sardığı emeklilerinin refahını sağlamak için sosyal yardım programları ve kültürel etkinlikler düzenliyor.
Avrupa ülkelerinde asgari emekli maaşı bile Türkiye’deki ortalama emekli maaşının 3-4 katı ve bu ülkelerde enflasyon yıllık maksimum %3’ü geçmeyeceği, aksi takdirde büyük miting ve protestolar yapılacağı, hükümet hemen uyarılacağı için, emeklilerin maaşları erimiyor, alım gücü çok yüksek.
Avrupa’da toplu taşıma, sağlık hizmetleri ve bazı sosyal hizmetler, emeklilere ücretsiz veya çok düşük ücretli. Orada toplu taşımayla görevli olan şoförler, emekli olduğunu anladıkları kişileri görünce otobüs kapılarını açmamazlık etmiyor, tam tersine müthiş bir saygıyla onları onurlandırıyorlar. Çünkü onlar için emekliler “Bilge kişilik ve ülke kalkınmasına verilmiş emek” temsilcileri.
Japonya’da her yıl Eylül ayının üçüncü pazartesi günü, “Yaşlılara Saygı Günü” kutlanıyor. Bu kutlama, bizdeki gibi yasak savar cinsten değil. Devlet, yaşlı bireylere hediyeler dağıtıyor, etkinlikler düzenliyor ve onların toplum içindeki rollerini onurlandırıyor. Yaşlılar “toplumsal bilgelik ve rehberlik kaynağı” olarak görülüyor, onlara danışmak, fikirlerinden yararlanmak gerçekten bu ülke için önemli ve emeklilere büyük saygı gösteriyorlar.
Metro ve otobüslerde yaşlılar için özel oturma alanları var ve gençler hemen yer veriyor. Japonya’da bazı yaşlılar için devlet destekli sıcak yemek programları ve evde bakım hizmetleri ücretsiz sağlanıyor.
Almanya’da emekliler yüksek emekli maaşları ile rahat bir yaşam sürüyorlar ve devlet onların sosyal hayata katılımını gerçekten teşvik ediyor. Belediyeler, yaşlılar için ücretsiz veya düşük ücretli kültürel etkinlikler, geziler ve sosyal kulüpler organize ediyor. Devlet destekli yaşlı bakım hizmetleri beş yıldızlı otel standardında. Huzurevleri devlet tarafından finanse ediliyor ve emeklilere özel sağlık sigortaları sunuluyor.
Yaşlılar için kamusal alanlarda genişletilmiş yürüme yolları, kolay erişilebilir toplu taşıma seçenekleri ve ücretsiz ulaşım hakları var…
Almanya’da 65 yaş üstü vatandaşlara düşük kira ile yaşlı dostu konut sağlanıyor ve bu konutlar asansörlü, geniş kapılı ve engelli dostu olacak şekilde tasarlanıyor.
Fransa’da 65 yaş üstü emeklilere ücretsiz veya indirimli müze, tiyatro ve konser biletleri veriliyor. Devlet, yaşlı bireylere yönelik tatil programları organize ediyor ve devlet destekli tatil olanakları sağlanıyor. Emeklilerin sosyal hayattan kopmaması için emeklilere yönelik gönüllü projeler ve mentor programları teşvik ediliyor. Yaşlı bakım sigortası (Assurance Dépendance) ile yaşlı bireylerin bakım giderleri devlet tarafından büyük ölçüde karşılanıyor. Fransa’da yaşlılar için belediyeler ücretsiz sıcak yemek dağıtım programları düzenliyor ve sosyal hizmet uzmanları yaşlıların ihtiyaçlarını düzenli olarak kontrol ediyorlar.
İsveç ve Norveç’te yaşlılar için özel olarak tasarlanmış yaşlı dostu mahalleler var. Devlet, yaşlı bireylere evde bakım hizmetleri ve psikolojik destek sunuyor. Öncelik yaşlıların evlerinde bağımsız bir yaşam sürmesi olduğu için İsveç ve Norveç’te huzurevleri son çare olarak görülüyor. İsveç’te bazı marketler ve bankalar, yaşlı müşterilerine özel hizmet sunmak için belirli saatlerde yalnızca 65 yaş üstüne hizmet veriyor.
Kanada’da da tüm ulaşım, konaklama ayrıcalıklarına ek olarak bankalar da çok yormamak için onlara özel kuyruklar oluşturuluyor. Huzurevleri ve evde bakım hizmetleri devlet tarafından finanse ediliyor.
