TEOKRATİK OTOKRASİ

Teokrasi, dilimizdeki birçok yabancı sözcük gibi latin kökenli ve “Tanrı düzeni” anlamına geliyor. “Theos” tanrı ve “Kratos” düzen, yönetim demek, aynı demokrasideki demos ve kratos gibi. Demos latincede “halk” anlamına geliyor ve halk düzenini yani halkın kendisini yönetimini anlatıyor. Oysa teokrasi hiçbir zaman gerçek anlamındaki gibi tanrı düzeni olarak kullanılmamış. İlk kez 1622’de İngiltere’de kullanılmış ve “Papazların Hükümeti” anlamını taşımış. 1825'ten sonra da din adamlığına ve dine dayalı politik ve sivil gücü ifade etmiş. Teokrasi, dini otoritenin ülkeyi yönettiği idare sistemi. Bu sistemde ya din adamları ya da liderler dini otorite ile seçiliyor. Devletin tüm yasaları dini kurallara dayandırılıyor.
Bu ülkelere en belirgin örnekler Vatikan, İran İslam Cumhuriyeti. Orta çağda Papa da teokrasiye iyi bir örnek.
Otokrasi sözcüğü de latin kökenli. “Autos”, “Kendi, tek başına” anlamına geliyor, böylece etimolojik olarak otokrasi tek başına yönetimi ifade ediyor. Otokrasi, tüm siyasi gücün tek bir kişinin elinde toplandığı yönetim biçimi. Kişinin becerileri ölçüsünde son derece tehlikeli bir sistem olabiliyor çünkü yasama, yürütme, yargı, kararlar, anayasayı uygulama, güvenlik, eğitim, sağlık, sosyal devlet gibi çok önemli kurumların işleyişi, tamamen bu kişinin iki dudağı arasında şekilleniyor. Bu sistemde medya yok, muhalefet yok ya da çok zayıf. Seçimler ya yapılmıyor ya da göstermelik. Sonucunu beğenmediği bir seçime cahil, diplomasız, bilgisiz, üstelik sevgisiz ve aşağılık kompleksi olan hasta bir otokrat müdahale edip, seçimi iptal edebiliyor. Bu yönetimlere tarihimizden örnekler olarak Kuzey Kore, Belarus, tarihteki Çarlık Rusyası, bazı dönemlerde Hitler Almanyası sayılabilir.
Bir de teokratik otokrasi var ki işte en korkunç yönetim biçimi de bu.
Her şeye muktedir olan otokrat hem dini hem de siyasi gücü elinde tuttuğu için her şeyi Tanrı adına, din adına yaptığını iddia ediyor ve tek lider de bu kişi olduğu için hem alternatifsiz hem de sorgulanma şansı yok.
Halkı sistemli bir şekilde cahil, olaylardan habersiz ve yoksul bıraktığı için, rahatlıkla çok kuvvetli bir büyü olan dini hurafelerle uyutuyor. Dini kurumlardan mantık dışı fetvalarla halkı aldatıyor ve kendisi halkın kazancından acımasızca aldığı vergilerle akıl almaz bir ihtişamlı hayat yaşıyor. Dikensiz bir gül bahçesi en büyük hedefi olduğu için akademisyenler, aktivistler, üniversite gençliği, emekçiler, emekliler onun en önemli düşmanı ve bunları susturmak için yasa dışı tüm yolları uygulamaktan asla çekinmiyor. Bu sisteme de örnek olarak sıkça İran’da Hamaney ve Kuzey Kore’de Kim Jong-Un yönetimi gösterilir.
İran’ın dini lider Hamaney, hem siyasi hem dini anlamda en yüksek otorite ve teokratik otokrasinin tüm olumsuz özelliklerini barındıran bir yönetimle kadim “Pers Kültürü”nü ciddi tehdit altında tutuyor.
Teokratik otokrasiyi sorgulayamazsınız. Hem dini bir uzman hem de tüm yetkilerle donatılmış otokrat lider eleştiriyi küfür ve vatan hainliği olarak damgalar ve ilan eder. Kimse sesini çıkaramaz.
Bu sistemde ifade özgürlüğü asla yoktur. Fikir, sanat, bilim, haberleşme, kadın, çocuk, çevre, azınlık hakları liderin istediği biçimde değilse derhal dini bir gerekçe uydurulur ve bastırılır.
Reformlar, ilericilik hareketi, teknolojik gelişmeler, eğitim; biat eden cahil kitle ihtiyacıyla kısıtlanır. Değişime asla izin verilmez.
Korku iklimi mükemmel bir şekilde yeşertilir ve uygulanır. Cahilleştirilen kesim Tanrı’ya karşı geleceğini sanarak ve müthiş bir korkuyla her türlü hukuksuzluk ve haksızlığa boyun eğer.
Toplumun her düzeyinde politik ve dini baskı eş zamanlı olarak egemendir ve vatandaş kıskaç altındadır.
İşte bu yüzden teokratik otokrasiler hem bireysel özgürlükler hem de toplumsal gelişim açısından en baskıcı ve tehlikeli rejimler arasında yer alır.
Tüm bu korkunç yönetimleri gözden geçirince büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bize armağanı olan “Laik Cumhuriyet” imizi daha çok seviyor ve cumhuriyet değerlerimize sımsıkı sarılıyoruz. Bu çağdaş yönetim sisteminden bizi kimsenin vazgeçiremeyeceği manifestosuyla ülkemizi sonsuza dek koruyoruz.
