Şamil Tayyar Beye Açık Mektup

Sizi Adalet ve Kalkınma Partisinin kuruluş günlerinden pek hatırlamamaktayım. Ankara Sancak Mahallesi Korman Sitesi 51-N villasında Abdullah Gül’ün ‘Politikalar Araştırma Ofisi’ adı altında, Selamet Partisi’nden, Kayseri Milletvekili iken, kuruluşuna başladığı yeni bir parti akımının ön çalışmalarına, hemen hemen her gün birçok kişi gelirdi bu mekana. Çeşitli illerden bu oluşumun içinde yer almak için her akşam birçok değişik plakalı araçlar gelirdi sitenin içine. Sitedeki villaların ilkinde ise DYP’nin bir araştırma ofisi vardı. Buraya sıklıkla Tansu Çiller gelirdi. Geldiğinde birçok araçla beraber girerlerdi sitenin içine, araçlarımızı koyacak yer bulamazdık. Bu nedenle bu ofisi de mahkemeye verdiğimi hatırlarım.
Hatta Ülkü Söylemez ile hoş olmayan konuşmalarımızın bile vaki olduğunu hatırlarım.
Abdullah Bey’in oturduğu villaya en sıklıkla gelen Salih Kapusuz ve Bülent Arınç idi. Bülent Bey’in beyaz bir Mercedes aracı vardı, Abdullah Bey’in ise 38 plakalı koyu yeşil bir Mazda marka aracı dururdu park yerinde. Hemen yanındaki villada, bir çimento firmasının ofisi vardı, YİBİTAŞ ve sonuncu villada ise Kürdistan Demokratik Partisi irtibat bürosu olarak hizmet veren bir villa vardı bu tarihlerde. Bu olayların hepsine bu sitede şahit olduk.
Aynı sitede birinci blok 1 numaralı dairede ise Yeni Türkiye Partisi adı altında kurulan partinin merkezi bulunurdu. İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan’a destek veren Kemal Derviş’i de bu siteye gelen müdavimler içinde görmekteydik.
Abdullah Gül Bey’in, kurduğu bu partinin başına geçmesi için birkaç kişi ile görüştüğünü hem bilmekteyim, hem de şahit olduğum olaylar vardı. Abdullah Gül Bey’in Necmeddin Erbakan ile daha mülayim ayrılmayı hesaplamakta olduğuna inanmaktayım. Çünkü eğer bir partiden ayrılırken, çekişmeli ayrılırsan bazı destekleri kaybetme ihtimalini göze alman gerek. O tarihlerde Nazlı Ilıcak, hatta Emin Şirin’i bile bu villanın müdavimleri içinde görürdük. Abdullah Gül Bey Kayseri kökenli olduğundan, sitenin müteahhidinin de Kayserili olması, kendisine avantaj sağlamaktaydı.
Sitenin iç yolları bu kadar trafiği kaldıramadığından site yollarında çukurlar oluşmakta, akşamları işten geldiğimizde araçlarımızı koyacak yer bulmakta güçlük çekmekteydik.
Yine bu dönemlerde 27 plakalı bir aracın hafızamda iz bırakmamış olduğunu düşünmekteyim. Bu nedenle o dönemde Şamil Tayyar ismi ve sıfatı hafızamda bulunmamakta. Kuruluşta olduğunuzu söyleyen bazı kaynaklar var, ancak benim isimler hafızamda bu ismi hatırlamamaktayım.
Daha sonraki bir tarihte, Abdullah Bey’in temas ettiği iki Kayserili siyasi de bu oluşumun başında olmayı istemediler. Bu nedenle Abdullah Bey, önce Refah Partisi sonra Saadet Partisi üyesi olarak Necmeddin Erbakan’ın yanında iken, kurduğu bu yeni partiye ad olarak seçtiği ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’ adı ile parti başkanı olarak Recep Bey’e yöneldiğini hatırlamaktayım.
Bu yeni akım ülkede sanki Adalet Yokmuş ve de Kalkınma ülkenin gündeminde değilmiş gibi bu terimi alması, belki o dönem için doğru olmayabilirdi.
Hani mega kentin şehremini bir şiire atıfta bulunarak, ‘Minareler Mızrak Kubbeler Miğfer Saldır Asker…’ dediği için hakkında açılan ceza davası neticesinde hüküm giymişti. Bu nedenle siyasete temkinli yaklaşmaktaydılar. Bir Cumartesi sabahı yanında bir çok siyasi sima, Emin Şirin, Nazlı Ilıcak ve gazetecilerle Abdullah Bey’in bürosuna geldiklerine şahit olduk. Emin Şirin Bey o tarihte Nazlı Ilıcak ile evli miydi onu bilmiyorum. Fakat bir süre Emin Bey Nazlı Hanım’la, Beylerbeyi’ndeki, Nazlı Hanım’ın köşkünde oturduğunu, yakinen bilmekteyim.
Daha sonra ayrıldıklarında sormuştum Emin Bey’e ‘Neden Ayrıldınız’ diye. Cevabı bende kalsın.
Recep Tayyip Bey ve etrafındakilerin villanın içinde ne konuştuklarına şahit olmadık. Ancak bu ziyaretten sonra partinin kuruluşunun resmiyet kazandığını hatırlarım. Bununla beraber kurulan partinin adresi olarak Balgat semtinde Ehlibeyt Mahallesi, Ceyhun Atıf Kansu Caddesi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Merkez binasına birkaç bina uzaklıkta bir yere taşındığına şahit olduk.
Kim derdi Şamil Bey, yıllar sonra kolkola bu iki parti DEM’le halay çekmeye hazırlanacak diye. Hem de bunca şehit yakınına danışmadan, bunca gazilerimizin düşüncelerine kıymet vermeden, ‘Ben yaptım oldu’ diyerek, toplum vicdanına sormadan, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emellerine tevhid edebilirler’ cümlesini doğrulayacak bir şekilde. Bugün bunu yaşamıyor muyuz
Günümüz Türkiyesi’nde millet ADALET aramakta. Küçülen bir ekonomide kalkınma eksi değerle telaffuz edilirken KALKINMA konusu rafa mı kaldırıldı? Kişi başı milli gelirde gerileme olduğundan, halk yoksullaşmaya hızla devam etmekte.
Sizce bugün ADALET VE KALKINMA isminin değiştirilmesini düşündüğünüz oluyor mu diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