31 Mayıs 2006 yılında, AKP hükümetinin teklifi ve oylarıyla 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hazırlandı ve 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girdi. İşte her şey bu garabet değişiklikle oldu. Emekliler yavaş yavaş kaynayan bir kazandaki kurbağalar gibi, sistemli olarak, yokluk ve yoksulluğa alıştırıldılar. Emeklilik döneminde “insanca” bir hayat yaşayabilmek için, yıllarca, çalıştıkları iş yerlerinde , her ay düzenli ödedikleri primler, ne yazık ki başka yerlerde kullanıldı ve sonunda emekliler iyice değersizleştirildiler. Bu bir tür gasptı. 5510 sayılı kanun öncesinde, emekli maaşı hesaplanırken aylık bağlama oranı (ABO) %70-75 seviyelerindeyken, 5510 sonrası, önce %50’ ye ve sonra daha altına çekildi. Zamanla daha da düşürüldü. Emeklilik yaşı yükseltildi. Emeklilerin yıllık ikramiye hakları azaltıldı yani başta yapılan anlaşmalar tek taraflı değiştirildi ve oyunun kuralları bozuldu. Yeni düzenleme ile bazı sağlık hizmetleri için katılım payı getirildi. Emekliler, muayene, ilaç ve tıbbi malzemeler için belirli oranlarda ücret ödemeye başladı. Dul/yetim aylıklarında kesintiler oldu.
Geldiğimiz yerden baktığımızda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan'ın açıklamasına göre, Türkiye'de toplam 16,6 milyon emekli var. Türkiye’de çalışan emeklilerin oranı yüksek, çünkü maaşlar tek başına yeterli olamıyor. Yurt dışında emekliler, sadece “hayata iştirak etsinler” diye birkaç gün, diledikleri işlerde ve genellikle de gönüllülük esasıyla çalışıyorlar.
Uluslararası Reuters haber ajansının 18, Temmuz 2024 tarihli haberi de şöyle diyor:
Erdoğan ekonomik hataların kefaretini öderken Türkler için karanlık günler
İSTANBUL, 18 Temmuz (Reuters) –
Ülkenin yaşam pahalılığı krizinden çıkmaya başladığına dair işaretler olmasına rağmen, pek çok Türk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın geçmişteki ekonomik yanlış adımlarının bedelini ödeyerek, aşınan yaşam standartlarından dolayı endişeli ve utanç duyuyor.
Altı yıldır süren cezalandırıcı enflasyon, geçtiğimiz yıl kredilere uygulanan sert kısıtlamalarla birleştiğinde, emekliler ve maaşlı işçilere yoksullukla tüyler ürpertici bir darbe vurdu; veriler, Türkiye'nin sosyal dokusunu, Erdoğan'ın yirmi yılı aşkın iktidarı boyunca herhangi bir dönemde olmadığı kadar test etti.
Türkler, aylık faturalarını ödemekte zorlanırken ve restoran gibi mütevazı lükslerden feragat ederken, artık emekli anne, babalarına ve büyükanne ve büyükbabalarına nakit para aktardıklarını, Türk geleneğini tersine çevirerek yeni bir hesap açtıklarını söylüyorlar.
Erdoğan sabırlı olma çağrısında bulundu, ancak 2024, 2018'deki bir dizi para birimi çöküşünün ilkinden bu yana ekonomik servetleri hızla kötüleşen Türkler için bir nesildeki en zorlu yıl olarak ortaya çıkıyor.
73 yaşındaki Fettah Deniz, "Hala yürüyor olabilirim ama aslında yaşamıyorum" dedi. Bir diğer emekli olan 69 yaşındaki Mustafa Yalçın ise, otelde kalacak parası olmadığı ve orada kendisini doyurmak zorunda kalacak akrabalarına yük olmak istemediği için Gaziantep gezisi sırasında bir gece hastanede kaldığını söyledi.
Son söz: Mangalda kül bırakmayarak savunduğumuz, yedi düvele örnek, geleneksel “Yaşlılara saygı” anlayışımız ne yazık ki artık sadece bir masal oldu. Gelişmiş ülkelerde emekliler; akıl alınması gereken bilge kişiler ve ülke kalkınmasına emek vermiş kahramanlar olarak algılanırken, ülkemizdeki anlamsız politikalar ve basiretsiz yönetim sebebiyle, resmi olarak fitre verilmesi gerekenler grubuna düştüler ve “sosyal atık” muamelesi görüyorlar. Yine de bir bilgenin sözüne kulak verelim: “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner”.