Alleben mi Ala Belen mi?

YAYINLAMA: 25 Haziran 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 24 Haziran 2025 / 14.00

Ad verme, adlandırma, ad verilen yerin özelliklerine göre konmalı ki her gören coğrafyadaki özellikleri gördüğünde aynı düşünce kendinde canlansın. Aksi takdirde anlamsız, konan ad uyumsuz olur. Örnek vermek gerekirse yeşil ormanlık bir dağa Keldağ veya Bozdağ diyemezsiniz. Veya bir yazıya-ovaya, sarp belen, tepe veya vadi diyemezsiniz. Bu bağlamda Gaziantep ilimizin merkezinden akan “Alleben” deresinin adının kaynağını gözden geçirmemiz gerekir.

Konan her ada Arapça köken arama hastalığı nereden geliyor biliniyor ama bilmiyorum diyelim. Bunlardan, Alleben adına köken arayanın birinin rivayetine göre Hazreti Ömer'in ordusu Ayıntap topraklarına geldiğinde, kayalardan kayalara beyaz köpükler saçarak sıçrayan bir suyla karşılaşırlar. Bu su Alleben'dir. Ona “süt gibi” anlamına gelen “Aynülleben” denmiş. O da halkın dilinde Alleben olmuş.

Raviye: (hikaye edene) Alleben Deresinin bulunduğu coğrafyada hangi kayadan beyaz köpükler saçarak akan suya rastladı da bu adı verdi demezler mi?

Başka bir ravi de burada bir bend vardı adı da Ali Bendi idi. Söylene söylene Alleben oldu der. Hangisi gerçek? Ali diye bir adam kendi ömrü hayatında dere üzerine bir bend kurdu ve bu bend sel sularına dayanarak adı kaldı ve bu ad yerelden ulusala yayıldı?

Hikâye hem hayale hem gerçeğe götürür. Bu ikili işlevi, onu insan düşüncesi ve toplum düzeni açısından vazgeçilmez kılar. İyi bir hikâye, kurgu dahi olsa, hakikate dair bir şey söyler. Toplumsal düzeni, bireysel psikolojiyi, tarihsel olayları veya ahlaki değerleri anlamak için hikâye bir araçtır. Hikâyeler aracılığıyla toplumsal normlar pekiştirilir, Alleben adı ile anlatıların da bu amaçla rivayet edildiği anlaşılmaktadır. Ama ulaşılabilir olmayan, gerçeğe dayanmayan hikayenin de bir etki yaratamayacağı düşünülmektedir.

Alleben Deresinin kaynağı Sof Dağının güneydoğu etekleridir. O bölgenin toprak yapısını incelediğinizde 1 km’lik bir alanda, beyaz, sarı, kırmızı, boz toprağa rastlarsınız ve alan çok yarıklı dik yamaçların bulunduğu yerdir. Bu etekler Gaziantep Platosu olarak da anılır. Çok renkli bu tür yerlere karışık renkli anlamında “ala belen” adı verilir. Belen, dağ geçidi, dağı insan bedeni ile benzeştirdiğimizde, dağın başı, beli, ayağı, kolu gibi adlar verildiği anlaşılmaktadır. Antalya ve Hatay illerimizde Belen adlı iki ilçemiz yer almaktadır. Şahinbey ilçe sınırları içindeki Belenköy Mahallesinde Alleben ile aynı özellikte Alabelen  Mevkii yer almaktadır.  Bunun yanında yine “Belen” adı ile Şehitkamil Karasakal, Yavuzeli Büyükkarakuyu’da yerler bulunmaktadır. Yani coğrafyaya yer adı verenler üzerinde yaşayanlardır.

Yöresel olarak Alleben Deresi olarak andığımız suyun adı Sacır Suyudur. Birçok akarsuyun birleştiği yere “Sacır” derler (Türkçe Derleme Sözlüğü) Yani saçıntı suların birleştiği yer ve bu suyun oluşturduğu dere veya çay.

Memluk Döneminde yer altına açılan kanallarla şehre getirilen suyun başlangıç yeri bugünkü Alleben Göleti’nin yaklaşık 1 km batısındaki Sacır Başı olarak tanımlı yerdir. Bu bölgede Pancarlı Pınarı, Bayram Pınarı, Kuyucak Pınarı gibi pınarlar bulunmaktadır ve bu adların tamamı da Türkçedir.

Bu pınarlardan ve yaklaşık 2 m derinliğindeki tarım toprağının altından sızan sular döneminde bir kanala bağlanarak içme ve kullanma suyu olarak şehrimize getirilmiştir. Bu sisteme ait kanal, livas kuyu, kastel gibi su mimarileri yer yer hala varlığını korumaktadır. Kadı Değirmeni olarak anılan mevkideki dönemin Kadısı Kemalettin tarafından yapılan değirmen de bu yer altına açılan kanal ve künk gelen suyun üzerindeki yapıya ait olduğu düşünülmektedir.

Sacır başında birleşen sular burada Alabelen Deresi adını alarak batı-doğu istikametinde şehri geçtikten sonra şehir merkezindeki ve Humanız-Oğuzeli bölgesinde yeni pınar ve derelerle beslenerek  Sacır Suyu adı ile Münbiç’ten Fırat Nehrine karışır.

Nasrettin Efendi vaaz verirken “Sakın ola ki çocuklarınızın ve torunlarınızın adlarını Eyüp koymayın.” demiş. Nedenini soranlara da söylene “söylene söylene ipe çevirirler” yanıtını vermiş.

Dilsiz söylemiş, kör görmüş, sağır duymuş.  Bizim Alabelen Deresi de söylene söylene Alleben Deresi adını alarak anlam kazandırılmaya çalışılmış. Bedelini verip coğrafyayı vatan yapan da anlamsızlaştırılmış. Anlamsıza anlam katmak da anlayana kalmış. 

Alleben mi Ala Belen mi?
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *